• BIST 11456.34
  • Altın 5904.558
  • Dolar 42.6953
  • Euro 50.1897
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 2 °C
  • İzmir 8 °C

Özgür Özel: "Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar"

Özgür Özel: "Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar"
CHP Lideri Özgür Özel, gazetecilere yönelik gözaltılarla ilgili, "Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar. Ama taktik bu; umudu örgütleyemeyenler, sevgiyi büyütemeyenler korkuyu örgütlemeyi, tehdidi büyütmeyi kendilerine yol seçmişler" dedi.

CHP lideri Özgür Özel, Eskişehir'de "Her Gencin Hakkı: Nitelikli, Özerk, Demokratik ve Yaşanabilir Üniversite” panelinde açıklamalarda bulundu.

Özgür Özel, şunları söyledi:

"Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar. Ama taktik bu; umudu örgütleyemeyenler, sevgiyi büyütemeyenler korkuyu örgütlemeyi, tehdidi büyütmeyi kendilerine yol seçmişler. Bu sabah kalktık gazeteci arkadaşlarımız, dünya kadar gazeteci yine gözaltına alınmış. Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar. Ama taktik bu; umudu örgütleyemeyenler, sevgiyi büyütemeyenler korkuyu örgütlemeyi, tehdidi büyütmeyi kendilerine yol seçmişler. Böyle kalabileceklerini düşünüyorlar iktidarda. Oysa ki karanlığın panzehiri yanan bir tek ışıktır. Günün en karanlık zamanı, sabahın en yakın olduğu zamandır. Hiçbir zaman sonunda kötüler kazanmaz. Kötüler kaybeder iyiler kazanır. Gece kazanmaz, güneş doğar gündüz kazanır. Karanlık yerine aydınlık kazanır, hurafe yerine bilim kazanır. Tembele karşı çalışkan kazanır, korkağa karşı cesur olanlar kazanır. Ben hepinize inanıyorum ve güveniyorum".

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Anayasa Mahkemesi'nin rektör atamalarına ilişkin kanun hükmünü iptal etmesine karşın, TBMM'de yapılan düzenlemeyle atama yetkisinin yine Cumhurbaşkanı'na verilmesine tepki göstererek, "Anayasa Mahkemesi neredeyse 10 yıldır içtihaden kazandığı uygulamadaki yürütmeyi durdurma kararlarından vazgeçmiş durumda. Ve bu yüzden yok sayılıyor şu anda. Bu yüzden memlekette anayasa askıda şu anda. Tayyip Erdoğan'ın uyduğu maddelere uyuluyor, uymadığı maddelere uyulmuyor. Yeni bir düzen, ikili bir hukuk sistemi, kendisine hukuk ama kendinden olmayan muhaliflere düşman hukuk sisteminin uygulandığı bir sürecin içindeyiz" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Eskişehir'de düzenlenen “Her Gencin Hakkı: Nitelikli, Özerk, Demokratik ve Yaşanabilir Üniversite” Paneli'ne katıldı. "6 Kasım 1981 YÖK'ün kuruluşu. Bugün de 44'üncü yılı. Ve YÖK'ün kuruluşunda CHP'nin yükseköğrenime dair, öğrencilere dair, akademiye dair söyleyeceği sözler var. Bunları nerede söylemeli? Elbette bir üniversite kentinde söylemeli" diye sözlerine başlayan Özel, şunları kaydetti:

"Üniversitedeki öğretim üyeleri rektör seçmek için oy kullanıyorlardı"

"12 Eylül darbesi Türkiye'de pek çok şeyin üzerinden silindir gibi geçti. Siyasi partiler, siyaset kurumu, örgütlenme özgürlüğü, sendikalar, bir de özerk üniversitenin üzerinden silindir gibi geçti. O gün de eksikleri vardı. Ama bundan 45 yıl önce bile bugünkü halinden çok daha iyi bir noktadaydı. Ancak darbeciler sandığa, demokrasiye, özgür düşünceye ve özgür düşünenlerin seçme hakkına düşman oldukları için ilk üniversitelerde seçimlere saldırdılar. Ve bunu geri alabilmek çok uzun yıllar sürdü. Daha önce pek çok parti iktidara gelirken YÖK'ü kaldıracağını söyledi. Kimi o güçte gelemedi kimi geldiğinde yerleşmiş bir vesayet odağıyla mücadele edecek vakti bulamadı. AK Parti çok iddialı şekilde bunu söyleyerek geldi. Çok az partiye imkan olacak kadar uzun süredir görevde. İstediği tüm güçleri, tüm yetkileri elinde tuttu. Ama YÖK gibi Kenan Evren'den kötü bir miras olan bir kurumu bırakın kaldırmayı, uygulamaları çok daha baskıcı, tahakkümcü, ortak düşünceyi reddeden ve dayatan bir şekile çevirdi. Tabii seçim hakkını üniversitelerin elinden alan Kenan Evren bunu 1980'de yapmıştı. O günden sonra yeniden demokratik kurumlar yerleşip ülkede özgürlüklerle ilgili talep yükselmeye başladıkça siyaset kurumu bunun karşısında duramadı. 1992'de bir kanuni değişiklikle seçim geri geldi. Tam olarak gelmedi. Üniversitedeki öğretim üyeleri rektör seçmek için oy kullanıyorlardı. En yüksek oy alan altı aday altıncı bir oy bile almış olsa YÖK'e bildiriliyordu. YÖK içinden üçünü seçiyordu. Ve o üçünü Cumhurbaşkanı'na yolluyordu. O da üçünün içinden birini seçiyordu. Ama yerleşik uygulama en çok oyu alanın bildirilenler içinde olması onun da atanmasıydı.

"Biz demokrasi fikrinin sahipleriyiz"

Zaman zaman önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer en çok oyu alanı değil de ikinci en çok oy alanı çeşitli gerekçelerle yetkisini kullanarak ama 10 atamadan birinde, yaptığında en çok karşı çıkanlar, bugün iktidarda olanlardır. Nasıl yaparsınız? En çok oy alanı nasıl atamazsınız? O onların tercih ettikleri bir yapıdan Ahmet Necdet Sezer de üniversitenin geleceği için ikinciyi seçmiş. Büyük bir isyan, büyük bir itirazda bulunurlardı. Ben de gencecik yaşımda 'En çok oyu alan atansın. Neden bu kanun böyle yapılmış' diye aklımdan geçirir. Gönlümden ben dahi itiraz ederdim. Gün geldi cumhurbaşkanlığı el değiştirdi ve bugünkü Cumhurbaşkanı o yetkiyi kendisi kullandığı dönemlerde şunu dahi yaptı, seçimde altıncı olan bir oy almış, iki oy almış, kendine bildirildi. 800 oy almış kişiyi değil, iki oy almış kişiyi atadı. Vaktinde bağırıp, 'Nasıl yaparsın? Bu bundan 10 oy fazla almış. Onu nasıl atamazsın' diyen iki oy almış sonuncuyu atadı. Yakıştı mı? Vallahi kendine yakıştı. Türkiye'ye yakıştı mı? Vallahi Türkiye'ye yakışmadı ama o daha beterini yakıştırdı. 15 Temmuz akşamı gerek üniversitelerde ne istediyse verdikleri altına F16, tank verdikleri, üstüne cübbe giydirdikleri, omzuna apoletine yıldızlar doldurdukları Fetullah Gülen cemaati kendisine darbe yapmaya kalktı. Kapalı Meclis'i açtırdık. Bize dünya kadar kötülük yapmış da olsa seçilmiş parlamentodaki ve seçilmiş hükümetteki iktidarın arkasında durduk. Çünkü biz demokrasi fikrinin sahipleriyiz. Çünkü biz zaten gücü yeten yönetsin deseydik padişahın gücü yetiyordu hepimize ya da en güçlü olan yönetecek olsaydı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e padişahlık teklif ettiler, reddetti. İngiliz tipi krallığı reddetti. Amerikan tipi başkanlık o dönemde de vardı, kaç yüz yıldır var, reddetti. 'Biz bir Meclis kurduk. Ne görev verirse onu yaparız' dedi.

"2016'dan beri rektör atamalarını kayyum ataması şeklinde yapıyorlar"

Kanun getirdiler. 'Ebedi cumhurbaşkanı ebedileşmesi gereken millet iradesidir. Birinin şahsi geleceğini değil milletin iradesinin belirleyici olmasını ebedileştirelim' dedi. Biz bu demokrasi fikrinden geldiğimiz için darbe gecesi doğru tutum takındık. Bir CHP'li çıkıp da darbeden medet ummadı. Ertesi gün önce bir tebrik telefonu. Reddettik. Yani ne münasebet? Darbeye karşı çıktı diye CHP'ye kim teşekkür edecek? Teşekkür edecek birisi varsa milletin kendisidir. Demokrasinin arkasında kim durduysa ona teşekkür eder. Darbecinin yanında durmadım diye kimse teşekkür almaz. Ama ertesi gün ikinci bir telefon 'Biz olağanüstü hal ilan edeceğiz desteğinizi bekliyoruz.' Dedik ki 'Bizden destek alamaz. Biz darbeye direniriz. Ama OHAL yönetimine, sıkıyönetime, keyfi yönetime, hukuki denetim olmayan yönetime de direniriz. İtiraz ederiz.' 'Üç aylığına ilan ediyoruz 45 günde terk edeceğiz.' Üç yıl sürdürdüler. Bu üç yılda kanun hükmünde kararname çıkarma imkanı aldılar. Ve Meclis yerine Cumhurbaşkanı ve bakanlar imzasıyla kanun hükmünde OHAL KHK'ları çıkardılar. Bu üç yılda anayasayı değiştirdiler. Bu üç yılda referandum yaptılar. Bu üç yılda o anayasayla rejime kasteden anayasa değişikliğiyle genel seçim yaptılar. Yani darbeyi fırsata çevirdiler. Ve darbeciler geldiğinde ne yapacaksa Kenan Evren de 80'de geldi, 83'te gitti zaten. O üç yılda ne yapacaksa darbeyi yapmışçasına onlar yaptılar. İşte o sırada rektör atamasını da kaldırıp rektörü Cumhurbaşkanı atar dediler. Bakın iki oy almış altıncıyı atamayı bile 'Bizimki iki oy almazsa ya önüme gelmezse,oğrudan ben belirleyeyim' dediler. O gün bugün 2016'dan beri rektör atamalarını kayyum ataması şeklinde yapıyorlar.

"Eldeki hiçbir kağıdın değeri kalmadığında o zaman devlet ortadan kalkar"

Üniversitelerin başına günü süresi dolanın yerine kayyum bir rektör atıyorlar. Ve öyle yönetmeye devam ediyorlar. OHAL kalktı Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk. İptal ettirdik. Geçen sene tekrar iptal ettirdik. Anayasa Mahkemesi en son 4 Haziran 2024'te Cumhurbaşkanı'nın rektör atama yetkisini yeniden iptal edip anayasaya göre seçimle belirlenecek dedi. Bir yıl süre verdi. O süre bu yıl 4 Haziran'da doldu. 18 Haziran günü yeniden kanun yapıp bir kelimenin yerini değiştirip yine kanuna Cumhurbaşkanı belirler yazdılar. Anayasa Mahkemesi'ni Sayın Başkanı Özkaya'ya gittim iki başkan vekili de oradaydı, dedim ki 'Bu yapılan işler tam olarak Anayasa Mahkemesi'ni saymama, keyfi yönetimin önünde hukuki denetimin olmasını kabul etmeme, anayasanın bir sayfasını yırtıp atmak.' Anayasanın bir sayfasını yırtıp atmak çok kolay bir iştir. Ama herkes hangi sayfanın yırtılacağına dikkat etmesi lazım. Sen Cumhurbaşkanı olarak 'Anayasa mahkemesi üst mahkemedir. Kararları gerekçeleriyle yayınlanır. Yargı yasama yürütme için bağlayıcıdır hükmü duruyorken o sayfada, Anayasa Mahkemesi'ni tanımıyorum, saygı da duymuyorum' dersen ya da filanca partiyi kapatmadı diye Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyen bir ortağın varsa ve Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararları hiçe sayıyorsan seçilmiş milletvekilleri içeride duruyorsa, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararlara uymuyorsan ve en son aldığı karara karşı sana verdiği sürenin sonunda aynı kanunu çıkarıp burnuna dayıyorsan bu bir sayfayı yırtıp atmak.

O sayfayı sen attın. Yarın biri tutar Meclis'in yetkilerini atar. Öbürü gelir cumhurbaşkanının yetkilerini atar. Anayasa ortadan kalktığında ne olur? Karşı dükkanda yağma başlar. Anayasal düzen ortadan kalkınca artık polis, jandarma, tapu, hiçbirinin bir anlamı kalmaz. Eldeki hiçbir kağıdın değeri kalmadığında o zaman devlet ortadan kalkar. O zaman yağma başlar. O zaman zorbalık başlar. O zaman kimin kime gücü yetiyorsa dönemi başlar.

"Kendinden olmayan muhaliflere düşman hukuk sisteminin uygulandığı bir sürecin içindeyiz"

Bunu yapanlara karşı beklentimiz daha önce içtihaden kazanılmış bir hakkı var Anayasa Mahkemesi'nin, yürütmeyi durdurma çok ivedi konularda birisi arkandan dolanıyorsa, dokuz ay süre vermişiz sonunda aynı kanunu getirip dayıyorsa, vuracaksın yürütmeyi durdurmayı, bak bir daha yapıyor mu. Maalesef Anayasa Mahkemesi neredeyse 10 yıldır bu içtihaden kazandığı uygulamadaki yürütmeyi durdurma kararlarından vazgeçmiş durumda. Ve bu yüzden yok sayılıyor şu anda. Bu yüzden memlekette anayasa askıda şu anda. Tayyip Erdoğan'ın uyduğu maddelere uyuluyor. uymadığı maddelere uyulmuyor. Yeni bir düzen, ikili bir hukuk sistemi, kendisine hukuk ama kendinden olmayan muhaliflere düşman hukuk sisteminin uygulandığı bir sürecin içindeyiz".

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul'da 6 gazeteci hakkında gözaltı kararı verilmesine ilişkin olarak, "Bu sabah kalktık, dünya kadar gazeteci yine gözaltına alınmış. Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar. Ama taktik bu. Umudu örgütleyemeyenler, sevgiyi büyütemeyenler, korkuyu örgütlemeyi, tehdidi büyütmeyi kendilerine yol seçmişler. Böyle kalabileceklerini düşünüyorlar iktidarda. Oysaki karanlığın panzehri yanan bir tek ışıktır. Hiçbir zaman sonunda kötüler kazanmaz. Karanlık yerine aydınlık kazanır. Hurafe yerine bilim kazanır. Tembele karşı çalışkan kazanır. Korkağa karşı cesur olanlar kazanır” dedi. CHP Gölge Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) YÖK’ün kuruluş yıl dönümünde Eskişehir’de, “Her Gencin Hakkı: Nitelikli, Özerk, Demokratik ve Yaşanabilir Üniversite” başlıklı panel düzenledi. Panele CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı.

Özel, şunları kaydetti:

“Bu yıl açıklanan Akademik Özgürlükler Endeksi’nde, Türkiye en alttaki yüzde 10’luk dilimde yer aldı. Türkiye'de akademinin özgürlüğü, yani rektör böyle seçildiği, böyle atandıği, üniversiteye sorulmadığı, sandık en lazım olduğu yerden ilk kaldırıldığı için Türkiye'nin bulunduğu dilimdeki ülkeler Kuzey Kore, Güney Sudan, Katar, İran. Bu seviyedeyiz. Geçtiğimiz grup toplantısında Avrupa'da enflasyonda birinciyiz, genç işsizliğinde birinciyiz, bir sürü rakamı verdim. İşte üniversite özerkliğindeki yerimiz Kuzey Kore'yle, Güney Sudan'la, Katar'la, İran'la aynı noktadayız. Her bir endeks bir kez daha ürpermemizi, bir kez daha ne durumda olduğumuzu bize gösteren bir noktaya geliyor. Peki ‘Siz ne yapacaksınız?’ Çünkü ne kötülük yaptılar, 23 senede biriken bir şey var. Ama bundan sonraki 23 yılda, 25 yılda AK Parti yok. Ama önümüzdeki seçimlerden sonra Türkiye'yi bu cendereden çıkaracak bir cumhuriyet hükümetini kurmaya talibiz. Onun için ne yapacağımızı anlatmak durumundayım.

“Kiralık sosyal konutun adımlarını atsınlar, anahtarlarını da biz teslim ederiz”

Geçen sene 4-9 Eylül tarihlerinde tüzüğümüzü değiştirmiştik. ‘Bir yıl içinde programımızı da yenileyeceğiz ve bu bir iktidar programı olacak’ demiştik. Verdiğimiz sözü tüm zorluklara rağmen tuttuk. 81 ilde il danışma kurullarıyla, 923 ilçede ilçe danışma kurullarıyla, meslek örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, akademiyle, yapılan karşılıklı ziyaretlerle 600 örgüt temsilcisi, 600 akademisyen, Türkiye'deki gençliği temsil eden 250 temsilciyle bir yıl boyunca program çalıştık. Bu sene 4-9 Eylül'de detaylarını çalıştık. Önümüzdeki kurultayımızda oylanarak resmiyet kazanacak. Şu anda artık hem son yazımlarının yapılacağı ve kurultayımızda önerge işlemlerine tabi tutulacağı halde. O programa baktığınızda neler göreceksiniz? Birkaç tane oradan önem verdiğim başlıktan bahsedeceğim ama çok daha kapsamlısını CHP’nin programında göreceksiniz. Ümit ediyorum, kopya çekerler. Biz programımıza barınma sorununu aşmak için kiralık sosyal konutu yazdık. Dünyadaki sosyal demokratların en başarılı uyguladıkları işlerden biri.

Apar topar kiralık sosyal konut projesi gelince bizim arkadaşlar dedi ki, ‘Erken söyledik, çaldırdık.’ Dedim ki, ‘Çaldırmış olmuyorsun ki. Çalındığında bir şey hırsızın işine yarar. Milletin işine yarayan bir şeyi çalıyorlarsa ben buna ‘hırsızlık’ demem, ‘İyiyi örnek almışlar’ derim, memnun olmuş olurum. Nasılsa 1-1,5 yıl sonra gelip de kiralık sosyal konutların temelini biz atacaktık, bunlar birtakım eksiklikleri, birtakım hatalarına rağmen bu projeleriyle kiralık sosyal konutun adımlarını atsınlar, anahtarlarını biz teslim ederiz’ diye söyledik. Ümit ediyoruz; bunları da alsınlar, aynıyla yapsınlar da görelim.

“YÖK’ü yok edeceğiz”

Herkes gelirken ‘YÖK'ü kaldıracağız’ dedi. Kimse kaldırmadı. O yüzden biz, ‘YÖK'ü kaldıracağız’ demiyoruz. ‘YÖK'ü kaldıracağız’ dersek yalan, kaldıramayız. Biz YÖK’ü yok etmeye geliyoruz. YÖK’ü yok edeceğiz. Çünkü bir şeyi kaldırınca başka bir yere kondurmak lazım. Orada da birtakım mahsurlar var. YÖK’ü yok edip akademinin özerkliğinin ve özgürlüğünün önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Nitelikli, özerk, demokratik ve yaşanılabilir üniversitenin her gencin hakkı olduğuna inanıyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Rektörlerin liyakatli, şeffaflığı esas alan kriterlerle başvurmasını, yani rektör adayının başvuracağı zaman hangi kriterleri yerine getirmesi gerektiği, hangi liyakat sisteminin içinden bir şeyleri ispat etmiş olarak gelmesinin şeffaf ölçütlerini görmek istiyoruz.

Sonrasında o adaylar içinden sandık kurulacak. Kim oy kullanacak? Belli katsayılarla üniversitenin akademisyenleri oy kullanacak, üniversitenin öğrencileri ve emekçileri oy kullanacak, üniversiteyle bağını koparmamış mezunlar oy kullanacak. Rektör adayı olmaya layık adaylar içinden sandıkla kim seçiliyorsa o seçilecek. Cumhurbaşkanı sadece ve sadece onu atayabilecek.

“Sadece Türkiye'de üniversite mezunlarının işsizlik oranı genel işsizlik oranından fazla”

Eğitimi, öğretimi, eleştirel düşünceyi, üretkenliği, inovasyonu teşvik eden, disiplinler arası yaklaşıma sahip, dijital ve yapay zeka teknolojileriyle desteklenen şekilde yepyeni bir eğitim-öğretim tasarımı hazırladık. Onu hepinizin takdirlerinize sunacağız. Akademisyenlerin akademik özgürlüğe, akademik etiğie ve liyakata sahip olacakları bir çalışma ortamı ve özlük koşulları oluşturacağız. Bugün TÜİK'e göre her üç üniversite mezunu gençten bir tanesi işsiz. 2024 Eurostat raporu yayınlandı. İnanılmaz bir veri var. 33 ülkeye bakıyorlar. Bu 33 ülkeden sadece Türkiye'de üniversite mezunlarının işsizlik oranı genel işsizlik oranından fazla. Yanlış duymadınız. Bir tek bu ülkede okursan işsiz kalıyorsun.

Millet iş bulmak için okuyor, meslek sahibi oluyor. Bu ülkede okuyan, okumayandan daha işsiz. Sanayiye gidiyorsun, diyorsun ki ‘Eleman’, ‘Eleman ihtiyacı çok. Bu kadar bize mühendis lazım değil. Ara eleman lazım, aranan eleman lazım. Bir mühendis lazım, 10 tekniker lazım. Mühendisin sürüsüne bereket. Aradığımız eleman yok.’ Niye yok? Doğru zamanda, doğru yerde, doğru yönlendirme yapılmadığı için yok, doğru eğitim tasarımı yapılmadığı için yok. Üniversiteyle sanayinin doğru teması olmadığı için yok. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kaldırıldığı, yerine kurulan, görevlendirilen yapılar bile kaldırıldığı, yok sayıldığı için yok.

“1 milyon 35 bin öğretmen mezun edilmiş ve atanmamış durumda”

Ülkenin geleceği için ülkenin iktidarının bir tasarımı yok. Böyle olunca da böyle sorunlarla karşılaşıyoruz, utanç verici şeylerle. 18 yaşında doğru alana yönlendirilse 22-23 yaşında mesleğinin sahibi, güvenceli çalışan birisi olabilecekler aynı alanda yanlış yönlendirmeyle asla iş bulamayacakları, atanamayacakları duruma geliyorlar. Bugün 1 milyon 35 bin öğretmen mezun edilmiş ve atanmamış durumda. Öyle bir noktadayız ki artık işin içinden nasıl çıkılacak; bu yönetim anlayışıyla asla çıkılmayacak. O yüzden bambaşka bir bakış açısına, bambaşka bir yola, bir yöne ihtiyaç var.

129 devlet üniversitemiz var. Bunlara ayrılan ödeneğin toplamı, faize ayrılanın dörtte biri. Böyle bir ödenekle üniversitede ne bilim olur ne eğitim olur ne temizlik olur ne özerklik; hiçbir şey olmaz. Bu yüzden bunun mutlaka arttırılması lazım. Örneğin örgün eğitimde olan 4 milyon üniversitelimiz var. Ama devlet yurdumuz bir milim. Toplam üniversitelilerin yüzde 15’ine -ama hadi açık öğretimi bunun dışına alalım- örgün eğitimdekilerin yüzde 25’ine yurt sağlayabilir durumdayız sadece. Dört öğrenciden üçünün babasının-annesinin ekonomik durumu yerinde değilse barınma sorunu var.

“İktidara geldikten bir yıl sonra öğrenci bursları 11 bin 500 liraya çıkarılacak”

Yine Erdoğan'dan konuşacağız. Hiç gözünün yaşına bakmadan hatırlatacağız. Dediği lafa bakın: ‘Biz geldiğimizde Ecevit'in verdiği burs 45 liracıktı. Biz onu şimdi 3 bin lira yaptık’ diyor. Gençler bana en çok kızdığı şey: ‘Çıkmış bütün Türkiye'yi geziyor. Sarraf sarraf dolaşıyor. Altın hesabı yapıyor’ diyor. Bir altın hesabı da sizin için yaptım. Ecevit'in son verdiği, yani Ekim 2002’de 45 liracık üniversite bursu, 30 liracık olan çeyrek altından bir buçuk tane alıyormuş.

Bugün çeyrek altın 11 bin lira. Ecevit’in verdiği bir buçuk çeyrek altını versen üniversite bursunun 16 bin 500 lira olması lazım. ‘Üç bin lira yaptım’ diye övünüyor. CHP’nin programında kademeli olarak bir buçuk çeyrek altın hedeftir. Ancak iktidara geldikten bir yıl sonra öğrenci bursları bugünkü kurla 11 bin 500 liraya, bir çeyrek altın düzeyine çıkarılacak. Sonra kademeli olarak bir buçuk çeyrek altın hedefine ulaşılacaktır.

“İktidarımızda belediyelerin yurt yapmasına ihtiyaç kalmayacak; devlet her öğrenciye yurt sağlayacaktır”

Bizim gençliğimizde devlet tiyatrolarından bizi yormayacak öğrenci bilet ücretleriyle oyun izlerdik. Geçen yıla kadar da bilet fiyatları uygundu ve salon açısından tek fiyat vardı. Ama şimdi Erdoğan'ın atadığı genel müdür bir kast sistemi getirmiş tiyatrolarda. Biletler önde pahalı, arkada ucuz. Ve 115 lira olan bileti 450 liraya çıkarmışlar; yüzde 290, bire üç arttırmışlar. Geçen sene 115 liraya en önden izlediğin oyunu, şimdi 490 lira verirsen arka sıralardan izleyebiliyorsun. CHP’nin belediyelerinde 77’nci yurdu geçen hafta Şişli'de açtım. İstanbul'daki yurt sayısı sıfırdı, 16’ya çıkardık.

Türkiye'de de yurt sayımızı 77’ye çıkardık. Bu dönemin sonunda hedefimiz 100’dür. İktidarımızda belediyelerin yurt yapmasına dahi ihtiyaç kalmayacak; devlet, KYK ihtiyacı olan her öğrenciye bu yurdu sağlayacaktır. Nitelikli eğitimi sınıfsal bir imkan, bir ayrım olmaktan en kısa sürede çıkaracağız. Gençlerin nitelikli eğitim aldığı, ekonomik güvenceye sahip olabildiği, barınma imkanlarına erişebildiği bir ğniversite ortamına hep birlikte oluşturacağız.

“Gelecek dönem, CHP 300'ün üzerinde milletvekiliyle temsil edilecek. O parlamentonun koltukları gençleri beklemektedir”

Buradan salondaki genç arkadaşlarımıza şunu söylemek isterim: Sizi hangi siyasi partide olursa olsun siyasete davet ediyorum. Çünkü siyaset kendi dışında olan, sözünü içeriden kurmayan, mekanizmalarına etki etmeyenlerin sesini duymuyor. Türkiye'de ilk gençlik kotasını önceki Genel Başkanlarımızdan Murat Karayalçın hayata geçirmiştir. Partimizle birleşen SHP'nin tüzüğüne yüzde 20 gençlik kotası koymuştur. Arkadaşlarımız, CHP’nin gençlerle ilgili bütün süreçlerinde, çok güçlü bir gençlik kollarıyla... Üye sayımız 2 milyona ulaştı. Son yedi ayda 600 binden fazla üye kazandık. Bunların çok önemli bir kısmı, yarıdan fazlası genç ve kadın üyelerden oluşuyor. Parti zaten gençlere önem veren bir parti. Partimizde gençlik kotası kademeli olarak yüzde 25'e kadar arttırılmıştır.

Pencere uygulaması getirdik. Her ilk üçten biri kadın, ikinci üçten biri kadın, ilk beşten biri genç, ikinci beşten üçüncü beşten biri genç, bu sayede belediye meclislerimiz gençleşti, Parti Meclisimiz zaten gençleşti. Göreceksiniz gelecek dönem, CHP ümit ediyorum 300'ün üzerinde bir milletvekiliyle temsil edilecek parlamentoda. O parlamentonun koltukları gençlere açıktır, gençleri beklemektedir CHP'nin sıraları. Bakanlık koltukları gençleri beklemektedir. CHP gençlerin partisi olarak gençler için hayal kuran bir partidir. Gençlere diyorum ki biliyorum zor, katlanmak zor ama sandık da geliyor. Lütfen 31 Mart gecesi kalmakla ilgili verdiğiniz karardan vazgeçmeyin.

“YÖK’ün defin töreninde de iktidarımızda bir 6 Kasım’da Eskişehir’de buluşmak üzere”

Bu sabah kalktık, dünya kadar gazeteci yine gözaltına alınmış. Her sabah bir korkuya gark etmeye çalışıyorlar. Ama taktik bu. Umudu örgütleyemeyenler, sevgiyi büyütemeyenler, korkuyu örgütlemeyi, tehdidi büyütmeyi kendilerine yol seçmişler. Böyle kalabileceklerini düşünüyorlar iktidarda. Oysaki karanlığın panzehri yanan bir tek ışıktır. Günün en karanlık zamanı, sabahın en yakın olduğu zamandır.

Hiçbir zaman sonunda kötüler kazanmaz. Kötüler kaybeder, iyiler kazanır. Gece kazanmaz, güneş doğar, gündüz kazanır. Karanlık yerine aydınlık kazanır. Hurafe yerine bilim kazanır. Tembele karşı çalışkan kazanır. Korkağa karşı cesur olanlar kazanır. Ben hepinize inanıyorum ve güveniyorum. Bu darbe kurumunun kuruluşunun 44’ncü yılında inşallah YÖK’ün yok oluşunun, YÖK’ün defin töreninde de iktidarımızda bir 6 Kasım’da Eskişehir’de buluşmak üzere.”

 

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim