• BIST 9356.04
  • Altın 4201.781
  • Dolar 38.7677
  • Euro 44.0825
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 21 °C

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM'de konuştu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM'de konuştu!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KADEM 5. Olağan Genel Kurulu'nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "6284 Sayılı Kanun'un tavizsiz uygulanmasına verdiğimiz önemi bugün bir kere daha ifade ediyorum. Sözleşme değil, kanun yaşatır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen KADEM 5. Olağan Genel Kurulu'nda açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "6284 Sayılı Kanun'un tavizsiz uygulanmasına verdiğimiz önemi bugün bir kere daha ifade ediyorum. Sözleşme değil, kanun yaşatır. İş dünyası, eğitim ve siyaset başta olmak üzere kadınların kazanımlarında herhangi bir geri gidişe izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Kadın düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

"Hep olduğu gibi, bundan sonra da, hayra destek, şerre engel olmaya matuf tüm çabalarınızda yanınızda olmayı, sizlere her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

KADEM, ülkemizin iki önemli meselesini aynı çatı altında buluşturarak, aslında konumuzun insanın bizatihi kendisi olduğunu ortaya koymak suretiyle, hayırlı bir görevi yerine getirmektedir. Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak, birbirine rakip ve hatta düşman yapma, birbiriyle çatıştırma zihniyeti, bizim medeniyetimize ait değildir. Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış, asırlarca yönünü şaşırmış bir vaziyette, insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı'ya aittir. Bu müflis ve müfsit zihniyet, daha bir-iki asır öncesine, hatta 1960'lı, 1970'li yıllara kadar devam eden utanç tablolarını örtmek için, kendine sahte bir tarih inşa etmeyi başarmıştır.

"BATI DEĞERLERİ DENEN KAVRAMIN İÇİNİN NE KADAR BOŞ OLDUĞU ORTAYA KOYUYOR"

Evet, ülke olarak biz de işte bu sahte ama parıltılı, içinde yine istismarı barındıran, ama hak, özgürlük, eşitlik ambalajıyla reklamı yapılan bu çarpık demokrasi anlayışının albenisine, uzunca bir süre, ne yazık ki kapıldık. Bunun da sıkıntılarını çok farklı alanlarda yaşadık. Halen de yaşıyoruz. 18 aydır Gazze'de devam eden soykırım başta olmak üzere, son dönemde yaşanan hadiseler, Batı değerleri denilen kavramların aslında içlerinin ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir.

"MEDENİYETİMİZ KADIN ERKEK DEMEDEN YARATILANI EŞİT GÖRÜR"

Katledilen her masum çocukla, kadınla, bebekle birlikte Batı'nın zaten iyice zayıflamış olan ahlaki üstünlüğünün de yok olduğunu belirten Erdoğan, "Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının Batı'nın boyunduruğundan kurtarılarak hakiki manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması şart. Kadın haklarıyla ilgili Batı patentli kampanyalara ve argümanlara da aynı zaviyeden bakmamız gerektiğine inanıyorum. Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle kadın arasında ne bir rekabet, ne bir üstünlük yarışı, ne de insanın eşref-i mahlukat sıfatına aykırı bir durum söz konusu değildir. Çünkü medeniyetimiz kadın erkek demeden yaratılanı eşit görür, hayatı, insanı, canı kutsal görür, dokunulmaz görür. Üstünlüğün de asla cinsiyette, kökende, renkte, ırkta değil; ilimde, ahlakta, takvada, merhamette ve erdemde aranması gerektiğini emreder." ifadelerini kullandı.

"SORUNLARIMIZI HALININ ALTINA HİÇBİR ZAMAN SÜPÜRMEDİK"

Bunları söylerden kimi toplumlara sirayet etmiş yanlış uygulamaları inkar etmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hatalı yorumlardan kaynaklanan kötü örnekler ve pratikler esas değil, istisnadır. Bertaraf edilmesi gereken marazlardır. Su-i misal, emsal olmaz. Bizim ülkemizde kadınlarla ilgili sizlerle beraber omuz omuza verdiğimiz mücadelenin özünde işte bu yaklaşım vardır. Sorunlarımızı halının altına hiçbir zaman süpürmedik. Her meselemizle cesaretle yüzleştik, üzerine kararlılıkla gittik. Kimi zaman töre denilerek, kimi zaman güya dinimize atfedilerek meşrulaştırılmak istenen hatalı uygulamalar yerine doğruyu, iyiyi, güzeli, insani olanı ikame etmeye çalıştık." diye konuştu.

"SOSYAL MEDYANIN KAOTİK ATMOSFERİ ÇABALARIMIZI DAHA DA GÜÇLEŞTİRİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

Hangi engellerle karşılaştığımızın en yakın şahidi sizlersiniz. Kabul edelim ki bu mücadelede çoğu zaman rüzgara karşı yürüdük. Ülkemizde özellikle 1960'lı yıllardan itibaren Batı'nın desteği ve teşvikiyle yürütülen siyasi, sosyal ve ekonomik politikalar işimizi zorlaştırmıştır. Bu sinsi politikalar, kendi dinamiklerimizle çözebileceğimiz pek çok konu gibi kadınlarla ilgili sorunlarımızı da farklı bir mecraya taşımıştır. Önceleri televizyon, radyo, gazete, dergi gibi medya araçlarının, son dönemde etrafımızı örümcek ağı gibi saran sosyal medya platformlarının yıkıcı etkileri karşısında direnebilmek gerçekten meşakkatliydi. Aynı zorlukları halen iliklerimize kadar hissediyoruz. Tahribat öyle büyük ki telafisi kolay olmuyor. Sosyal medyanın kaotik atmosferi ise çabalarımızı daha da güçleştiriyor.

"ÇOCUKLARIN ZİHİNLERİ VE GÖNÜLLERİ SANAL DÜNYANIN TESİRİ ALTINDA"

Açık konuşmak gerekirse kendi insanımızın bir kısmının evlatlarının inancıyla, hayat biçimiyle, siyasi algısıyla, sosyal çevresiyle bambaşka dünyalara kapılıp gitmesine engel olamamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Sosyal medyadaki yarısı yalan, yarısı yanlış, tamamı belirli amaçlara dönük algoritmaların ürünü paylaşımların etkisinin ailenin telkinlerinin üstüne çıktıkça garip ve hatta ürkütücü bir dönemden geçiyoruz. Çocuklarımızın zihinleri ve gönülleri kontrolü tamamen bizim dışımızda olan sanal bir dünyanın tesiri altındadır. Bu sadece ülkemize mahsus bir sorun da değildir. Batılı devletler dahil herkes insanın kendi elleriyle ortaya çıkardığı bu Frankenstein ile mücadele içindedir.

Burada şunu da ifade etmek durumundayım. Demografik yapımızdaki dramatik değişimi bundan ayrı göremeyiz. Birileri yüzleştiğimiz tehditlere gözlerini kapatmış durumda. Bu konuyu her gündeme getirdiğimizde bizi eleştirmek, bizi yaftalamak, ezberlenmiş cümlelerle bize saldırmak dışında hiçbir şey yapmıyorlar. Ama en iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor. Mevcut tablonun devam etmesi halinde içinde bulunduğumuz asrın sonunda nüfusumuzun 10 milyon gerilemesi bekleniyor. Yani ülkemizi ve milletimizi özellikle nüfus konusunda endişe verici bir gelecek bekliyor.

Bakınız bu durumu bir tarihçimiz nasıl değerlendiriyor. Türkiye bir kabusa gidiyor. Anadolu'daki Türk nüfusu hızla yaşlanıyor. Milletimiz kendisini toparlayamazsa bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder. Bu bir beka sorunudur. Prut Savaşı'nda 1711'de Rusları yendiğimizde bizim nüfusumuz 30 milyon, Rusların nüfusu 16 milyondu. Meşhur 93 Harbi dediğimiz 1877-78 büyük bozgununa gelindiğinde Ruslar 100 milyona ulaşmıştı, Osmanlı 26 milyondu. Birinci Dünya Savaşı'nda Rusya 175 milyona çıkarken Osmanlı 22 milyona gerilemişti. Cumhuriyet döneminde 1960'larda yanlış bir iş yaparak doğum kontrol sistemiyle Türk nüfusunu azalttılar. Bu, ülkemiz için savaştan çok daha önemli bir tehdittir.

Biz içi boş kavramlar uğruna birbirimizle didişirken, kavga ederken, vaktimizi ve enerjimizi fütursuzca harcarken milli bünyemizi işte böyle zayıflattılar, böyle içerden çökerttiler. Ülkemize açıkça söylemek gerekirse büyük bir pusu kurdular. Yanlış eğitim politikasıyla, yanlış nüfus kontrolü politikasıyla milletimize güç ve zaman kaybettirdiler. Ancak ihanet kelimesinin tarif edebileceği bu yanlışı bugün de muhalefet eliyle, muhalefet belediyeleri eliyle halen devam ettirmeye çalışıyorlar. Batı'nın bile kurtulmak için yollar aradığı cinsiyetsizleştirme politikalarının ülkemizdeki savunuculuğunu dikkat ederseniz muhalefet yapıyor. Belediyelerde personele maaş dahi ödeyemezken bakıyorsunuz milletin kaynaklarını sapkın akımlara peşkeş çekmekten utanmıyorlar. LGBT paçavralarıyla donattıkları belediyelerde ortaya çıkan yolsuzlukları ise hepimiz ibretle takip ediyoruz.

Elbette mesele sadece muhalefetin ihanetiyle sınırlı değil. Neoliberal kültürün özendirdiği hayat tarzının olumsuz etkileriyle de karşı karşıyayız. Toplumun temeli olan aile kurumu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır. Ailenin, aile kurmanın, çocuk sahibi olmanın daha önce hiç olmadığı kadar örselendiği bir dönemin içindeyiz. Biliyoruz ki bugün pek çok aile 25 yaşına, 30 yaşına, 35 yaşına gelmiş çocuklarını evlenip yuva kurmaya, çocuk sahibi olmaya ne yazık ki ikna edemiyor. İnşaat sektörü artık 4+1 veya 3+1 değil, daha ziyade stüdyo tarzı 1+1 konutlar yapmaya yöneldi. Asıl tehlike burada. Çünkü gençler tek başlarına yaşıyor ve 1+1 ev onlara yetiyor.

Avrupa devletleri kendi nüfusları ülkenin çarklarını çevirmeye yeterli olmadığı için sürekli dışarıdan göçmen alıyor. Bunun için sosyal medya mecraları dahil her türlü propaganda aracını kullanıyorlar. Türkiye'yi sürekli karalayan, ülkemizi kötüleyen paylaşımların önemli bir kısmı bu kara propagandanın ürünüdür. Muhalefet de bu algı operasyonuna taşeronluk yapıyor. Eş zamanlı olarak yabancı düşmanlığı körüklenerek ülkemiz ekonomisine ve insani diplomasiye zarar verilmek isteniyor. Ülkemizde birilerinin kin kustuğu Suriye'den, Türk cumhuriyetlerinden, diğer coğrafyalardan gelen misafirlerimiz olmasa pek çok sektörün ciddi sıkıntıya düşeceğine bizler inanıyoruz.

Bu tabii ki bizim tercih ettiğimiz bir durum değil. Ama vaka böyle. Daha önemlisi karşımızdaki tablonun felaketimiz olduğunu anlamak için 10 yıl daha beklemeye gerek yok. Kendi nüfusumuzu kendi insanımızla artırmak için bir dizi önlem aldık ve uygulamaya başladık. Ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir inanç, bir kültür, bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız. Zihinleri değiştirmeden, kalpleri mutmain etmeden, bilhassa yanlış algıları yıkmadan hedeflediğimiz noktaya varamayız. Her şeyi pozitivizmi esas alan bizimle izah etmeye ve çözmeye çalışmak bize patinaj yaptırır, vakit kaybettirir, kaynak israf ettirir.

"AİLE KURUMU TEHLİKE ALTINDA"

Mesele sadece muhalefetin ihanetiyle sınırlı değil, Neoliberal kültürün özendirdiği hayat tarzının olumsuz etkileriyle de karşı karşıyayız. Toplumun temeli olan aile kurumu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tehdit ve tehlike altındadır. Nüfusumuzu artırmak için bir dizi önlem aldık uygulamaya başladık ancak meselenin maddi teşviklerin ötesinde bir medeniyet tasavvuru olduğunu unutmamalıyız. Zihinleri değiştirmeden hedeflediğimiz noktaya varamayız. Biz irfanımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ecdad 10 yıllar süren savaşta baskılar, zulümler döneminin yollarını irfanın rehberliğinde aşmayı başarmıştır.

Ömer Seyfettin, çalıştığı okulda öğretmen arkadaşlarıyla tartışırken ilim başka irfan başka diyor. Ama arkadaşları bu görüşe katılmıyorlardı. Bir gün arkadaşlarına Avusturya'dan şeker geliyor, şeker ucuzlayacak diyor. Öğretmenler inanıyor. Odaya giren hademeye de söylüyor. Hademe 'inanma beyim Avusturya şekeri bulsa kendi yer, bize niye versin,' diyor. Ömer Seyfettin arkadaşlarına siz ilminize rağmen buna inandınız ama o irfanı sayesinde bunu yutmadı. Demek ki irfan başka ilim başkaymış.

"SÖZLEŞME DEĞİL KANUN YAŞATIR"

Kadına yönelik şiddetle samimiyetimizin en yakın şahidi sizlersiniz. 6284 Sayılı Kanun'un tavizsiz uygulanmasına verdiğimiz önemi bugün bir kere daha ifade ediyorum. Sözleşme değil, kanun yaşatır. İş dünyası, eğitim ve siyaset olmak üzere kadınların kazanımlarında herhangi bir geriye gidişe izin vermedik, izin vermeyeceğiz. Kadınların kıyafetlerinden dolayı ayrımcılığa uğradığı karanlık günler artık geride kaldı. Yıllardır titizlikle inşa ettiğiniz cam tavanlar paramparça oldu. Kamunun ve özel sektörün tepe noktalarında daha fazla kadın görmeye alışacaksınız.

Kadınların başörtüsüne, kılık kıyafetine, inancını kamusal alanda yaşama iradesine saygı duymayı öğreneceksiniz. Yeni Türkiye'ye eninde sonunda uyum sağlayacaksınız. Kadın düşmanı zihniyet AK Parti iktidarıyla artık tarihe karışmıştır. Biz sorumluluk sahibi olduğumuz sürece orada kalacaktır. Türkiye Yüzyılı'nı da inşallah siz kadınlarla birlikte inşa edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak sürdürdüğümüz Terörsüz Türkiye çalışmalarına sizlerden güçlü destek bekliyorum. Terörün yol açtığı acı ve gözyaşı herkesten fazla kadınların yüreklerini dağladı. Terörün olmadığı bir Türkiye'den de en büyük faydayı kadınlar görecektir."

AKİT VE HÜDA PAR ÜZÜLECEK

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında 6284 Sayılı Kanun'un hakkındaki vurgusu Cumhur İttifakı ile Meclis'e giren HÜDA PAR'ı üzdü. HÜDA PAR 2023'te yaptığı yeni bir anayasa önerisinde 6284 Sayılı Kanun'un değiştirilmesini savunmuştu. Yeni Akit Gazetesi de 6284 Sayılı Kanunu'nu kötüleyen ve kaldırılması gerektiğini savunan bir çok haber yazmıştı.

“Kadına yönelik her türlü şiddetin ve istismarın önlenmesi için, kadının çalışma şartlarının fıtratına ve insan haysiyetine uygun hale getirilmesi için, aile kurumunun nesli ifsat eden zararlı akımlara karşı korunması ve güçlendirilmesi için, yuvaları dağıtan evlilik dışı ilişkilerin, nikâhsız birlikteliklerin ve zinanın yeniden suç sayılması için, sapıklığın propagandasının suç kapsamına alınarak yeni nesillerin zararlı akımlardan korunması için, 6284 Sayılı Kanun’un değiştirilmesi ve süresiz nafaka uygulamasına son verilmesi için, evlilikte 25 yılını tamamlayan kadınlara emekli maaşı bağlanması için HÜDA PAR Meclis’te olmalıdır.”

6284 SAYILI KANUN NEDİR?

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele ve aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla 8 Mart 2012’de kabul edilen 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 20 Mart 2012’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun, şiddet mağdurlarına koruma sağlamanın yanı sıra fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin önlenmesi için hukuki tedbirleri düzenliyor.

Yasa, yalnızca kadınları değil, çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarını da koruma altına alıyor. Şiddet riski altındaki bireyler için acil koruma kararları, geçici maddi destek ve barınma imkânı gibi önlemler içeriyor. Kanun, yürürlüğe girdiği andan itibaren tartışmalara yol açmıştır; özellikle adında bulunan "ailenin korunması" ibaresi, feminist çevrelerden kadını birey olarak değil aile kurumu üzerinden tanımlaması nedeniyle eleştiri almıştır.

ERDOĞAN: BAKANLIĞIMIZIN NORMAL DOĞUMU TEŞVİK ETMESİ SİZİ NİÇİN RAHATSIZ EDİYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bağcılar Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nin açılışında konuştu. Erdoğan, Sivassporlu futbolcuların sahaya çıkarken taşıdıkları "Doğal olan normal doğum" pankartıyla ilgili tartışmalara katıldı.

"MALUM ODAKLAR HAREKETE GEÇTİ"

Erdoğan, hastane açılışında yaptığı konuşmada konuyla ilgili şunları söyledi: "Ne hazindir ki muhalefet bizim bu vizyonumuzu anlayamadı. Ülkenin yüksek çıkarlarını değil kendi küçük menfaatlerini düşündüler. Tartışmaları siz de takip ettiniz, bir futbol kulübü bir farkındalık kampanyasına destek için bir pankart ile çıktı. Pankartta hakaret eleştiri yoktu. Kadınları rencide edecek durum yoktu. Sadece çok önemli bir konuya dikkat çekme niyeti vardı. Ülkemizin kanayan yarası haline gelen soruna katkı sağlama amacı vardı. Kulübümüz doğru bir adım attı.

Malum odaklar harekete geçti ve futbol kulübümüzü linç etti ve eleştiri oklarını bize yönelttiler. Çirkin ifadelerle ortalığı velveleye verenlere şunu soruyorum. Bakanlığımızın normal doğumu özendirmesi niçin sizi bu kadar rahatsız ediyor?"

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim