• BIST 10247.75
  • Altın 2395.162
  • Dolar 32.2695
  • Euro 34.6233
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 19 °C

Bahçeli, "Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı. Millet iradesi yalnızca Allah'ın himayesine girer

Bahçeli, "Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı. Millet iradesi yalnızca Allah'ın himayesine girer
Bilhassa Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı, bölgesel ve küresel ihanet şantiyesinin işbirlikçi failleri bu irade gücünü akıllarından asla çıkarmamalıdır. Millet iradesi yalnızca Allah’ın himayesine girer, bunun dışındaki her himaye, her vasilik ya yıkılacak ya da imha edilecektir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül darbesinin 40. yılında, Yassıada’da düzenlenen ‘Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'nda konuştu. "12 Eylül zulümdür, rezalettir, cinayettir. 12 Eylül cuntasına bedel ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir" diyen Bahçeli, "Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı. Millet iradesi yalnızca Allah'ın himayesine girer. Bunun dışındaki her irade ya yıkılacak, ya da imha edilecektir." dedi.

Bahçeli, sempozyuma katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı selamlayarak başladığı konuşmasında özetle şunları söyledi:

PİRÜPAK AYDINLIK: Geçmişin bulanık ve buhranlı dönemlerinin nesnel, gerçekçi ve ahlaki yorumu geleceğin pirüpak aydınlığına ulaşma azmini inanıyorum ki kamçılayacaktır. Bu sayede kamplaşmanın, küslüğün ve kırgınlığın yerini kaynaşmanın ve kucaklaşmanın müşfik ve müstesna hali alacaktır. Bize düşen, daha doğrusu siyaset kurumunun görevi, yaşanan acıklı dönemlerin bir fezlekesini düzenleyip geleceğin Türk asırlarının, Türk nesillerinin ihtiyaçlarını bihakkın tespit etmektir.

EYLÜL’ÜN KÖTÜ ANILARI: Bunu yapabildiğimiz ölçüde Eylül ayının kötü anıları bir nebze de olsa silinecek, zahmetin oluklarından fışkıran rahmet pınarları milletimizin engin fazilet ve ferasetine eklemlenecektir. Türkiye’yi her türlü müdahale ve operasyona müsait hale getirenler, hemen ardından dış tazyik, telkin ve teşviklerle millete silah doğrultanlar tarihin akış istikametinin tersine kürek çekmişlerdir.

KARŞILIKSIZ KALMADI: Yıllar sonra 12 Eylül darbecilerinin mahkemeye çıkarılarak yargılanması, hayatlarını kaybetmelerine rağmen hak ettikleri cezaları almaları vatana ve millete karşı işlenmiş suçların karşılıksız bırakılmayacağının somut delilidir.

REZALET, CİNAYET: 12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir; 12 Eylül cuntasına beden ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir. Darbeler, Türk demokrasi kültürünü zehirlemiştir. Milli iradeyi örselemiştir. Vesayeti özendirmiştir. Statükoyu beslemiştir.

Her darbe, her muhtıra, her kalkışma, her ara rejim özlemi hiç şüphesiz gayri ahlakidir, gayri meşrudur, gayri millidir, gayri insanidir.

İSTİKRARSIZLIK: 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye’nin on yıllarını çalmış, istikbal haklarını çarpıtmış, milli hâkimiyeti çoraklaştırmıştır. Bireyle devlet, milletle devlet arasındaki güvene dayalı ahlaki, tarihi ve hukuki bağlar her darbeyle biraz daha yıpranmış, biraz daha yıkıma maruz kalmıştır. Ne yazık ki, bu tahribatın artçı ve ağır sarsıntıları yıllarca siyaset ve toplum hayatında derin yaralar açmakla kalmamış, istikrarsızlıkların kapısını da ardına kadar aralamıştır.

ZİNCİRLEME SUİKAST: 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz Türkiye’nin büyüme ve yükseliş ümitlerine, milli birlik ve dayanışma azmine, huzur ve barış ortamına iç ve dış odakların elbirliğiyle planlayıp uygulamaya geçtikleri zincirleme suikastlardır. Her darbe bir nevi işgaldir, gerilemedir, tarihin gerisine düşmek demektir.

DİPSİZ KUYULAR: 12 Eylül darbesi, bunun ardından tezahür eden otoriter yönetim saplantısı Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hayatını karartmak bir yana hayatın her alanında dipsiz kuyular açmıştır. Milletimizin ruh köküne yabancı, milli ve manevi hasletleriyle çatışmalı dar ve elit bir kadronun devlete musallat olması keyfi muameleleri güçlendirmiştir. Aynı şekilde çıkar ilişkilerini kurumsallaştırmış, uzun seneler mahkum olunan toplumsal, siyasal ve ekonomik travmalara kaldıraç işlevi görmüştür.

KARANLIK OLAYLAR: 12 Eylül 1980 öncesi var olan karanlık olayların, sıkıyönetim uygulamasına rağmen patlayan asayişsizlik vakalarının, terör ve tedhiş eylemlerinin etraflıca sorgulanması daha müreffeh, daha müessir bir gelecek adına mecburiyettir. Özellikle Türk gençliğinin hedef alınması, gencecik evlatlarımızın şehadet, mahkûmiyet ve mağduriyeti her yönüyle analiz edilmelidir. Kanaatim odur ki, artık gerçeklerin üzerini örten sis bulutu dağılmıştır.

MELANET: Kutuplaşmış bir Türkiye’nin yay gibi gerilmesi ve sonra da müdahale şartlarının olgunlaşması melanet bir projedir. Yani 12 Eylül darbecileri tarih huzurunda Türk milletinin değerlerine bir proje çerçevesinde soğukkanlılıkla kıymış, vahşete mihmandarlık, vesayete de mimarlık yapmışlardır.

AT UŞAKLARI: O tarihlerde ABD yönetiminin Türkiye’de askeri bir müdahale seçeneğinin gündemde olduğuna dair müşahede ve mütalaası, üstelik bunu açıkça provoke etmesi oynanan oyunun şifrelerini çok geçmeden kırmıştır. Bizim çocuklar başardı, demek Türkiye’nin emperyalizmin tuzağına düştüğünün delilidir. Bu çocuklar Türk milletinin çocukları değil, Türkiye düşmanlarının at uşaklarıdır.

Onların 15 Temmuz’daki işbirlikçi terörist yandaşları da analarından doğduğuna pişman edilmişler, hain teşebbüslerinin sonuçlarına katlanmaktan başka çareleri kalmamıştır.

Aynısıyla 15 Temmuz’da olduğu gibi, 12 Eylül’de dış bağlantılıdır, emir komuta hiyerarşisinin içinde olanlar müdahale kararlarını yabancı başkentlerin müsaadesine göre ayarlamışlardır.

Darbeci Kenan Evren’in 10 Ekim 1980 tarihinde dönemin ABD Başkanı’na yazdığı mektupta minnet duyan, boyun eğen, diz çöken bir anlayışın küllenmemiş izleri açık seçik görülürken, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına alınmasına önşartsız onay da vardır.

KİRLİ MİRAS; Ne karanlık bir gelgit sürecidir ki, Yunanistan 20 Ekim 1980’de NATO’nun askerî kanadına dönmüştür. Yunanistan bugün Ege’de, Doğu Akdeniz’de tahriklerine ve mütecaviz emellerine gerilim politikalarıyla hız veriyorsa, bunun geri planında 12 Eylül cuntasının kirli mirasının yegane dayanak olduğu meydandadır.

ŞEREF PAYESİ; 12 Eylül’den sonra her görüş ve inanışa mensup kişilere reva görülen yargısız infazlar, işkenceler, eziyetler, insan hak ve hürriyetine yönelik saldırılar Türkiye’nin kara bir dönemini resmetmektedir. Cezaevleri suçsuz-günahsız insanlarla doldurulmuştur. Aslında bu bir devlet hastalığıdır. Çok şükür bu hastalık yenilmiş, tedavi sonuç vermiştir. Bunun şeref payesi de Cumhur İttifakı’nın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nindir.

EHL-İ SALİP: Strateji güç oluşturma sanatıdır. Türk devletinin asırları kucaklayan bir stratejisi vardır ve aşama aşama, etap etap hedefine doğru ilerlemektedir. Ehl-i salip nerede karşımıza çıkarsa çıksın, karadan ve denizden sabrımız ve milli gücümüz nereye kadar test edilirse edilsin, bu millet daralan husumet çemberini yaracak, Türkiye Cumhuriyeti bekasıyla payidar kalacaktır. Türk-İslam ahlakıyla perçinlenmiş; akıl, adalet ve izanla pekişmiş, merhamet ve şefkatle yücelmiş aziz milletimiz felaketlerin içinden kahramanlıkla başını kaldıracak, tıpkı Ya İstiklal Ya Ölüm diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi hiçbir tehdide aldırış etmeyecektir. Her karar ve hareketini irfan ve inanç imbiğinden geçiren cumhur iradesi vesayetin korkuluklarını milli birlik ve kardeşliğin kuvvetiyle devirecektir.

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim