• BIST 8876.22
  • Altın 2928.215
  • Dolar 34.2375
  • Euro 37.4474
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 20 °C

Pazar günü seçim gerçekten var mı?

Servet Avcı


Daha önce bu kadar 'düşük yoğunluklu' bir seçim kampanyası dönemi gördünüz mü? Sanki önümüzdeki Pazar seçim yokmuş gibi... Temposuz, renksiz ve son derece sönük kampanyalarla Türkiye seçime gidiyor...

Elbette 1 Kasım seçimlerinin '7 Haziran'ın tekrarı' niteliği taşıması bu yavanlığın sebeplerinden birisi sayılabilir... Ama bir şeylerin değişebileceğine dair 'inançsızlık'tır belki de bu durgunluğun asıl sebebi... Şayet parti yönetimleri sıralamadaki yerlerini kanıksamışlar ve seçim sonuçlarının önceki seçimlere nazaran fazlaca değişebileceğine dair ümitlerini yitirmiş iseler, kendileri açısından bu çok kötü bir durum...

Bu durumda ne kendinizi ne de sahada çalışacak adamınızı motive edebilirsiniz... Sonuçta seçim, partilerin iki veya üç yılda bir tekrarlamak zorunda kaldıkları kurultayları gibi 'rutin'e dönüşmüş demektir...

***

Türkiye'de seçimlerden kimin 'birinci parti' çıkacağı uzun yıllardır merak edilmiyor... İlginçtir, bunun niye merak edilmediği de merak edilmiyor!.. Bunun sadece iktidar değil, dünya siyasî literatürüne girmesi gereken nasıl bir 'muhalefet başarısı' olduğu da merak edilmiyor!.. Merak edilenlere bakın: AKP yine birinci parti çıkmasına çıkacak da, acaba tek başına iktidar olabilecek mi? Etnikçi ve radikal sol karması HDP, milliyetçiliğin yarım asırlık partisi MHP'den daha fazla milletvekili çıkaracak mı? Bir de şu 'beşinci parti'meselesi...

Siyasî tablo memnuniyetsiz de olsa gidecek yeri olmayan 'çaresiz seçmen' kitlelerinden oluştukça, partileri yönetenlerin fazlaca çalışmasına gerek kalmıyor... Aidiyetler, karşıya olan düşmanlıklar, feodal/mahallî özellikler, kimlik siyaseti, pozisyonu koruma gayretleri ve çıkar ilişkileri insanları yeterince bloke ediyor zaten... Hâl böyle olunca, otomasyona bağlanmış gibi her seçim, bir öncekinin tekrarı niteliğinde cereyan ediyor...

***

Partileri yönetenler, özellikle muhalefet partilerini yönetenler bu kahredici döngüyü kıracak çapa sahip olamadıklarını önceki seçimlerde defalarca ispatladılar... İktidar hedefi gözlerinde öyle uzağa savrulmuş ki rakiplerle değil, kendi sonuçlarıyla yarışır hâle geliniyor, bir-iki puanlık kıpırdanma 'zafer' olarak isimlendirilebiliyor, tarihi belirsiz bir vâdeyi müjdeleyen 'iktidar şafağı' olarak sunulabiliyor!.. Eğer yakalanabilirse, 'küçük mutluluklar', başarı bekleyen ama artık ümidini yitirmeye koyulmuş olan kitlelere son bir gayretle yedirilmeye çalışılıyor... Düşüşler ise ânında 'dış faktörler'e bağlanarak, "Önümüzdeki maça bakacağız" jargonu devreye sokuluyor...

Her parti sözcüsünün 'hayatî' diye nitelediği 1 Kasım seçimlerine ilişkin kampanyaların bu hayatîliğe hiç de paralel düşmeyen durgunlukta geçiyor olması, muhtemelen beklenen sonuçların önceden kabul edilmesine dayanıyor... Düşünebiliyor musunuz, bütün bir kampanya dönemini toplam iki mitingle geçiren parti bile var!..

Parti yönetimlerinin iddiasızlığı tabanlarda 'ümitsizlik' olarak karşılık buluyor... HDP dışındaki partilerin reklam kampanyaları son derece silik... CHP bir öncekinin hemen hemen tekrarı gibi... AKP'nin kampanyası artık alışılagelmiş vurgular üzerine... Tek dezavantaj, Davutoğlu'nun seslendirmesindeki zayıflık... MHP'nin mahallî televizyon veya ortaokul müsamereleri kategorisindeki acemilik kokan reklamları izah edilecek cinsten değil... Baştan savma seçimi gibi 1 Kasım... Seçim atmosferine baktığınızda aksini ispatlamaya yarayacak bir büyük coşku da yok kimsede...

***

Bir kere daha anlaşılan o ki bizde siyasî partilerin gıdasını, 'gidecek yerleri olmadığı için çaresiz durumdaki seçmenler' oluşturuyor... Ne zahmetsiz bir yönetme tekniği... İkna etmeye çalışmanıza bile gerek yok!.. Partiler arasındaki geçirgenlikler öylesine azalmış durumda ki ne yaparsanız yapın mevzilerinizde kalmaya mahkûmlar... Veya siz öyle zannediyorsunuz... O zaman da ne onların, ne başkalarının ikna edilmesi için çaba göstermenize, diğer partilerle rekabet için kalitenizi yükseltmenize gerek kalmıyor...

Yuvarlanıp gidiyorsunuz, kurmaylarınızla birlikte... Üstelik Türkiye de yuvarlanırken!.. Şu kritik seçim arifesinde bu durgunluğun, iddiasızlığın ve silikliğin bir başka anlamı varsa, onu da tartışalım...

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim