• BIST 9834.55
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 19 °C

Başbakanı tanımak

Adnan İslamoğulları

BDP’l Hasip Kaplan, “Başbakan’ı artık iyi tanıyoruz. Ne zaman BDP’yi sert ifadelerle eleştirip yüklenirse, o zaman başka kanalların devreye girdiğini biliyoruz. Ben Başbakan’ın bu tavır değişikliği ile İmralı’da görüşmelerin yeniden başladığını tahmin ediyorum”  dedi. BDP’lilerin Başbakanı iyi tanıyor olmasının bir haber değeri yok aslında. Asıl haber değeri olan milliyetçi-muhafazakâr kesimlerin Başbakanı tanıyamıyor olması. Bir yanda referandum öncesinde Meclis kürsüsünde, merhum Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamdan önce yazdığı mektubu okurken döktüğü timsah gözyaşları, diğer yanda ülkücülere yönelik,  “Bunlar doğru dürüst Fatiha okumayı bile bilmezler”  hakâreti. Bir yanda  “İmralı ile görüşen şerefsizdir, bu iddiayı ispatlayamayan da şerefsizdir”  efelenmesi, diğer yanda,  “Oslo’da imzamız mı var, ben yolladım, müsteşarım benim talimatımla görüştü”  saçmalığı. Bir diğer yanda ise  “Gerekirse müsteşarımı İmralı’ya gönderirim”  itirafı. Bir yanda İmralı ile görüşmeler, diğer yanda şehit cenazeleri. Bir yanda  “Bir şehidimiz eşkıyânın binlercesine bedeldir”  sözleri, diğer yanda İmralı’dan barış ummak.
Hangi barış?
Kim kiminle savaşıyor ki barış yapılacak! Savaş ve barış aralarında mütekabiliyet gerektiren iki kuvvet arasında söz konusu olabilir. Türkiye Cumhuriyeti, PKK terörü ile arasındaki çatışmayı henüz daha savaş olarak adlandırmadı. Türk milleti ise bunu henüz aklına bile getirmedi, bir arada yaşama irâdesinden bir ân bile vazgeçmedi.
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti, bölgedeki 2-3 bin eşkıya ile arasındaki çatışmanın adını savaş olarak koyarsa, eğer barıştan değil, devletin ve milletin âlicenaplığından bahsedilebilir ancak. Devlet ve millet o âlicenaplığını gösterecek ve bölgenin ve halkının hâmisi olmaya bin yıldır olduğu gibi devam edecektir. Bu ülkede bizzat bir Kürt sorunu asla yoktur. Bu devletin ve milletin gelecek adına İmralı ile görüşülecek bir saniyesi bile yoktur.
Milliyetçi Hareket Partisi üst yönetiminin, Başbakan’ı, BDP’li Hasip Kaplan kadar tanıyamıyor olmasının gerçekten bir haber değeri var ve asıl tehlikeli ve haber değeri olan, bu kadronun en az BDP’li Hasip Kaplan kadar Başbakan’ı ’tanıma ihtimali’dir.
On yıldır Başbakan ve hükümeti, her sıkıştığında imdat kolu olarak aslında muhalefet partisi olan MHP üst yönetimini kullanmakta ya da onlar gönüllü olarak imdat kolu vazifesini ifâ etmektedir.  
Yerel yönetimler yasasına karşı sert demeçler vererek diğer yandan yerel yönetimlerin erkene alınmasıyla ilgili harâretli desteğin mâkûl hiçbir açıklaması yoktur. Yerel yönetimler yasasının, bölünmenin alt yapısı olduğunu söyleyip, seçimlerin erkene alınmasına iktidar kadar hevesli davranmanın ve Başbakan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimleri yolunda elini rahatlamanın mâkûl hiç ama hiçbir açıklaması yoktur.   Kongre arifesinde, Habur’un yıldönümü gibi bir bahaneyle hükümete sert eleştiriler yöneltip, bir yandan da Cumhurbaşkanı’na seçimlerin erkene alınmasıyla alâkalı hükümeti hoşnûd edecek ikazlarda bulunmanın hiçbir mâkul izahı yoktur.
Başbakan’ın terör meselesinde başından beridir gizli bir ajandası olduğuna inananların, Başbakan her köşeye sıkıştığında onu rahatlatacak kartlar açmasının bir izahı yoktur.
İktidar partisi dururken, muhalefet partilerine muhalefet etmenin hiçbir anlamı ve izahı yoktur.  Türkiye’nin mukadderâtı ile ilgili ciddi endişeleri kongre arifesinde, parti içi mücadelede argüman olarak kullanıp, iktidara yönelik yıllardır süren muhalefetsizliğin izahı yoktur.
On beş yıllık politikasızlığın üzerine yeni iddialarda bulunmanın bir anlamı ve izahı yoktur. ’Son kez’ sloganı yeni bir dönemin umudu değil, ancak mevcut makamı ’huzur evi’ olarak telâkkî etmenin itirafıdır.
O makam ’huzur evi’ değildir, o makam Türk milletine ve devletine ve bu ülke’nin insanlarının mukadderâtına gerçekten adanmışlığın, geceyi gündüze katmanın, liyâkati esas almanın makamıdır.
Tel tel dökülen kurmay kadrolarınıza rağmen şahsî iktidar ihtiraslarınıza gem vurabilecek ve  “Seçtiğim kurmay kadronun bu hareketi yönetecek liyâkatsizliği beni mahcup etmiştir, başımı öne eğdirmiştir”  deme erdemini ve irâdesini göstereceğiniz makamdır.
Bir ülkenin Başbakan’ını tanıyamayan ferâsetin bu ülkeyi yönetmesi ve kendi siyâsî hareketinin fikirlerini iktidara taşımasının mümkünâtı kalmamıştır. İzahı mümkün olan bir şey varsa o da yolun sonuna gelindiğidir.

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim