Allah insanı omurgasız olmaktan korusun
Gazeteci Yılmaz Özdil, Erdoğan’ın ‘sürüngen’ benzetmesine böyle yanıt verdi ve ekledi: Gündem değiştiriyor. Yoksa Başbakan’a soracağız ‘O insanları kim öldürdü?’ diye
Başbakan Tayyip Erdoğan, gazeteci Yılmaz Özdil’i hedef tahtasına koydu. Önce “Bunların patronu bunları nasıl barındırıyor?” diyerek çalıştığı gazeteden kovulmasını istedi. Ardından da ‘sürüngen’ benzetmesi yaptı. Özdil, Başbakan’ın bu sözlerine önceki akşam katıldığı bir canlı yayında cevap verdi. İşte Özdil’in o açıklamaları:
Başbakan’ı dinlemem
Prensip olarak Başbakan’ı dinlemem. Küçümsemek ve kinayeli tavırla söylemiyorum. Başbakan birine hakaret ediyor. Memlekete dair bir şey söylemiyor. Başbakan’ı merak etmem, dinlemem.
Telefonla arkadaşlar aradı. Dediler ki, “Başbakan sana sürüngen demiş.” Dedim ki, “Sürüngenler omurgalı hayvanlardır. Allah insanı omurgasız olmaktan korusun.” Dolayısıyla bir sürüngen olmak beni rahatsız etmez.
Kişisel olarak almıyorum
Bu olan biteni kişisel olarak almıyorum. Daha önce de söyledim, iftira kampanyasının bir parçası. Başbakan’ın iftira ve yalan olduğunu bildiği bir şeyi konuşması aslında daha önceden kendisinin söylediği cümlede yatıyor. Der ki Başbakan, “Ben Başbakanım. Benim işim gündem belirlemek.”
301 insanımızı maden ocağında göz göre göre öldürmüşler. Öbür insanların da korkutarak, yoksulluğa mahkum ederek sesini kesmişler. Oraya giden avukatları gözaltına alarak, polisleri oraya dizerek insanların Soma’ya girmesini engellemişler. İşte şimdi ne yapsın Başbakan? Maden ocağını mı konuşsun? Maden ocağını konuşursa Başbakan’a soracağız; ‘Bu insanları kim öldürdü?’ diye.
Başbakan’ın gündem belirleme çalışmalarından biri olarak görüyorum
Bir gün Anayasa Mahkemesi Başkanı gayrı milli, bir gün Barolar Birliği Başkanı edepsiz, öbür gün TÜSİAD vatan haini. Söylemleri her gün bir gündemden diğer gündeme savrulan bir dizi filme dönümüş halde.
Hikmetyar’ın önünde ya da siperde mi diz çökseydik?
Yılmaz Özdil, Başbakan’ın kendisine yönelik eleştirilerine iki fotoğrafı hatırlatarak cevap verdi. İşte o sözler:
Köşemde demiştim “Biz sadece zeybek oynarken diz çökeriz.” Buna da kızmış Başbakan. Ne yapsaydık? Taliban’ın dizinin dibinde mi diz çökseydik? Veya siperde mi diz çökseydik? Diz çökmeyen vatandaşıyla Başbakan’ın gurur duyması lazım diye düşünüyorum.
Biz sadece, oradaki işçi arkadaşlarla konuşarak bu işi çözmeye çalışıyoruz. Şu sorunun yanıtı hâlâ verilmedi; Bu adamlara bu madeni kim verdi? Neyin karşılığında verildi bu maden?
Başbakan diyor ki “Ben bunları tanımam.” Başbakan’ın tanımadığı kimseye bu memlekette ihale verilir mi? Ciklet bile verilmez. Köprünün nerede yapılacağına, hangi işadamına ihale verileceğine karışan bir başbakanın madenin kime verileceğini bilmemesi mümkün mü?
cumhurbaşkanı meselesini de son güne ötelemek istiyor Tayyip Erdoğan suni tartışmalarla. Kendisinin aday olacağı kesin. Karşısına çıkacak adayın kendi derdini anlatma süresini kısaltmaya çalışıyor. CHP ve MHP’nin bu konuda biraz daha atik olmasında fayda var diye düşünüyorum.
‘Erdoğan bölünmüş bir ülkeye başkanlık edecek’
Dünya basınının gözü Türkiye’de. Gündemlerinde ise Soma’daki maden kazası sonrası Başbakan Erdoğan’ın tutumu var. İngiliz basını, facia sonrası gittiği Soma’da bir vatandaşı tokatlayan ve başka bir vatandaşa tehdit eden Erdoğan’ı sert dille eleştirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’deki kutuplaşmayı artırdığına vurgu yaptı. O yorumlardan biri, dünyanın takip ettiği Financial Times gazetesinde yayınlandı.
‘Türkiye için çok acı’
Makalede, Erdoğan’ın Soma ziyareti hatırlatıldı ve şu eleştirilere yer verildi: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacak gibi görünüyor. Ama bölünmüş bir ülkeye başkanlık edecek. Hukukun üstünlüğü ilkesi altında demokratik, Müslüman kimliğiyle müsterih, uzun zamandır süre gelen NATO üyeliğini AB’ye girerek tamamlamaya çalışacak bir Türkiye için yeni bir toplumsal sözleşme yaratma fırsatını çarçur etti. Bu Türkiye için çok acı.”
‘Başbakan ülkeyi bir iç savaşa doğru sürüklüyor’
Almanya’da yaşayan ünlü şair ve yazar Zafer Şenoçak, Die Welt Dergisi için kaleme aldığı yazıda Türkiye’de yaşananlara değindi. “Kurtarıcı mı, despot mu?” başlıklı yazıda, Erdoğan’ın Türkiye’yi “bir iç savaşa sürüklediği” iddia edildi. Şenoçak, yazısında “Erdoğan, Türkiye’yi derinden böldü” diye yazdı. Die Welt’deki yazıda özetle şöyle denildi:
‘Sevenleri de kızdı’
“301 can alan maden faciası bile, derinden parçalanan bu ülkenin insanlarını duygusal anlamda bir araya getiremedi. Kağıt üzerinde özgür olan bir ülkede Başbakan, her eleştiriye kapalı birisi… Onun maden faciasındaki duygusuz ve umursamaz tavrı, ilk kez kendisi ve sevenleri arasında bir mesafe oluşturdu.” Erdoğan’ın kullandığı propaganda yöntemlerinin totaliter rejimlere benzetildiği yazıda, “Tüm dünya ile savaşan lider görüntüsü, totaliter rejimlerdeki propaganda malzemesidir. İnanç hem insanı birleştirir, hem ayrıştırır. Türkiye’de ise İslam, yolsuzluk batağında olan siyasetçilerin gücünü korumak için kullanılıyor” denildi.