• BIST 9716.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 16 °C

Selahattin Demirtaş: "Benim yüzümden barajı aşamazsak bırakırım"

Selahattin Demirtaş: "Benim yüzümden barajı aşamazsak bırakırım"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendi hatası nedeniyle partisinin barajı aşamaması durumunda görevini bırakacağını söyledi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, NTV'nin seçim özel programı olan "Liderler Konuşuyor" programına konuk oldu.

Oğuz Haksever moderatörlüğündeki programda Mustafa Karaalioğlu, Murat Yetkin, ve Mete Çubukçu, Selahattin Demirtaş'a sorular yöneltti.

Oğuz Haksever: Polislerin Diyarbakır'daki evinize girmesi yanlışlıkla olduğu söylendi. Sizi tatmin etti mi?

Soruşturma devam ediyor halen. Diyarbakır Valisi sağolsun, ilgilendiler. 155'teki ses kaydını kendi kulaklarıyla dinlediğini belirtti. Ses kaydında şöyle bir ihbar varmış, “Akaryakıt kaçakçılığından bir zanlı şu anda şu adreste ve ev Selahattin Demirtaş'ın binasının bitişiği”. Adresi bu şekilde tarif etmiş fakat ihbarı alan görevli kayıda geçerken bu detayı geçmemiş, birebir benim adresim geçmiş. Kapı numaram dahil olmak üzere fakat isim başka bir isim. Kapıya gelenler benim evim olduğunu bilmiyorlar. “Kapıyı aç da yüzünü görelim” diyorlar ben de “kapıyı açamam” diyorum, “Sizin polis olup olmadığınızı bilmiyorum”. İki kızım ve eşim evde. Ben de “Polisseniz bu evin kime ait olduğunu bilmeniz lazım” dedim. Israrla eşime de bana da “Derhal kapıyı açın” diyorlar. Ben kapıyı açınca görünce şaşırdılar, şok oldular tabii. Adresi teyit etmeden acil bir şekilde benim evimin önüne gelen ekibin bir hatası var.

“TESADÜF OLMAYABİLİR”

Bunu öğrenmek 30 saniyelerini almazdı. Resmi kıyafet yok, eli cebinde bana bakarak sakız çiğniyor bir tanesi. “Bu nasıl polis?” dedim. Böyle polis mi olur? Seçime bir ay kala bu şekilde bir olayın yaşanması tesadüf olmayabilir. İyi araştırılması lazım. 155'te görevli polisin yani bu ihbarı alan polisin açığa alındığı ve soruşturma başlatıldığı söylendi. Özel olarak gündeme taşımadım ben. Şu saatten itibaren de bunu büyütecek değilim. Ertesi gün de şöyle bir şey yaşanıyor. Benim oturduğum sitede birkaç HDP bayrağı asılı polis “Bunları indireceksiniz” diyor. 1 saat sonra il emniyet müdür yardımcısı, koruma görevlisi arkadaşlarımı arıyor. “Kusura bakmayın, yanlış anlaşılma olmuş. Bir daha gelmeyecek polis”diyor. Bir tuhaflık var.

“YUVAMI YIKACAKSINIZ”

Murat Yetkin: Stüdyoya girerken küçük çaplı izdiham yaşadık. Binaya girerken de daha çok genç kadınların, kızların oluşturduğu gruplar vardı, sizinle fotoğraf çektirmek için. Bir popstar halinde gidiyorsunuz. İnsanlar sizi sevimli buluyor, güleryüzlü buluyor. Erkek gazeteci olarak biz böyle hafif kıskançlıkla da bakıyoruz. Başak Hanım ne diyor bu işe?

Yuvamı yıkacaksınız (Gülerek). Ben bunu çok popstarlıkla açıklamıyorum. Savunduğumuz şeyler ilkeler doğru ifade edildiği için ilgi katlanarak artıyor. Eşime gelince çok memnun değil doğrusu. Bu kadar ilgi görüyor olmak herhalde hiçbir eşi çok memnun etmez. Siyaseten oy getirmesi eşimi memnun eder.

“BARAJI AŞIYOR GÖRÜLÜYORUZ”

Mete Çubukçu: Baraj meselesi... Kamuoyu yoklamaları yapılıyor. Siz yaptırıyorsunuz. Baraj geçildi mi, geçilmedi mi? Kalıcı olarak HDP'ye oy verecek kitle kim? Sizin barajın aşılması için emanetçi oy istediğiniz kesimler kimler?

Bizim yaptığımız araştırmalarda yüzde 10'un biraz üstü gözüküyor. Tabii rahat bir şekilde HDP barajı aşmıştır demek için herhalde en az yüzde 12,5-13'leri bulmalıyız. Barajın altında değiliz ama kritik bir nokta diyebileceğimiz bir yerde duruyor HDP. Fakat HDP'ye oy verebilirim diyenlerin oranı yüzde 30 civarında. Sempati duyuyorum diyenlerin oranı yüzde 52 civarında. İnsanların bizim söylediklerimizi dinliyor olmaları bizim için çok kıymetli. Birkaç nedenle HDP'ye oy veren kesimler var. Yüzde 9-9,5 civarında HDP'ye inanarak güçlü bir şekilde oy vereceğini ifade ediyordu. HDP'ye inanarak oy verebilirim diyen yüzde 1'lik bir seçmen kitlesinin partimize yöneldiğini görüyoruz. Bir de emanet oy vermeyi düşünen kitle var. Bunlar nefret duymuyor. Amacımız onları HDP kimliği ile buluşturabilmektir.

DİYANET TARTIŞMASI

Mustafa Karaalioğlu: Diyanet'in kaldırılması meselesi... Neden bunu üzerine bu kadar ağırlık veriyorsunuz? Bu ısrarınız nedendir? Sonra beraberinde Taksim, Kudüs meseleleri de konu oldu.

Biz bütün bu beyanname içerisinde öne çıkardığımız başlık Diyanet değil. Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından çarpıtıldığı için doğrusunu anlatmak zorunda kaldık. Taksim, Kudüs meselesinde tamamı çarpıtılarak iftira üzerine bir kampanya yürütüldü. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, yerine İnanç hizmetleri başkanlığı kurulmalı ve biraz da belki özerk bir yapıyla hükümetten emir almayan, devletten korkmayan din hizmetleri organizasyonuna ihtiyaç var. Bu dine yapılacak en büyük hizmetten söz ediyoruz. “Biz dine karşıyız.. Ne ima ettik, ne bildirgemizde var. Bunlar “kafirler” diyorlar. Eleştirebilirsiniz. Bunlar din karşıtı deyip eline Kur'an-ı Kerim'i alıp meydan meydan dolaşmak eleştirdiğimiz budur.

KOALİSYON OLASILIĞI

Oğuz Haksever: Eğer barajı aşarsanız koalisyon bir olasıklık olarak konuşuluyor. Var mısınız?

Biz barajı kesin aşacağız. Ben buna inanıyorum. Biraz daha yüksek bir oy alırsak, koalisyon ihtimali ortaya çıkacak. Birinci parti, ikinci partiye gidecek muhtemelen CHP olacak bu. CHP ile AKP anlaşır mı bilemiyorum. Bizim AKP ile ortak hükümet programında anlaşmamız neredeyse imkansızdır. Çok farklı şeyler söylüyoruz çünkü. Çok çok zor. Bütün geçmiş günahların hesabının çıkarılmasını isteyeceğiz. Bu onların sorunu. Hükümetsiz kalmak kaos yaratabilir. Koalisyonlardan korkmamak lazım. Bir felaket değildir. Diğer 3 partinin bir hükümet kurabileceğini düşünüyorum.

Murat Yetkin: AK Parti'nin tek başına hükümet kuramayacağı ihtimali mi görüyorsunuz? Bu varsayımla sizle olmazsa kimle kurar?

Kuramayabilir evet.

“CHP-MHP KOALİSYONUNA DESTEK ÇOK ZOR”

Mustafa Karaalioğlu: CHP-MHP hükümetine destek vermeniz bir seçenek olabilir mi?

O da çok zor bir seçenektir. İlkeleri buluşturmak çok zordur. HDP sorumluluk duyan bir partidir. Bütün Türkiye toplumuna karşı. Oluşacak hükümet yeni bir sivil anayasa yapma sözü vermelidir. Barajı derhal kaldırmalıdır yeni hükümet.

“DAVUTOĞLU BAŞKANLIK SİSTEMİNİ SAVUNACAK DURUMDA DEĞİL”

Murat Yetkin: Anayasa değişikliği deyince bir başka şey anlatıyorsunuz Kemal Bey başka, Devlet Bey başka. Yeni anayasadan anlayışlar bu kadar farklılaşırsa nasıl olacak?

Bu konularda henüz bir uzlaşma sağlanamadığı için zaten geçen dönemde yapılamadı yeni anayasa. Bu seçim sonuçları artık zorlayacak yeni anayasa için. AKP tek başına hükümet değilse veya büyük bir güç kaybederek parlamentoya girmişse, başkanlık sistemi artık kesinlikle tartışma dışıdır. Zannedersem Sayın Davutoğlu da çok başkanlık sistemini savunabilecek bir durumda değil. “Bana oy verin, ben artık başbakanlıktan kurtulayım” diyemez herhalde.

“AVRUPA’DA HEDEFİMİZ 400 BİN OY”

Mete Çubukçu: İki soru soracağım. Biri bu seçimde yurtdışı oylar da önem kazandı. İkincisi bu seçimde siyaset konuşuyoruz ama alanlarda ekonomik vaatler bir yer tutuyor. Bunları çok fazla öne çıkarmıyorsunuz.

Yurtdışı oylar kilit önemde. Hele bizim gibi barajı aşmak için oy desteğine ihtiyaç olan parti için hayati bir mevzu. Avrupa'dan en az 400 bin oy hedefi koyduk. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 22 bin civarında oy almıştım. Katılım artıyor, bu hedefi tutturabileceğimizi düşünüyorum. Artık orada oy verme işlemi başladı. Fakat yine de buradan çağrı yapmış olayın sandığa gidip oyunu kullansınlar.

“OY GÜVENLİĞİ KONUSUNDA KAYGILIYIZ”

Oy güvenliği ile ilgili kaygımız var. İsviçre Bern'de ilk gün sandıkların akşamları saklandığı odanın kapısının 3 kiliti var. 3 anahtarla açılıyor. Anahtarların biri kura sonucu MHP temsilcisinde, biri AKP temsilcisinde biri de konsolosluk temsilcisinde. Bir gün AKP temsilcisi mitinge gitmiş unutmuş anahtarın kendisinde olduğunu. Sabah oy verme işlemi başlayacak, AKP'li üye yok diyorlar, ne yapacağız. Konsolosluk temsilcisi bende yedeği var diyor. Meğerse bütün anahtarların yedeğinin konsolosluk görevlisinde olduğu ortaya çıktı. Tutanaklar tutuldu, biz de YSK'ya başvurduk. Ekonomik programlarla ilgili meydanlarda aslında çok konuşuyoruz. Diyanet tartışmaları öne çıkıyor yoksa işçi, esnaf, çiftçi, emekli, engellilerle ilgili bütün programı mitinglerde anlatıyoruz. Gençlerin cebinde çay içecek parası yok. Zorunlu askerlik kalkmalı. Zaten asker sayısı buradan yarı yarıya düşer diyoruz. Buradan neredeyse 60 milyar lira tasarruf sağlanabiliyor. Askeri harcamaları kısmış oluyorsunuz.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Mustafa Karaalioğlu: PKK'nın silah bırakmadığı ve bırakmayacağı açıklamaları yaptığı süreçten geçiyoruz. Kandil'den gelen açıklamalara reaksiyonunuz var mı?

Biz her koşulda silahsız demokratik siyasi yöntemlerle sorunlarımızı çözeceğiz. HDP'nin başarısı PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi nihai olarak bırakmasını kolaylaştıracak en önemli faktördür. Biz zaten başarılı olursa silahsızlanma kongresi dahil, yeniden gündeme geleceğini düşünüyorum. Daha kolay olacak. Barajı aşamasak da biraz daha zorlanırız ama yine başarırız bu konuyu. Sayın Cumhurbaşkanı “Kürt sorunu yoktur, çözüm süreci bizim açımızdan bu şekilde yürümez” söylemleri üzerine Kandil'den açıklamalar geldi. Seçim sonrası herkes tekrar düşünecek zannediyorum.

“BİZ MASADA KALMAK İSTERİZ”

Masa duruyor, donmuş durumda. Biz masada kalmak isteriz. Hükümetin inisiyatif alması lazım. İmralı ziyaretleri yapılamıyor, heyetlerimiz gidemiyor. Seçim taktiğine kurban edilmemeliydi bu süreç. Hükümet devlet heyeti cephesinden de bir gidiş yok, duymadık hiç.

“POZİSYONUMUZ DEĞİŞMEYECEK”

Mete Çubukçu: Çok kıymetli bir süreç... Kırılgan gidiyor bu önemli. Fakat dün Duran Kalkan'dan bir açıklama var, ''Seçim sonrası Türkiye'de bir savaş gelişebilir'' diyor.

Bizim her halükarda çatışmasızlık durumunu korumak için net durmamız lazım. Bizim işimiz savaşı körüklemek değildir. Herkes durduğu yerden kendi açıklamasını yapabilir. HDP'nin durduğu yer masayı devirmeden konuşabilir durumda sürdürmek gerekir. Ben seçim öncesi ve sonrası HDP'nin pozisyonunun değişmeyeceğini net bir şekilde ifade edebilirim.

YENİ ANAYASA

Mustafa Karaalioğlu: Konuştuğumuz sürecin sizin açınızdan nihai hedefi nedir?

Yeni özgürlükçü sivil bir anayasa. Örgütlenme özgürlüğü, seçim barajı. Kadın özgürlüğü, çevre duyarlılığı. Geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmek için geçmişle yüzleşmek lazım. Helalleşme gerekir, elbette ki silahsızlaşma. Bunlar yapılınca normalleşme başlayacak. Kürt sorunu 3 günde çözülmez ama çok önemli hamle yapılabilir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NA YANIT

Murat Yetkin: Dil eğitimi konusunda az önce Milli Eğitim Bakanı bir açıklama yaptı. Diyor ki Sayın Bakan ''Tamam İngilizce konusunda çok başarısısız. Fakat biz bütün Kürt çocuklarına Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Şakır şakır bakın HDP milletvekillerine yola çıkarak ölçün. Öğretmeye kalkmadığımız için öğretiyoruz. Tenefüste oynarken güreşirken şakalaşırken öğreniyorlar. Yabancı dil böyle öğrenilir'' demiş. Siz Türkçeyi güreşirken mi öğrendiniz?

“KÜRTLER 100 YILDIR DEVLETLE GÜREŞİYOR”

Evet ben hatırlıyorum ilkokul 3'üncü sınıfta tenefüste güreşiyorduk. Doğru tabii, canım biz hepimiz güreşe güreşe o süre zarfında Türkçemizi geliştirdik. Kendisi çok iyi güreşememiş demek ki. O da güreşmiş olsaydı bizim kadar iyi olurdu Türkçesi. Gönül isterdi ki bunalra kendisi de inanıyor olsaydı. Art niyetli olduğunu düşünmüyorum ama bir milli eğitim bakanı böyle konuşmamalı. Türkçe zorla öğretildi. Yasa gereği öğretildi, ana dilde eğitim hala yasaktır. 12 Eylül'ün işkence yöntemiydi; Türkçe konuş çok konuş. Ortada bir dil katliamı var. Bu dili ana dil olarak kabul etmiyorsunuz. TRT Şeş de çok önemsiz değil, kıymetli işlerdir. Üç gün önce Almanya'da Sayın Cumhurbaşkanı demiş ki ''Ana dil çok önemlidir. Dilinizi asla unutmayacaksınız. Asimile olursunuz.'' Böyle vicdansızlık olur mu? O kadar iki yüzlülük, anti demokratik bir yaklaşım olmaz. Ben pişman değilim ana dilimi Türkçe kadar konuşamamaktan utanıyorum. Ben Zazayım keşke Zazacayı Türkçe kadar konuşabilsem. Kürtler 100 yıldır devlette güreşiyorlar, kendi anadillerini kazanabilmek için.

“İLGİ AZ DİYE KÜRTÇEYİ ÖTELEYEMEZSİNİZ”

Mustafa Karaalioğlu: Özel okullarda eğitim, seçmeli derslere ilginin azlığından da şikayet var.

Siz para ödeyerek Kürtçe dil kursuna gönderir misiniz? Senin paran varsa gel anadilde eğitimini al demenin neresi adildir ki... Kamusal hizmet sunacaksın isterse bir kişi alsın. İlgi azdır diye Kürtçeyi öteleyemezsiniz. Toplum, sokak bunu aşmış. Çok dilli eğitim korkusu Türkiye'nin tabusuydu bu aşıldı.

PKK’YA MESAJ: SİLAHA GEREK YOK

Oğuz Haksever: Çözüm meselesine geldik ama... Silahların gölgesinde siyaset olmaz deniyor.

Kavgaya gerek yok silaha da gerek yok. Bunu PKK'ya da söylemiş oluyoruz. Bu KCK ve PKK'ya da bir mesajdır. Bize oy verecekler bilmeli ki demokratik siyaseti güçlendirmeye çalışıyoruz. Savaş çatışma bizim kaderimiz olmasın diye uğraşıyoruz. Kasıntı siyaset artık devre dışı kalmalı. HDP'nin programı barajı aştığı zaman bu herkese moral verir.

“SAMİMİYET PARAYLA GÖSTERİLMEZ”

Mete Çubukçu: Sizi gençlerle görüyoruz ODTÜ'de, Boğaziçi Üniversitesi’nde... Gençlerle olan bu diyalog yeni seçmen olan insanlara bir hitap etmek ve oradan oy almayı mı amaçlıyorsunuz?

“Demirtaş parlatılıyor” diyorlar. Dışarıdan biri olsam belki inanacağım. “Siz olduğunuz gibi olun” diyor kampanyayı yürüten ajans. “Aman hakikiliğinizi bozmayın” diyorlar. Biz de onu yapıyoruz. Ben zaten gençlerle içiçeyim. Halkla iç içeliğimiz bozmayalım. Halk, kendini görecek bizde. Bunu net üst akıldan ne alt akıldan aldık. Bu işler parayla yapılmaz. Samimiyet parayla gösterilmez.

BDP İLE HDP’NİN FARKI

Murat Yetkin: Daha önce yapamadığınız şimdi yapabildiğiniz neydi? BDP ile HDP'nin farkı ne?

Silahların susmuş olması siyasete alan açıyor. HDP tabanda da genişleyen bir parti olarak kuruldu. Çok farklı kesimlerin doğrudan temsiliyetinin oluştuğu bir parti oldu. Sosyal medya üzerinden kendinizi ifade etmeniz çok mümkün. Bizim elimizde bir medya gücü yoktur. TRT, 42 gün 29 saat Başbakanı canlı vermişler 1,5 saat benim konuşmaların yayınlanmış. Erdoğan 21,5 saat benden daha fazla TRT'den faydalanmış. Bir başka etken de cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Bir de sokakta çok gönüllü çalışma var.

“BARAJI AŞAMAZSAK BIRAKIRIM”

Oğuz Haksever: Özellikle Birleşik Krallık'taki seçimden sonra kaybeden gitsin diye bir tartışma başladı. Siz de bu tartışmaya var mısınız?

Tabii ki, oradaki sonuçlar sonrasında siyasetteki durum demokratik takdire şayandır. Siyasetçiler başaramıyorsa gerçekten de kalıcı koltuğa yapışan bir tutum sergilememeliler. Savunduğumuz program eğer Türkiye toplumundan yeterli destek alamıyorsa bu bizim eksiğimizdir. Programın hatası, partinin hatası değildir. Yeterince anlatamamışız demektir. Eğer eş başkan olarak ben bunu anlatmayı toplumu ikna etmeyi başaramamışsam ve 7 Haziran seçimlerimde partim benim hatamdan dolayı yüzde 10 barajını aşamamışsa 7 Haziran akşamı kesinlikle görevi bırakırım. Bu Türkiye toplumuna karşı da partimize karşı da sorumluluğumuzun gereğidir. Çünkü siyasette yeni bir tarzı oturmaya çalışıyoruz. Başaramıyorsak ısrar etmenin bir anlamı yok. Bizden daha iyi başaracaklar bu programı iktidara taşıyacaklardır. O ben değilsem Figen Hanım değilse başka yönetim bunu başaracaksa, ısrar etmenin hiçbir anlamı yok. 7 Haziran akşamı şu program Türkiye genelinde yüzde 10'un altında bir oy almışsa kesinlikle görevi bırakırım.

 

İŞTE SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IN BARAJ VE İSTİFA HAKKINDAKİ SÖZLERİ:

 

 

 

Demirtaş'ın açıklamalarından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

(6-7 Ekim olayları) Kusura bakmasınlar, çok dikkatli olmalıydık. Özeleştirimizi paylaştık. Başbakan ölenlerin siyasi sorumlusu, halen bizi suçluyor. Haksızlık yapmasınlar. Hiçbir acılı anneye cevap verme hakkımı kendimde görmem.

Bizim Gülen cemaatine işbirliği yaptığımıza dair bir belge ortaya koysunlar ben çıkıp özür dileyim. Ekrem Dumanlı protokol kapısından gelmiş. Külliyen yalandır. Bizi desteklemeye, oy vermeye karar vermişlerse bu kıymetlidir. Hiç kimseyle ne bağlantımız var, ne de bağlantı ihtimalimiz var. 

Bizi barajın altında bırakmak için çalışıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 60'tan fazla etkinlik yapmış.

Barajı aşmaması normal bir durumdur demek haksızlıktır. Barajı aşamazsak, Meclis meşruiyeti tartışılır. Biz sustuk diyelim, aydınlar, gazeteciler bir şey demeyecek mi? Diyeceğiz ki tek bir şiddet eylemi olmasın. Protesto olabilir, herkesin hakkıdır. Ama tek bir şiddet eylemi olmamalı. Baraj sorunu AKP ve CHP'nin de derdi olmalı. Erken seçim tartışılmalıdır. Kafamızda gizli bir ajanda yoktur. Şiddet dışı demokratik kampanyalarla baskı kuracağız.

(Soma'nın yıldönümü) Başsağlığı diliyorum. Acı halen çok taze. Devlet, hükümet çok yanlız bırakmış. Orada başbakanlık müşaviri tekmeledi, o görüntü kaldı. Ailelerin travmaları katladı. Türkiye'nin artık işçi emeçi ülkesi olduğu görülmelidir. O işçilerin canı cumhurbaşkanı, benim evladım kadar kıymetlidir.

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim