Savcılık, Başbakan'ın, oğlu Bilal Erdoğan'la yaptığı ileri sürülen, ancak TÜBİTAK'ın montaj dediği ses kayıtlarının hukuki delil niteliğinde olmadığına hükmetti.
 
Savcılığın, Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu'nun Halkın Kurtuluş Partisi'nin (HKP) şikâyeti doğrultusunda yürüttüğü soruşturmada, soruşturmaya ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
 
EMSAL NİTELİĞİNDE
 
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zeki Bayrak'ın imzasını taşıyan bu önemli karar, 17 Aralık yargı darbesi girişimi sürecinde elde edildiği ileri sürülen montaj ses kayıtlarının delil niteliğinde olmadığını tescilleyen bir karar ve bu açıdan emsal teşkil ediyor.
 
Soruşturma ve kovuşturmaya yer olmadığına dair bu kararda, delil olduğu ileri sürülen montaj kayıtların hukuki delil niteliğinde olmadığı şu cümlelerle dile getirildi:
 
'CMK 135/2 maddesi de nazara alındığında yasal çerçevede talep edilerek hukuki prosedür içerisinde gecikmesinde sakınca olan hallerde Cumhuriyet Savcısı, diğer hallerde ise hâkim ya da mahkeme tarafından verilmiş meşru bir dinleme kararına istinat etmediği ve bu bağlamda yapılacak bir soruşturma ya da kovuşturma için değerlendirilebilecek yasal bir hukuki delil niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır.'
 
Bu satırlar, 17 Aralık yargı darbesi girişimi sürecinde paralel yapının sosyal medyadaki trollerinin yayınlandığı montaj ses kaydının legal bir telefon dinleme kararına dayanmadığını ve delil niteliğinde olmadığını açık biçimde gözler önüne seriyor.
 
TÜBİTAK da geçtiğimiz günlerde açıkladığı bilirkişi raporunda Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen konuşmanın hece hece montajlanarak oluşturulduğunu kamuoyuna duyurmuştu.
 
YETKİ DE BİZDE DEĞİL
 
Kararın devamında Anayasa 100. ve TBMM İç Tüzüğü'nün 107. Maddesi'ne göre Başbakan ve bakanlar hakkında soruşturma yapma yetkisinin TBMM'ye ait olduğu da hatırlatıldı ve bu bağlamda savcılığın bu tür bir soruşturma için yetkisiz olduğu da belirtildi.
 
Herhangi bir siyasi iddiası olmayan Halkın Kurtuluş Partisi adlı aşırı sol parti, paralel devletin 17-25 Aralık darbe teşebbüsünden sonra 26 Şubat 2014'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu. Söylentilere ve montaj görüşmenin içeriğine dayanarak yapılan suç duyurusundaki iddialar savcılığın kararıyla geçersizleşti.