• BIST 9716.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 15 °C

"Erdoğan, 'Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak' demişti"

"Erdoğan, 'Uludere Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak' demişti"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bütün ülkenin 4 yıl sonra Uludere ve Roboski'ye döndüğünü söyledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bütün ülkenin 4 yıl sonra Uludere ve Roboski'ye döndüğünü söyledi. Failler yakalanıp adalet önüne çıkarılma yerine bütün bölge ve bütün ülkenin Roboski'ye, Uludere'ye kana ve ölüme döndüğünü anlatan Tanrıkulu, "Topraklardan artık başaklar değil maalesef kan fışkırıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu olaydan hemen sonra veciz bir söz kullanmıştı; "Bu olayın failleri Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" demişti. Ancak aradan geçen 4 yıldan sonra kendisi bu soruşturmayı kaçak hale getirdi, kendisi de kaçak saraya taşındı, kaçak sarayın karanlık dehlizlerinde dolaşmakta kendisi" diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi.

"Bugün Roboski katliamı üzerinden tam 4 yıl geçti. 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak Uludere ilçesinin Roboski köyünde dünyanın hafızasına kazınan bir katliam yaşandı." diyen Tanrıkulu, "17'si çocuk olmak üzere 34 yurttaşımız yaşamını yitirdi. 4 yurttaşımız da ağır bir şekilde yaralandı. Aradan 4 yıl geçti. Bu 4 yıla rağmen halen ortada ne failler var, ne de yapılan bir soruşturma var." dedi.

Bütün ülkenin 4 yıl sonra Uludere ve Roboski'ye döndüğünü anlatan Tanrıkulu, "Maalesef 4 yıl sonra. Bunların failleri yakalanacağına, yargılanacağına adalet önüne çıkarılacağına bütün bölge bütün ülke Roboski'ye, Uludere'ye kana ve ölüme döndü. Topraklardan artık başaklar değil maalesef kan fışkırıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu olaydan hemen sonra veciz bir söz kullanmıştı; "Bu olayın failleri Ankaranın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" demişti. Ancak aradan geçen 4 yıldan sonra kendisi bu soruşturmayı kaçak hale getirdi, kendisi de kaçak saraya taşındı, kaçak sarayın karanlık dehlizlerinde dolaşmakta kendisi" diye konuştu.

Hukuku iyi bilen, takip eden yüzlerce binlerce hukukçuya bu konuda ders veren bir hukukçu olduğunu belirten Tanrıkulu, şöyle konuştu: "Bu olayın faalleri her ne kadar cumhurbaşkanı, başbakan olmuş ise de dönemin milli savunma bakanı şimdi yoksa da işte komutanlar emekli olsa da bir gün mutlaka insanlığa karşı suçtan dolayı uluslararası ceza mahkemesi önüne sanık olarak çıkacaklar. Yurtdışında vicdanlı bir savcının yakalama kararı ile bütün dünya kendilerine dar olacaktır. Gittikleri herhangi bir ülkede kaçak kaçak dolaşacaklardır. Bunu ben Sezgin Tanrıkulu olarak ifade ediyorum. Yol yakınken ifade ediyorum. Türkiye'de her ne kadar olay Anayasa Mahkemesi'nde ise de Anayasa Mahkemesi bu olayı hızla ele almalı Türkiye'de yeniden soruşturmanın önünü açmalı, failler mutlaka ama mutlaka yargı önüne çıkmalı. Çıkmazsa da bir savcı mutlaka açacaktır, uluslararası ceza mahkemesi önüne gidecek yolu bir gün mutlaka açacaktır. Recep Tayyip Erdoğan için de açacaktır, dönemin Milli Savunma Bakanı ve İçişleri bakanı için de açacaktır."

16 Ağustos'tan bu yana uygulanan sokağa çıkma yasakları, hendek, barikat siyaseti şiddeti ile terörü ile o tarihten bu yana 124 sivilin yaşamını yitirdiğini anlatan Tanrıkulu, "Bunlardan 24'ü çocuk 19'u kadın. Bu 124 kişiden 15'i evlerinin içinde infaz edildi. Her toplumun farklı değerleri vardır biçim toplumumuzda çocuklara kadınlara taraf olmayanlara hiçbir zaman silah sıkılmaz. Ama kimliği henüz yeni çıkmış Miray bebek 3 aylık yaşamını yitirdi. 80 yaşındaki dedesi Ramazan İnce'de katledildi bu süreçte." ifadelerini kullandı.

124 sivil vatandaşın hayatını kaybettiğini ve açılan hiçbir soruşturma olmadığını vurgulayan Tanrıkulu, "Hiçbir soruşturma açılmadı. Bu dönemde 204 asker ve güvenlik görevlisi şehit oldu. Sadece bu dönemde. 16 Ağustos'tan sonra ölen örgüt üyesi sayının hakkında ise bir bilgimiz yok. Ölümler arttı rakamlarla ifade edilmeye başladı. İsimler yok ölümlerde. İsimleri yok. Maalesef. Bu dönemde bin 1556 okulun 11 bin 199 dersliğinde eğitim gören 362 bin öğrenci etkileniyor. Bir ülkenin nüfusu kadar. 16 bin 797 öğretmen bu dönemde bu ortamdan etkilendi sokağa çıkma yasağı nedeniyle okullarına gidemedi. 17 ilçe 1 milyon 300 bin vatandaş sokağa çıkma yasaklarından etkilendi." diye konuştu.

Konuşmasının ardından Tanrıkulu basın mensuplarının sorularını cevapladı.

SİYASİ PARTİ KAPATMA GİBİ AĞIR BİR GİRİŞİME YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI BAŞVURMAZ UMARIM

Bir gazetecinin, "DTK kongresinden çıkan bildirgenin fiili olarak kopuşun bir göstergesi mi bu bildirgeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Tanrıkulu, "Biz silaha, şiddete, teröre başvurmayan ve bunu meşru görmeyen bütün talepler Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında konuşulabileceğini ve görüşülebileceğini ifade ediyor. Türkiye'de federasyon isteyen siyasi partiler Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçmiş ve faaliyet gösteriyor ama silaha ve şiddete başvurmuyor. Böyle siyasi partiler var HAKPAR, KADEP var. her iki siyasi partinin programı Anayasa Mahkemesinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın denetiminden geçmiş. Türkiye'ye federasyon öneriyor. Ama silaha ve şiddete başvurmuyorlar. TBMM çatısı altında silah ve şiddeti dışlayarak biz her meseleyi konuşabiliriz. Burada bir uzlaşma arayabiliriz." cevabını verdi.

Başka bir gazetecinin, "Başbakan'ın HDP ile görüşmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Tanrıkulu şöyle konuştu: "Ya randevu istemeyeceksiniz veya randevuyu iptal etmeyeceksiniz. Sonuçta HDP bu meclis çatışı altında grubu olan bir siyasi partidir. Randevu istediğiniz iki gün öncesi ve iki gün sonrası arasında değişin hiçbir şey yoktur. Bir üslup meselesi bunun gerekçesi olamaz. Ya istemeyecektiniz veya reddetmeyecektiniz. Bu iptal yurttaşlarımızın özellikle benim patent sahibi olduğum duygusal kopuş kavramını da daha da hızlandırmaktadır. Siyasete olan inancıda zayıflatmaktadır."

"HDP ile ilgili bir kapatma davası açılabilir mi bu süreçte?" sorusuna Tanrıkulu, "Türkiye siyasi partilerin kapatılmasından büyük siyasi yaralar aldı geçmişte. Bu yol çok denendi ama hiçbir yararı olmadı Türkiye'ye aksine siyaseti zayıflattı demokrasiyi zayıflattı bütün bu kararlar Avrupa insan hakları mahkemesinden geri döndü siyasi parti kapatma gibi ağır bir girişime Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı başvurmaz umarım." dedi.

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim