• BIST 9716.77
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 14 °C

Enflasyon canavarı mutfakta

Enflasyon canavarı mutfakta
Makarna, çay, şeker, un, yağ… Temel gıda ihtiyaçlarının hemen hepsi zamlandı. Sürekli artan gıda fiyatları halkın bütçesini olumsuz etkiledi, alım gücünü düşürdü. Yapılan son araştırmalar, iyice yoksullaştığımızı gözler önüne seriyor.

Makarna, çay, şeker, un, yağ… Temel gıda ihtiyaçlarının hemen hepsi zamlandı. Sürekli artan gıda fiyatları halkın bütçesini olumsuz etkiledi, alım gücünü düşürdü. Yapılan son araştırmalar, iyice yoksullaştığımızı gözler önüne seriyor.

Gıda fiyatlarındaki gelişmeler, Merkez Bankası’nın (TCMB) enflasyon hedefini ıskalamasının başlıca sebeplerinden biri oldu. Merkez Bankası’nın en son enflasyon raporunda da dikkat çektiği gıda fiyatlarındaki artış, istatistik veriler olmasının ötesinde vatandaşın alım gücünü dorudan tahrip eden bir faktör olarak öne çıkıyor.

Tüketici Hakları Derneği’nin (THD), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak yaptığı gıda enflasyonu incelemesi, Merkez Bankası’nın bulgularını destekler bir mahiyet gösteriyor. Benzeri pek çok araştırma, gıda fiyatlarının dünyada gerilediği bir dönemde Türkiye’de hangi gerekçelerle artış gösterdiği sorusuna cevap bulmaya çalışıyor.

Enflasyon oranları bir süredir beklenenin üzerinde açıklanıyor. Merkez Bankası 22 Nisan tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının 30 Nisan’da duyurulan tutanaklarında gıdanın enflasyondaki payını vurguluyordu: “Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon Mart ayında 0,42 puan artarak yüzde 14,12 seviyesine ulaşmıştır.

Bu gelişmede yıllık enflasyonu yüzde 17,93’e ulaşan işlenmemiş gıda grubu fiyatları belirleyici olurken özellikle sebze-meyve ve et fiyatlarında süregelen yüksek artışlar öne çıkmıştır.” Merkez Bankası’nın hesaplamalarına göre Mart ayı itibarıyla gıda grubunun yıllık enflasyona katkısı 3,47 puana ulaştı. Petrol fiyatlarının geçen yıla göre yarıdan fazla düşmüş olması bile enflasyonda hedeflere yaklaşmayı sağlamıyor.

Bir açıdan bu durum sadece son döneme has bir özellik değil. Habertürk gazetesi tarafından yapılan bir çalışma son 10 yılda enflasyonun yüzde 122 yükselmesinin yanında, gıda fiyatlarının yüzde 162 arttığını ortaya koyuyordu. Daha da ilginci, aynı dönemde dünyada fiyatlar ortalama sadece yüzde 49 artış göstermişti.

Bu tablo sadece dönemsel gelişmelerin, don veya kuraklıkların etkileriyle açıklanamaz. Rakamlar, Türkiye tarım üretimi politikalarının temelden ele alınmasının ne denli şart ve acil olduğunu gösteriyor. Ancak bu konuda atılan somut adımlar gözükmüyor. Bu bir yana, tarım alanlarının sanayi lehine hızla daraldığı, zeytinliklerin maden sahaları için söküldüğü ve çiftçilerin artan ithalat maliyetleriyle belinin büküldüğü bir manzara öne çıkıyor.

Aile bütçesinde ağırlıklı yer tutan mutfak harcamaları, gıda fiyatlarındaki önlenemeyen yükselişler yüzünden daha da arttı. Mutfakta zamlanmayan ürün kalmadı. Çarşıdan pazara ve kasaba kadar her yer ateş pahası. Araştırmalar hanelerin bütçelerinin her geçen gün kötüye gittiğini net biçimde ortaya koyuyor.

TÜRK-İş’in 28 yıldan bu yana her ay düzenli olarak yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırması, çalışanların geçim şartları ile temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğini ve bu gelişmelerin aile bütçesine yansımasını bir kez daha ortaya koydu. TÜRK-İş’in son araştırma verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.333,52 TL.

Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 4 bin 344 TL. Hesaplamalara göre, sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için dört kişilik bir ailenin yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı, 2015 yılının ilk dört ayı sonunda 101 TL artış gösterdi. Ailenin yaşam maliyetindeki artış ise yılbaşına göre dört ayın sonunda 330 TL olarak gerçekleşti.

Gittikçe yoksullaşıyoruz

THD’nin verilerine göre, vatandaşın bütçesi her geçen gün alarm veriyor! Geçen yıla göre halk, temel gıda ihtiyaçlarını 2 kat daha pahalıya aldı. Derneğin “Tüketicinin Gıda Enflasyonu Patladı” başlıklı araştırmasında, son bir yılda 62 gıda maddesi ile 80 çeşit temel mal ve hizmetteki fiyat artışı, maaş artışlarının altında kaldı.

Bundan dolayı vatandaşın borçlanarak alışveriş yaptığı ortaya çıktı. Alım gücü her geçen gün gerilediği için kredi kartı ve borçlanarak ulaşılabilen temel gıda ürünlerindeki zamlar ortalama yüzde 20’ye ulaştı. Bu dönemde emekli işçinin, çalışan memurun, emekli memur ve emekli öğretmenin 62 gıda maddesinde, çalışan asgari ücretlinin ise 46 gıda maddesinde satın alma güçleri düştü.

Türkiye’de gıda fiyatlarının düşmemesi tarımdaki yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Prof. Dr. Havva Tunç’a göre, eğitim ve öğretim gibi bölümlere ayrılan destekler tarıma da ayrılmalı. Tarımın desteklenmesiyle gıda fiyatları ve enflasyon normal seyirlere dönecek. Tunç, gıdanın enflasyon üzerindeki etkisini şöyle açıklıyor: “Gıdanın tüketim endeksi içindeki payının yüksek olması enflasyon üzerinde artırıcı etki yapıyor.

Tüketicilerin hem toplam harcamaları içinde gıda harcamaları payının yüksek olması hem de düşük gelir düzeyi, gıda fiyatlarındaki yükşelişin fiyatlar genel seviyesi üzerindeki etkisini artırıyor. Yani insanlar kazandığının çoğunu gıdaya harcıyor.”

Tunç, kuraklık ve don gibi doğal afetlerin de fiyatları artırıcı bir etken olduğunu söylüyor; fakat bu olumsuz hava koşullarının dünyada da meydana geldiğini ve fiyatların Türkiye’ye göre daha düşük olduğunu ifade ediyor. Tarımda kalıcı ve ciddi politikalar yapılmadığı müddetçe gıda, enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek. Tunç’a göre hem fiyatların düşmesi hem de tarımsal üretimin tekrar rayına oturması için atılması gereken başlıca adımlar şunlar: “Türk tarımında her bir tarımsal üründe hatta hayvancılık sektöründe, üretim planlaması yapılmalı.

Olması gereken arz fazlası tespit edilmeli ve daha fazla olması olası arz fazlasını elimine edecek yapısal ve sosyal politikalar oluşturulmalı. Tarımsal ürün fiyatlarında taban ve tavan fiyat belirlenerek üreticinin kurumsallaşmasına eğitim ve finansman desteği verilmeli. Tohumluk, gübre, enerji gibi tarımsal girdilerde maliyet artışlarını minimize edecek rekabet avantajını yitirmeyecek şekilde iç pazar, dış dünyanın rekabetine terk edilmemeli. Aksi takdirde sektör hem gelir ve kaynak kaybına uğrar hem de dış dünyaya bağımlı hâle gelir.”

 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim