• BIST 9915.62
  • Altın 2440.177
  • Dolar 32.4575
  • Euro 34.7559
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 17 °C

Ekrem Dumanlı, Erdoğan'a rest çekti

Ekrem Dumanlı, Erdoğan'a rest çekti
Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bu haftaki yazısında hem Başbakan Erdoğan'a hem medyaya hem de Diyanet'e çattı.

Yazısında cemaatin telefon dinlemelerine takılan ananas sevkiyatının Erdoğan'ın diline düşmesine kızan Dumanlı "Hodri meydan" dedi ve şifreyi açıklamasını istedi.Erdoğan'a rest çekerek "Sen önce çelik kasaları açıkla" dedi.

Dumanlı yazısında birbirinden çarpıcı iddialara yer verdi. İddiasına göre yazarlara ait listeler dolaşıyor ve bazı insanlara telefonla "Sizi de alacaklar" tehdidi gidiyor.

Bir diğer iddiasına göre Erdoğan bir röportajında "Paralel devletin yargılanacağını göreceksiniz" demiş ancak o metin ricayla röportajdan kaldırılmış.

Dumanlı'nın hedefinde bir de Diyanet vardı. Diyaneti parti uzantısı olmakla itham eden Dumanlı " Partiler gelir gider, Diyanet gibi kurumlar herkesi (Aleviler dahil) kucaklayacak bir atmosfer için çaba sarf etmeli" dedi.

HODRİ MEYDAN SEN ÖNCE ÇELİK KASALARA ANLAT

Kimin kime şantaj yaptığı ortada. Mahkemeye intikal etmiş delilleri görmezden gelerek illegal yollardan elde edilmiş telekulak üretimleri üzerinden meydanlarda konuşmak açık bir tehdit sayılmaz mı? İnsanlar demez mi “İllegal dinlemeleri referans alarak kamuoyunu bu kadar yönlendiriyorsanız yasal dinlemelerle oluşan delilleri niçin yok sayıyorsunuz?” Neymiş? Telefonda birisi ananas demiş. Ananas bir şifreymiş. Hodri meydan; ne şifresiymiş çık ispat et. Sen önce bir evde 7 çelik kasa niçin bulunur, hangi akla binaen bir ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar çıkar vs; onları anlat...

HOCAEFENDİ İLE KONUŞMAK SUÇ MU 

SİZİ DE ALACAKLAR TELEFONU

Dumanlı yazısında teleonlar açıldığını ve "Sizi de alacaklar" denilerek tehdit edildiğini savundu:
Şantaj ve tehdit maalesef, devlet zırhının içine tüneyerek yapılıyor. Goygoycular güç sarhoşu olmuş, yaptıkları işe de gazetecilik diyor. Telefonlar açılıyor insanlara “sizi de alacaklar” deniyor, listelerden bahsediliyor, mesnetsiz ithamlarla korku devleti inşa edilmeye çalışılıyor. Allah büyük. Bir gün sular durulur ve bir bardak suda fırtına koparan ufuksuzlar tarih huzurunda hesap verir. O gün mahcup olmak istemeyenler kendilerine fısıldanan cadı masalına değil, vicdanların sesine kulak versinler.

BİR İDDİA DAHA

Dumanlı yazısında Erdoğan'ın bir röportajında "Paralel devletin yargılanacağını göreceksiniz" demiş ancak bu metin ricayla röportajdan çıkarılmış:

Başbakan’ın son gezisi birçok gazetede genişçe yer buldu. Tek kale oynanan maçta Başbakan yine, maalesef, demediğini bırakmamış. İki konu merak ediliyor: 1- “Hayır hasenatı tavsiye suç mu?” diye sunulan ilginç metin, nedense, sadece bir gazetede yer aldı. Oysa o ilginç bölümde iş dünyasından devlet gücüyle para alındığı anlatılıyor. Bu iyi bir uygulamaysa diğer gazeteler neden görmedi? 2- Bir internet sitesindeki iddiaya göre Başbakan, “Paralel devletin yargısının, bürokrasisinin ve medyasının yargılanacağını göreceksiniz.” demiş ama daha sonra rica edilip bu bölüm röportajdan çıkarılmış. Bu iddia yalanlanmadı. Başbakanlık bunu yalanlamadıkça yürütmenin yargıya emir verdiği, suç uydurup insanları zanlı hale getirdiğine dair şüpheler pekişmez mi? 


Dumanlı yazısında Gülen ile yapılan ihale konuşmasını böyle savundu: 

İnternet siteleri bazı konuşmaları yayınlıyor. Lüks villalar yapma uğruna arazilerin imarı değiştiriliyor, hukuksuzluğa karşı çıkan valiler sürgüne gönderiliyor. O vahim konuşmaların tek satırını bu gazeteye girmiyoruz. Ama illegal yollardan temin edilmiş ve nasıl elde edildiği ortaya çıktığında hesabı verilemeyecek arşiv tapelerle kara propaganda yapılıyor. E adama sormazlar mı “Hocaefendi ile konuşmak, onunla izlenim paylaşmak, ona danışmak ne zamandan beri suç oldu?” Daha ötesi: “Madem Hocaefendi ile konuşmak suç kabul ediliyor, Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar bu telefonlarla konuşmadı mı?” 

Daha bitmedi: Montajlama kayıtları elinde tutan kişiler, kurumlar, bırakın telefonu, yüz yüze görüşme yapmadı mı? Telefonla konuşmak, danışmak suç ise, yüz yüze görüşmek katmerli bir suç değil midir? Telekulakçıların düştüğü bu hal onları hukuk karşısında baş sanık yapmayacak mı?

KİM KİME ŞANTAJ YAPIYOR 

Dumanlı 28 Şubat dönemine benzeterek listelerin yapıldığını iddia ederek şantajı asıl hükümetin yaptığını söyledi: 

Kimin kime şantaj yaptığını anlamak için medya dünyasına kulak vermeniz yeterli. Goygoycular kapı kapı dolaşıyor, tutuklanacak insanlardan bahsediyor. Bir liste yapıldığını, o listenin Başbakan’a arz edildiğini anlatan nevzuhur yazar/çizer takımı, 28 Şubatçıların bile yeltenemediği andıçlarla sahada dolaşıyor. Korkutma, sindirme, yıldırma faaliyetleri hiçbir dönemde bu kadar yerlerde sürünmedi. Kimin şantaj ve tehdit yoluyla kamuoyu oluşturduğunu bir gün ciltler dolusu kitaplar anlatacak. İşinden atılan gazeteciler için kim kime emir verdi, hangi medya grupları, hangi şaibeli işlemlerle ele geçirildi, hangi gazete ve televizyonlara hükümet komiseri gibi kişiler atandı ve medya nasıl kontrol altına alındı; bunlar asla unutulmayacak ve bir gün her şey isim isim, saat saat nakledilecek.

28 ŞUBAT MECZUPLARI DÜŞÜNMEMİŞTİ 

Sadece medya mı? Daha birkaç gün önce bir açıklama yaptı diye Başbakan, TÜSİAD’ı bizzat tehdit etti. “Hangi yüzle bizimle işini görmeye geleceksin?” ne demek? “Böyle giderse yabancı sermaye gelmez” uyarısında bulunduğu için “vatan haini” gibi çok ağır bir suçlamayla bağırıp çağırmanın manası nedir? Tehdit sadece TÜSİAD ile sınırlı değil ki! Aykırı bir fikir söyleyen herkesin kapısına vergi memuru göndermek hangi adalet sisteminin yaptırım gücüdür? İnsanları ve kanunları zorlayarak bazı şirketleri batırma planı yapmayı 28 Şubat’ın meczupları bile düşünmemişti!

HİZMET'İ BİTİRİRİZ SÖZÜ YALANLANMADI 

Mesela “Bir savcı üç polisle Hizmet’i terör örgütü ve çete kapsamına sokarız; bitiririz.” şeklinde ifade edilen bir cümle gazetelere yansıdı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı da 11 maddelik bildiride bu konuyu tekrar gündeme getirdi. Aylardır bu soruya sorumlu bir adam çıkıp da “Hayır; öyle bir şey söylenmedi.” diyemedi. Bugün sıkça söylenen bazı sözler o iddiayı ne kadar da teyit ediyor!..

'ALİM MÜSVEDDELERİ' NEFRET SÖYLEMİ

Başbakan Erdoğan ısrarla nefret söylemine devam ediyor. Başbakan sıfatı taşıyan bir insan bu kadar hakaretamiz bir üslup kullanamaz. Geçen hafta da ‘alim müsveddeleri’ gibi yakışıksız lafları yuvarlayarak sarf etti. Kimi kastettiğini açıkça söyleyemiyor ama yandaşlarının yaptığı gönderme, ilmi ile maruf insanları işaret ettiğini gösteriyor. Çok ayıp, çok yazık! 

DİYANET PARTİ UZANTISI 

Dilim varmıyor aslında; ama uzun zamandır süregiden bir yanlışı tarih huzurunda dile getirmeye de mecbur ve mükellefiz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarih boyunca birleştirici, bütünleştirici bir fonksiyon için çırpınıyor kanaatine sebep olmuşken son dönemde parti uzantısı gibi duruyor. İktidar sahiplerinin ayrıştırıcı, fitne sokucu, ötekileştirici, şeytanlaştırıcı söylemi Diyanet toplantılarına da sirayet etmeye başladı. Memleket ‘paralel devlet’ palavralarıyla ‘parti devleti’ olmaya doğru sürüklenirken bazı kurumlar ve kişilerin iki adım ötede, sakin ve sağduyulu kalması gerekiyor. Diyanet de öyle bir kurum. ‘Parti Diyaneti’ olamayacağına göre nefret söylemi suçunun yanında yer almamak gerekir. Partiler gelir gider, Diyanet gibi kurumlar herkesi (Aleviler dahil) kucaklayacak bir atmosfer için çaba sarf etmeli.

www.istanbulhaber.com

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim