• BIST 9915.62
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 21 °C

Başbakan Erdoğan: Taksim'den ümidinizi kesin

Başbakan Erdoğan: Taksim'den ümidinizi kesin
BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Geçtiğimiz yıl Nisan ve Mayıs'ta Türkiye ekonomisi tarihin en başarılı dönemlerinden birine şahit olmuş ve her alanda tarihi rekorlar kırılmıştı. Gösterge faiz en düşük seviyeye düşmüş, BIST endeksi 93 binin üzerine çıkarak tarihi rekor kırmış, Merkez Bankası rezervimiz 136 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştı. 14 Mayıs'ta IMF'ye borcumuzu sıfırlamıştık. Gezi olaylarında ve 17 Aralık sürecinde Türkiye'deki huzur kadar ekonomi de hedef alındı. Bu hadiseler cereyan ederken belli odaklar uluslararası platformlarda karalama kampanyası başlattı. Uluslararası medyada boy boy ilanlar yayınlandı. Bunu ülkenin içinden birileri yaptı. Türkiye bir kriz ülkesi gibi gösterilmek istendi. İşveren örgütleri Türkiye'ye uluslararası yatırım gelmez diyerek bizi tehdit ettiler ve yatırımcıya gelmeyin çağrısı yaptılar. Ekonomiyi durduralım çağrıları yapıldı. Bütün bu kampanyalara rağmen moral bozma görüntüsü oluşturma kampanyalarına rağmen ihanet girişimlerine rağmen ekonomimiz dim dik ayakta kaldı. İstikrarla büyümeye devam etti. 2013 yılının tamamında yüzde 4 büyüme kaydettik. Milli geliri biz 2002 yılında 350 milyar lira olarak devralmıştık. Yani 350 katrilyon. 2013 sonunda 1 buçuk trilyon lira sınırını aştı. 1 trilyon 562 milyar yani eski parayla 1 katrilyon 562 milyar liraya ulaştı. Dolar bazında milli gelir 230 milyar iken şu anda 820 milyar dolara yükseldi. Kişi başına gelir ise 3500 dolardan 2013 itibariyle 10.800 dolara çıktı. 

Borcun milli gelire oranı yüzde 73 idi. Şu anda yüzde 36... Bakın nereden nereye gerilemiş bulunuyor. Bunlarla beraber turizme bakıyoruz. Turizmde hamdolsun 2002'de gelirimiz 8 buçuk milyar dolardı. 2013'te 35 milyar dolara yükseldi. 13 milyon kişi gelirken 2013'te 35 milyona turist sayısı yükseldi. Şu anda biz oteller itibariyle yetiştiremiyoruz. Böyle bir konumdayız. 

Dünyanın ülkemize olan teveccühü anlamlıdır. Kampanyalara rağmen dünya ülkemizi önemli bir destinasyon olarak görüyor. İşsizlik enflasyon ve faiz de gerilimden çok ciddi derecede etkilendi. Şu anda da oranlar eski seviyelerine doğru ilerlemekte. MB rezervini biz 2002'de 27 buçuk milyar dolar olarak devralmış ve 136 milyar dolara çıkarmıştık. Yaşanan süreçte rezerv bir miktar düşse de 128 milyar dolar seviyesini yeniden yakaladık.

Geçmişte bir anayasa kitapçığı fırlatıldığı için milyar dolarla kaybeden toplumun fakirleştiği ekonomi vardı. Şu anda ise demokrasi tarihinin en kirli darbeleri karşısında bile sarsılmadan ayakta duran bir yapımız var. 30 Mart seçimleri demokrasi dış politika ve çözüm süreci için olduğu kadar ekonomi için de bir milat olma özelliği taşıyor. Artık ekonomi önünde de hiçbir engel yoktur. Türkiye istikrarla büyümeye ve milli gelirini artırmaya göstergelerini ileriye ulaştırmaya devam edecek. Küresel yatırımlarımız hızla devam ediyor. Bunun yanında eğitim sağlık adalet ve emniyet başta olmak üzere 81 vilayetteki yatırımlarımız da katlanarak devam edecek. 

Gezi olaylarında ve darbe girişimlerinde başarısız olanların inatla huzuru bozmak için çırpındıklarını görüyoruz. Acaba sokakları nasıl hareketlendiririm nasıl bir kaos ortamı oluştururm diye çaba sarfedildiğini görüyoruz. Mayıs ve Haziran yaklaşırken huzuru bozmak cam çerçeve kılmak esnafa zarar vermek gayesiyle birileri gerilim siyaseti üretiyor. Bunlar 30 Mart'ta gereken cevabı aldılar. Demokrasiye milli iradeye sandığa saygıları olmadığı için hala başka yerlerden medet umuyorlar. 30 Mart'ta millet söyleyeceğini sandıkta zaten söyledi. Bu aziz millet sokakta çatışma görüntüsü görmek istemiyor. Millet taşın sopanın molotofların egemen olduğu sokaklar istemiyor. Sokaklara şiddet görüntüsünün egemen olmasına izin vermedik vermeyeceğiz. Bazı STk'lar emekçi örgütler artık demokratik mücadele kültürünü demokratik gösteri kültürünü öğrenmelidir. 

Her zaman söylüyoruz. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar. Dilediğini ifade eder. Ancak başkalarının özgürlüğüne müdahale ediyorsa sokaktaki insana dükkandaki esnafa rahatsızlık veriyorsa emniyet güçleri ve hukuk devreye girer gerekeni yapar.

Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık noktaları aydınlatmak AKP olarak bizim en başından beri gayemiz oldu. Biz darbelerin üzerine giden bunları araştıran bir hükümetiz. Hatta darbe yapanların cezalandırılması için anayasayı değiştirdik. Faili meçhullerin üzerine biz gittik. Karanlık suç örgütlerinin üzerine biz gittik. Maraş olayları Sivas Çorum Gazi mahallesi olaylarını aydınlatmak için samimi girişimlerde bulunduk. 1 Mayıs 1977 taksim olaylarının aydınlatılması da gayretimiz oldu. Bütün bunlarda karşımızda statükoyu gördük. Karşımızda statüko partisi CHP'yi statükonun sivil toplum örgütlerini gördük. Biz Ergenekon ile kıyasıya mücadele ederken bu CHP ve yandaşları Ergenekon avukatlığı yuaptılar. Biz anayasayı değiştirirken aynı çevreler itiraz ediyor hayır diyorlardı. Biz karanlık olaylar aydınlansın diye çırpınırken birileri inatla ve ısrarla statükoyu savundular.  

1 Mayıs'a hak ettiği değeri biz verdik. Sol mu verdi? CHP mi verdi? Aşırı uçlar mı verdi? MHp mi verdi? 1 Mayıs'ı 2008 yılında tatil ilan eden bizdik. Bunu biz yaptık. İşçilerimiz emekç.ilerimiz sendikalarımız için tarihi düzenelemeleri biz yaptık. Net asgari ücret yüzde 359 oranında arttı. Bizden önce asgari ücretler artmıyordu. Reel olarak asgari ücreti yüzde 69 oranında artıran biz olduk. Her zaman iş barışı ve diyalogtan yana olduk. Biz işçinin emekçinin kazanımlarını nasıl artırırız ekonomiyi nasıl büyütürüz diye çaba gösterirken birilerinin emekçi görüntüsü altında huzura istikrara kastetmesini asla kabul etmeyiz. Emek ve dayanışma gününü kutluyorum diyerek esnafa sokaktaki insana zarar verilmesini sineye çekemeyiz. 

Buradan ekranları başında bizi izleyen milletime de sesleniyorum. Sendikalara sesleniyorum. STK'lara sesleniyorum. Ülkemizde miting yapılacak alanlar bellidir. İstanbul'da miting yapılacak yerler bellidir. 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen yasaların izin verdiği yerde kutlamasını yapar. Kutlamaya mani bir hal yok. Şu an itibariyle Yenikapı özel hazırlanmı miting alanıdır. Denize dolgu yapılarak bir alandır. Yaklaşaık 750 bin metrekarellik bir alandır. Gel burada mitingini yap. Burası bana ufak geliyor diyorsan o zaman Maltepe'de 1 milyon 250 bin metrekarellik bir alan ar. Orada da miting yapabilirsin. Bu sene son olarak Kadıköy miting alanı olarak müsade edildi. Çünkü maltepe bitmemişti. Bundan sonra Kadıköy'de de miting yapılmayacak. Çünkü burada yaşayan insanlar çok bedel ödedi. Bayram günü eza cefa günü olamaz. Eğer barışı kutlayalım diyorsak en güzel şekliyle adeta festival havasında eğleneceksek buyrun Yenikapı buyurun Maltepe diyoruz İstanbul için... 

Biz AK Partili belediyelere gelin daha küçük alanlar da oluşturalım dedik. Buralar kendisine büyük gelenler oralarda mitinglerini yapsınlar dedik. Bunun da hazırlıkları yapılıyor. Başbakan olarak söylüyorum. Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapı... Orası olmazsa Maltepe... Buyurun orada yapın. Devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkın huzurunu kaçırmayın. Barış gününü çatışmaya dönüştürmeyelim terörize etmeyelim. Açık net söylüyorum biz bu konuda bir defa ilan ettiğimiz yerler dışında, Yenikapı ve Maltepe dışında yeri kabul etmiyoruz. Ben orada yapmayacağım illa burada yapacağım dersen bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir. Ki buna da biz asla müsade etmeyiz. Bunu bilmeleri gerekir. Çünkü herkes yapacağı her işi hukuk içinde yapmalıdır. Ben hukuku zorlayarak kanun benim dersen kusura bakma kanun sen değilsin. Bu ülkenin kanunları vardır sen de bu şekilde yaparsın. 

Biz nasıl gidip mitinglerimizi gösterilen yerde yaptıysak sen de yapacaksın. Orada Biz Yenikapı'da yaptık 2 buçuk milyon kişi toplandı yetmiyor. Belki seneye gidip Maltepe'de yapacağız. 

Taksim ısrarına biz hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız bakamayız. Sokak eylemleri şiddet ve vandalizimle bir yere varılamayacağını herkes anlamıştır. Sendika başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya. Nasıl bir kutsalsa... Yani orada eğer belli bir kabir ziyareti yapacaksan veya orada bir anıtı ziyaret edeceksen Yönetim Kurulu olarak gider çelenk koyarsınız ondan sonra da orada biliyorsunuz metro da var. Bak sizin için metro da yaptık. Taksim'den Yenikapı'ya metroyla geçersin. O gün hatta resmi taşıma araçlarını ücretsiz de yaparız. E daha ne yapacağız ya. Her şeyi yapıyoruz. Bütün imkanları hazırlıyoruz. İlla ben burada yapacağım diyorsun. Kusura bakmasın. Birileri Türkiye'yi Mısır ve Ukrayna'daki neticelere ulaştırmanın gönüllerinden geçtiğini biliyoruz. Millet bir yıldır sabır ve tahammülle sokaklardaki şımarıklığı izliyor. Bu millet sokağa çıkmadı ama sandığa giderek mesajını net olarak verdi. 

Millet huzur ve istikrar istediğini gayet net biçimde ortaya koymuştur. 

Yarın TBMM'nin açılışının 94. yıl dönümünü bu vesileyle de Milli Egemenlik ve Çocuk bayramını idrak edeceğiz. Bu vesileyle Gazi M. Kemal başta olmak üzere Kurtuluş savaşı gazi ve şehitlerini minnetle yad ediyorum. Çocuk bayramının ülkemiz ve dünya çocukları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 94 yıl önce ilk mecliste vazife alan Kurtuluş savaşını sevk ve idare eden tüm vekillere de buradan bir kez daha rahmet ve şükran duygularımı iletiyorum. 16 Mart 1920'de 600 yıllık Osmanlı'nın son başkenti olan İstanbul işgal edilmiş bir dönem sona ermiş bir devlet resmi olarak tarihe karışmıştır. Ankara'da yeni bir devletin şekillenmesi için yeni bir mücadele başladı. Bir meclis için çalışma yapılırken Osmanlı Meclisi Mebusanından milletvekilleri bu meclise çağrılmış ayrıca Anadolu'nun çeşitli vilayetlerinde seçimler yapılmıştır. Selçuklu'dan Osmanlı'ya ve Osmanlı'dan Cumhuriyete geçmişte tarihi bağlar kopartılmamıştır. İlk meclisin vekilleri gibi bir çok kurum da Osmanlı'dan miras olarak gelmiştir. Gazi Kemal Nutuk'ta diyor ki, "İlk meclis için Meclis-i Müessisan yani Kurucu Meclis tabirini kullandığı ifade ediliyor. Ancak sonradan bunu izah edemeyeceği için ayrıca Erzurum ve Sivas'tan ikaz edildiği için salahiyeti fevkaladaye malik bir meclis ifadesini kullandığı belirtiliyor. İlk meclis kurucu meclis. Ancak M.Kemal'in ifadesi gibi ilk meclis Osmanlı içinde kurulmuş olağanüstü yetkileri olan bir meclistir. Ortada bir devamlılık vardır. Bu devamlılık Osmanlı millet yapısını yansıtan bir devamlılıktır. Yeni bir Türkiye inşa ediliyordu. Ama bu Türkiye yeni bir milletle köksüz tarihsiz bir devletle değil mevcut halk ve millet tasavvuruyla kadim tarihin üzerine inşa ediliyor. 23 Nisan 1920 sonrasında anasırı islamiye yani Müslüman unsurlar tek bir millet olarak görülmüş azınlıklar da bu milletin bir ferdi olarak kabul edilmiş. Kürtlerin olup olmayacakları müzakere edilmiş kendi aralarında. Dışardan bir takım tahrikler de yapılmış. Ama Kürtler Müslüman Türk kardeşleriyle birlikte olmayı ve aynı kaderi paylaşmayı istediklerini beyan ettiler ve yeni Türkiye'nin asli ve kurucu unsurlarından biri oldu. 

Türkler ve Kürtler gibi Lazlar Çerkezler Boşnaklar Arnavutlar Romanlar ve Gürcüler.. Velhasıl tüm etnik gruplar kurucu unsur olarak var oldular. İlk meclis kimsenin kimseye üstünlüğü olmayan bir meclisti. Kibirle yaklaşmadığı bir meclisti. Eğer ilk meclis böyle bir hoşgörünün üzerine bina edilmeseydi Kurtuluş savaşı yapılamaz yapılsa da zafer mümkün olmazdı. Misak-ı Milli içindeki Kürtleri Arapları Lazları Gürcüleri Romanları diğer tüm etnik grupları dışlayan bir Meclis kabul görebilir miydi? Kuvayı Milliyeyi sevk ve idare edebilir miydi? Mütedeyyinleri sakallıları başörtülüleri dışarda bırakan bir meclis düşman önüne çıkaracak kahraman neferleri bulabilir miydi? İşte biz 12 yıldır 23 Nisan 1920'deki bu manzararnın bu fotoğrafın üzerinde hassasiyetle duruyor ve hatırlatıyoruz. 

İlk meclis rasgele açılan bir meclis değildi. Hatmi şeriflerle binlerce onbinlerce salatı tefriciyeler ve kurbanlar kesilerek cumayı müteakiben Hacı Bayram camiinden yürüyerek birinci meclise geliniyor ve öyle açılıyor. Bina edildiği o manevi yapı ortada. Bunu bugün göremeyen bir halk parti zihniyeti var. 

Bunu bugün göremeyenler var. Bu  parlamentoda oılup da göremeyenler var. Niye? Görmek istemiyorlar. Bizim Suriye'ye uzanan elimizi inkar edenler var. Mısır Libya Tunus'a Myanmar'a uzanan elimizi görmek istemeyenler var. Bu sabah Patani'de Budistlerin baskısı altında olan ve son günlerde yüzlerce binlerce oradaki Müslümanın öldürüldüğü bir tabloyu izliyorum. Orada bir yaşlı Müslümanın Türkiye'ye duasını izledim. Bizlere duasını izledim. İsim vererek o duayı izledim. Düşünebiliyor musunuz o oradan bize dua ediyor. Şu ifadeyi kullanıyor: Erdoğan sabret... Ve ağlıyor. Ve Türkiye'ye dua ediyor. Türkiye bizim yanımızda oldu diyor. Yalnız bırakmadı diyor. Ama bunu bu çatının altında anlamayacak kadar zavallı olanlar var. Çünkü onların böyle bir derdi sıkıntısı yok. Ama biz tevarüs ettiğimiz bir miras var. Biz devleti aliyeyi osmaniyenin bıraktığı miras üzerine gelmiş bir nesiliz. Dolayısıyla bizim ecdadımız ta Açe'ye nasıl gitmişse Hint Yarım adasına nasıl gittiyse dünyanın her hangi bir yerinde zulüm varsa oralara gitmek tarihi görevimiz olduğu gibi inancımızdan kaynaklanan bir görevimizdir. 

Şu anda Suriye'den ülkemize gelenlerin sayısı nerdeyse 1 milyona yaklaştı. Biz Suriye'den bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp Suriye'de ölün mü diyeceğiz? Bunu diyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı? Bırakın Suriye'deki Müslümanı bir başkası imdat diye kapına sığınsa ona kapını açmak zorundasın bizim insanlık anlayışımız bu. İnancımızdan gelen anlayışımız bu. Kapımızı açarız yediririz ve barındırırız. Ama bu CHP'de bu anlayış yok. O zalim Esed'in yanına adamlarını göndermekle beraberlik mesajı verdi. Darbecilerin yanında oldu. Bunlar geçimişi itibariyle darbeci. Mısır'da Sisi'nin yanında oldu. Şimdi o darbeci Mısır'da Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor. Orada binlerce insan öldürülecek Esmalar öldürülecek 529 idam ilan edilecek dünyanın sesi çıkıyor mu? Dünyaya sesleniyorum. ülkeme sesleniyorum 529 idam kararı, daha onaylanmadı, onaylanır veya onaylanmaz işte bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var. 20 dakikada 529 idam kararı. AB'de idam yasak ama onlardan ciddi bir ses görmüyoruz. 

Diğer ülkelere bakıyoruz onlardan ses yok. Bizden neden ses çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz. İman sıradan bir olay değil. Akif diyor ya imandır o cevher ki ilahi ne büyüktür imansız paslı yürek sinede yüktür. Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz. Bunlara sessiz kalamayız. Bu adımı atmak için bu ülkede biz her bir sorumluluk makamında olan sesini yükseltmek durumundayız. STK'lar sesini yükseltmelidir. Türkiye'de bazı STK'ların dışında bakıyorsunuz diğerlerinden özellikle solla dans edenlerden ses çıkmıyor. Hani idamlara karşıydınız. Hadi konuşsanıza. Sesinizi yükseltsenize. 

Bütün bunlara rağmen ne diyoruz? Zalimler için yaşasın cehennem. Olay budur. 

Bizim yeni Türkiye anlayışımız 23 Nisan 1920'deki anlayışla birebir uymaktadır. Her bir ferdin bu ülkenin kurucu unsuru olduğu anlayışıdır. Elinde silahı olanın elinde silahı olmayana üstünlüğü yoktur. Elinde parası olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Gazetesi televizyonu olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Okumuşun ümmiye Türkün Kürde şehrilinin köylüye üstünlüğü yoktur. Hiçbir zümrenin diğeri üzerinde üstünlüğü yoktur. 77 milyonun her bir ferdi kurucu unsurdur. Türkiye cumhuriyetinin sahibidir. Tek bir kişinin ve ailenin sultasını cumhuriyet sona erdirirken, yeni diktatörler yönetici elitler ya da milli şefler tesis etmek için kurulmamıştır. 

http://www.istanbulhaber.com

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim