"Delikanlım" şarkısını söylediğinde herkes aşkı yeniden sorguladı... Sesi ve doğallığıyla gönüllerde taht kuran Yıldız Tilbe çocukluğunu, aşka dair her şeyi ve tabii ki sanatını kendi üslubuyla dolu dolu anlattı...
Yıldız Tilbe İzmir'in bir gecekondu mahallesinde büyüdü. Çok fakirlik çekti. O dönemlerde belki bir gofret, bir külah dondurma ya da sarı saçlı oyuncak bir bebek gibi sahip olmayı isteyip de alamadığı şeyler olmuştur, ne dersiniz?
Annemin bakkal dükkanı vardı. Ben başka bebekler gibi sütle ya da mamayla değil, fındıkla fıstıkla beslendim. Evde ne istersem yapılırdı. Bir tek pantolon giyemezdim, o da babamın muhafazakar olmasından dolayı.
Nasıl şartlarda yaşıyordunuz?
Mum ışığında ders çalışırdık. Elektriğimiz yoktu. Gaz lambamız vardı. Televizyonumuz yoktu. Buzdolabımız da yoktu. Yoksulluk dönemlerimiz oldu ama güzelmiş yaaa.
AİLEM OLSA FAKİRLİĞE RAZIYIM
Yoksulluğun nesi güzeldi?
Annem babam varmış. Onlar sağ olsun ben yine de o fakirlik günlerine dönmeye razıyım. İki gözüm kör olsaydı, onlar şu anda benimle olsalardı.
Küçük Yıldız, şimdiki gibi içinden her geldiğinde o yanık sesiyle bağıra bağıra şarkı söyler miydi?
Mutfakta şarkı söylerdim. Karanlıkta, ışıkta, yatakta, yolda, hatta tuvalette şarkı söylerdim.
Ben söylerdim. Annem de "Kız sus çarpılacaksın! Ağzın eğilir" diyordu, susuyordum.
EV KIZI OLMALIYDIM
Peki orada burada şarkı söylemenize babanız ne diyordu?
Babam biraz katıydı. Çocukken çok dayağını yiyordum. Babama kalsa ben bu meslekte olmamalıydım ev kızı olmalıydım. Annem daha aydındı. Şimdi biz annemle düğüne giderdik. Annem, "Kızım çık söyle" derdi. Ben çıkıp söylerdim. Düğün bir mahalle ötedeydi. Sesim bizim evden işitilirdi. Babam sesimi duyardı, saçımdan tutar zorla eve getirirdi. Başka bir gün olurdu, ben gene söylerdim. O yine beni eve getirirdi. Toplumda hala şarkıcılık iyi bir meslek olarak görülmüyor.
OKUMADIĞIMA PİŞMAN DEĞİLİM
Babalardaki endişe aslında evlatlarının başına bir şey gelecek korkusudur! Aynen öyle. Babam zaman içinde baktı ki ben sadece şarkı söylüyorum, içi rahatladı.
İlkokuldan sonra bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başladınız...
Okumak istemedim. Orta 1'den terk ettim okulu. Evde de duramadım. Beni bir atölyeye yerleştirdiler.
Okumadığınız için pişman mısınız?
Geriye dönüş, baştan başlamak mümkünse evet pişmanım ama olmadığına göre değilim.
KARA KARĞA!
Anne babanız nereli?
Annem Tunceli, babam Ağrı.
Memleketinizi gördünüz mü?
Küçükken gitmiştim, çok sevdim. Memleket demek Türkiye benim için.
Küçükken anneniz sizi nasıl çağırırdı, takma bir adınız var mıydı?
"Kara karğa (karga)" derdi bana. Annem beni kızdırırdı. Ağlardım. Kargaları çok severim o yüzden. Ablalarım da bana "Yılmaz" derdi.
Kaç kardeşsiniz?
6 kardeş. Ben en küçüğüm.
Onlarla görüşüyorsunuz değil mi?
Tabii canım. Bir kısmı İzmir'de, bir kısmı İzmit'te, bir kısmı yurt dışında.
Ailenizin size, diğer kardeşlerinizden daha düşkün olmasının sebebi neydi?
Hassas, utangaç, içine kapanık biriydim.
İlk aşkım çizgi film kahramanıydı!
Hayal dünyanız geniş miydi, çizgi film falan seyreder miydiniz?
Heidi adlı çizgi filmi çok severdim. Heidi'nin baktığı sakat bir kız vardı Klara; işte onun sevgilisine aşıktım ben. Ona nasıl aşıktım bilemezsiniz, öyle böyle değil. İlk aşkım çizgi film kahramanıydı. İlk aşkım çizgi kahramansa demek ki bana göre adam sahiden yok. Rüzgarda saçları uçuşurdu ben de baygınlık geçirirdim.
İstanbul Haber Ajansı