Çin'in Xidian Üniversitesi'nden bilim insanlarına göre, Çin'de uzay tabanlı güneş enerjisi kullanımının yolunu açabilecek yeni bir kule üzerinde çalışmalar tamamlandı.
Üniversiteden yapılan açıklamada, 5 Haziran'da "dünyanın ilk tam bağlantılı ve tam sistemli güneş enerjisi santrali" üzerinde başarılı bir test yapıldığı belirtildi.
Uzay tabanlı güneş enerjisinin gelişimini desteklemek için tasarlanmış beş farklı sistemle donatılan ve çelikten üretilen 75 metre yüksekliğindeki yapı, üniversitenin kampüsüne yerleştirildi.
Uzaydan güneş enerjisi elde edilmesine ilişkin çalışmalar yalnızca Çin'in gündeminde değil. Mart ayında İngiltere'nin uzayda güneş enerjisi santrali kurmak için 18,72 milyar euroluk bir teklifi değerlendirdiği bildirilmişti. Amerika Birleşik Devletleri, kendi uzay tabanlı güneş enerjisi sistemine gelişmiş teknoloji sağlamak için 100 milyon dolarlık ortaklık anlaşması yaptı.
BİLİM KURGU MU GERÇEKLİK Mİ?
Uzay tabanlı güneş enerjisi sisteminde, uyduların enerjiyi güneşten sürekli olarak fotonlar toplayarak enerjiyi fotovoltaik hücrelere dönüştürmesi ve bu elektriği kablosuz olarak ışınla ve mikrodalgalar halinde Dünya'daki alıcılara göndermesi hedefleniyor.
Portsmouth Üniversitesi Makine ve Tasarım Mühendislik Okulu Başkanı Jovana Radulovic, bu bilim kurgu romanından çıkma gibi görünen fikrin yeni olmadığını söylüyor.
Teori, ilk kez 1960'larda bilim insanı ve uzay mühendisi olan Peter Glaser tarafından önerildi. Ona göre, uzay tabanlı bir güneş enerjisi santrali, 24 saat güneş ışığı görmesi ve sürekli elektrik üretimine izin vermesi nedeniyle Dünya'ya yerleştirilen bir santrale göre daha verimli olabilirdi.
Küresel enerji tüketiminin 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında artmasının beklendiği bir dönemde, bu metodun artan enerji ihtiyacını karşılamada ve iklim krizine çözüm üretmede yardımcı olabileceği belirtiliyor.
UZAY TABANLI GÜNEŞ ENERJİSİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER NELER?
Uzay tabanlı güneş enerjisinin uygulanmasını zorlaştıran ana etken yüksek maliyeti.
Sistemin büyük ölçüde modüler olduğu biliniyor. Buna göre, Güneş modülleri yörüngede robotlar tarafından monte edilmeli. Bu montajın yapılabilmesi için tüm unsurların uzaya taşınması gerekir ki bu da zor ve maliyetli bir işlem olduğu anlamına gelir. Üstelik bu tür bir faaliyet çevre için de zararlı olabilir.
İletilen mikrodalgaların yoğunluğunu artırarak daha küçük antenler de kullanmak düşünülebilir. Böylelikle maliyet de düşürülebilir. Ne var ki bu senaryoda yoğun sinyallere maruz kalan canlılar için felaket söz konusu olabilir.
Enerjinin dönüştürülme süreçlerinde yüzde 10 oranında kayıp yaşanabileceği dikkate alındığında sistemin verimlilik açısından çok da avantajlı olmayacağı görülebilir.
Diğer bir zorluk da güneş panellerinin uzayda uzun süre ayakta kalabilmesini sağlamak. Uzay şartlarına karşı sürekli bakıma ihtiyaç duyacak olan bu panellerin radyasyona karşı sağlamlaştırılmaları gerekir.
GELECEK İÇİN DEĞERLİ BİR YATIRIM MI?
Radulovic, Elon Musk'ın şirketi Space X'in çalışmalarını yakından izlediklerini söylüyor ve "Aynı roketi kullanarak malzemeleri uzaya göndermek ve bunu tekrar tekrar yapmak maliyet açısından avantajlı gözüküyor. Ancak uzaya güneş enerjisi santrali kurmak için bütün unsurların maliyeti düşürülmedikçe bu düşündüğümüz kadar hızlı olamayacak. Üzerine yoğunlaşmamız gereken bir şey bu." şeklinde konuşuyor.
Radulovic, teknolojinin er ya da geç daha uygun maliyetle üretilebileceğini çünkü üzerinde daha fazla araştırma yapılacağını söylüyor.
İstanbul Haber Ajansı