• BIST 9530.47
  • Altın 2470.868
  • Dolar 32.4789
  • Euro 34.7883
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 17 °C

Joe Biden, Erdoğan ile İstanbul'da görüşecek

Joe Biden, Erdoğan ile İstanbul'da görüşecek
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden iki günlük programında neler var, kimlerle hangi konuları görüşecek?

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, dün akşam saat 20.30’da İstanbul’a indi ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla gazetecilere kısa ve esprili bir açıklama yaptı. Biden bugün yine İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la bir görüşme yapacak. Bu görüşme, ekim ayından başlayarak, Biden’in demeçleri etrafında gelişen bir “özür” geriliminin üstüne gerçekleşiyor olması açısından önem taşısa da, ziyaretin iç siyasetin de önemli tartışma konularından olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı yerine İstanbul’da yapılıyor olması bir “mesaj” olarak yorumlandı.

Radikal yazarı Oral Çalışlar'da "Biden'ın çantasındaki güvercin" başlıklı yazısında, ABD Başkan Yardımcısı'nın gündemin olan konuları köşesine taşıdı. Çalışlar yazısında, "Türkiye ile görüşmede, masada, IŞİD'le birlikte Esad rejminin geleceği de konuşulacak. ABD ve Batı ülkelerinin çoğunluğu; Esad rejiminin gayrımeşru olduğunu, çok önceki yıllarda ifade etmişlerdi. Siyasi niyetleri belli bir değişime uğrasa da, prensip olarak, tutumlarını koruyorlar" dedi. 

Radikal gazetesinden Hakkı Özdal’ın derlediği habere göre, dün akşam Başbakan ile yenen yemeğin ardından, Biden’ın bugün Büyük Tarabya Oteli’nde yapılacak Atlantik Konseyi Enerji Konferansı’na katılması bekleniyor. Beyaz Saray’ın duyurduğu programa göre Biden akşam ise Beylerbeyi Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir ‘çalışma yemeği’ yiyecek. Brookings Enstitüsü uzmanlarından Ömer Taşpınar, Milliyet gazetesinin Washington temsilcisi Pınar Ersoy’a bu görüşmenin İstanbul’da yapılmasının da bir mesaj içerdiği yorumunu yapmıştı. Taşpınar’a göre, “Biden, Ankara’ya gidip Ak Saray’ı ziyaret etse bir bakımı Erdoğan’ın iç politikasına onay mesajı vermiş olacaktı.”

Beklenti düşük

Davutoğlu ve Erdoğan ile yapılacak görüşmeler elbette IŞİD, Irak, Suriye diğer konulardaki farklılıkları gidermeye, azaltmaya da çalışacak. Ama bazı yorumcular, her iki tarafın da ziyaretin sonunda pozisyonlarını değiştirmeden kalkmalarının sürpriz olmayacağı görüşünde.

BBC’ye konuşan, eski Washington Büyükelçisi ve CHP İstanbul Milletvekili Faruk Loğoğlu, Biden'ın daha gelmeden uçuşa yasak bölge ve güvenli bölge oluşturulması konularına sıcak bakmadığını söyleyerek, “Türkiye'nin taleplerinin önünü bir kez daha kestiğini” belirtiyor.

Devletin zirvesiyle yapacağı görüşmelere ilişkin beklenti çıtası düşük tutulan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın programındaki en ilginç durak ise, bugün Erdoğan’la görüşmesinin hemen ardından katılacağı “Denge ve Denetleme Ağı”nın toplantısı olacak. Biden burada, aralarında Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği, İzmir Romanlar Derneği, Asuri Süryani Derneği, Engelsiz Yaşam Derneği, Van Gençlik Meclisi gibi toplum yelpazesinin birbirinden çok farklı kesimlerinin örgütlendiği 200’e yakın sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu bir ağ. 10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, “adayların finansmanının şeffaflaşması” kampanyasıyla dikkat çeken Denge ve Denetleme Ağı, ilk olarak 2011’de Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi aracılığıyla ve ABD merkezli Ulusal Demokratik Enstitü’nün (NDI) desteğiyle, “yeni anayasa için reform önerileri geliştirmek üzere” bir araya gelmişti. 33 STK, “Farklı düşünüyoruz, bir arada çözüyoruz” sloganıyla bu yılın başında “sisteme denge ve denetleme mekanizmaları yerleşinceye kadar” çalışmalara devam kararı aldı. Hürriyet gazetesinden Şehriban Oğhan’ın haberine göre, 11 ayda ağa katılan STK sayısı 183’e çıktı.

Biden işte bu ağın organize ettiği toplantıda, “Denge ve denetlemeyi sağlayan kurumsal ve politik reformların nasıl güçlendirilebileceği” ve “devlet kurumlarında güçler ayrılığı ilkesinin nasıl destekleneceği” konularında konuşacak. Bu zeminde yapılan bir konuşmanın, sıcak gündeme ve pek çok güncel ‘tartışma’ya ilişkin mesajlar içerebileceği belirtiliyor. Görüşme basına kapalı ama Washington’dan yazan gazeteci İlhan Tanır da Diken.com.tr’de yer alan yazısında “bu konuşmanın uluslararası medya tarafından da ilgiyle takip edileceğini” belirtiyor.

Pazar günü: Dini özgürlükler...

Biden’ın pazar günkü durağı ise Fener Rum Patrikhanesi... Biden “Ekümenik” Patrik I. Bartholomeos’u ziyaret edecek ve yine Beyaz Saray’ın duyurduğuna göre “dini özgürlükleri ve dinler arası diyaloğu” konuşacak. 

Oral Çalışlar: Biden çantasındaki güvercin...

Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar da, ABD Başkan Yardımcısı’nın Türkiye ziyaretinde gündeme gelecek konuları incelediği yazısında, “Irak'taki merkezi yönetimle, Kürt Özerk bölgesi yönetimi arasında; geçtiğimiz günlerde, çok da üzerinde durulmayan bir uzlaşma sağlandı. Bu uzlaşmaya göre; Bağdat, Kürt yönetimine 500 milyon dolar verdi; Kürt yönetimi de, günde 150 bin varil petrol göndermeye başladı” dedi.

Oral Çalışlar’ın Radikal’de “Biden çantasındaki güvercin...” başlığıyla yayımlanan (22 Kasım 2014) yazısı şöyle:

Bu uzlaşma, uzun süredir, “Ankara-Bağdat ilişkileri”ni de gerginleştiren bir dönemin sonu olarak okunabilir. Bu anlaşma ile; Irak'ın Şii yönetimi, Irak Kürdistanı’nın Kürt yönetimi ve Türkiye Cumhuriyeti arasında, yeni bir uzlaşmanın kapıları açılmış bulunuyor. Bu uzlaşmada ABD yönetiminin payının olduğu açık.

Başkan Yardımcısı Joe Biden'in ziyaretinden hemen önce gerçekleşen anlaşma, bölgedeki gelişmeleri epeyce etkileyecek gibi görünüyor. Aynı günlerde, Davutoğlu'nun Erbil'i ve Bağdat'ı eşzamanlı olarak ziyaret etmesi de, “yeni durumun işareti” olarak okunabilir.

Joe Biden'le neler konuşulacak

Türkiye, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'le neler konuşacak? IŞİD'le mücadele, belli ki, gündemin ilk maddesini oluşturacak. Bu konuda Ankara'nın başından beri ortaya koyduğu temel itirazlar, masaya yatırılacak.

Türkiye, “IŞİD'le mücadele, toptan bir bölgesel strateji kurulmadan yürütülürse neticeye ulaşamaz” pozisyonunda. Yine Türkiye'nin tezine göre; Şam'da, Esad rejimi bu haliyle kaldıkça, Suriye'de kalıcı bir çözüm üretmek mümkün değildir.

IŞİD tehdidiyle birlikte, Esad konusunda Washington'un tereddütleri olduğu, biliniyor: Suriye'de rejimin yıkılmasıyla birlikte kurulması muhtemel bir Sünni yönetimini ABD zaten onaylamıyordu. Bu ihtimal nedeniyle, Özgür Suriye Ordusu’na desteği kesmişti.

Şimdi, Türkiye ile görüşmede, masada, IŞİD'le birlikte Esad rejminin geleceği de konuşulacak. ABD ve Batı ülkelerinin çoğunluğu; Esad rejiminin gayrımeşru olduğunu, çok önceki yıllarda ifade etmişlerdi. Siyasi niyetleri belli bir değişime uğrasa da, prensip olarak, tutumlarını koruyorlar.

PKK/PYD konusu

Türkiye'nin Esad konusundaki tutumunun ABD'yi harekete geçirip geçirmeyeceğini, şimdiden bilmek kolay değil. İkinci mesele ise, PKK/PYD örgütlenmesine karşı tutum.

Türkiye, her ne kadar "PKK terör örgütüdür" ısrarını sürdürse de (ve hatta, ABD, prensip olarak, buna “evet” dese de); şimdi farklı bir durum söz konusu. Türkiye, PKK ile çözüm süreci yürütüyor. Geleceğine yön verecek önemli bir “görüşmeler ve kararlar dönemi”nde. Bu açıdan, PKK/PYD ısrarı, biraz sembolik bir nitelik taşıyor.

Zaten, “eğit-donat” projesinin içine Kürtlerin ve bu arada PYD'nin de girmesinin, mümkün olduğu konuşuluyor.

Ankara Washington normalleşme dönemi

ABD ve Türkiye, son dönemde önemli çalkalanmalar yaşayan ilişkilerini normalleştirmeye ve bölgede ortak hareket etme konusunda daha dikkatli davranmaya yönelmiş bulunuyorlar. Hayatın gerçeği, birlikte hareket etmeye zorluyor.

Aşılmaya çalışılan krizin asıl nedeni, AK Parti yönetimiyle başta ABD ve Batı ülkeleri arasındaki görüş mesafesinin açılmış olmasıydı. Batı'da, "İslamcı Erdoğan" imajına karşı ciddi bir alerji var. Bu alerjinin, zaman zaman gerginliklere yol açtığı, iplerin kopma noktasına geldiği, açık.

Bazı Batı merkezlerinde de, "Erdoğan gitti gidiyor" havası etkili oldu. Özellikle ABD'de, bu konuda ciddi beklentiler oluşturulduğu biliniyor.

Bu beklentiler, içeride de oluştu. Bunların da etkisiyle, Türkiye'nin iç ve dış politikası; içeride ve dışarıda topa tutuldu. Bazı haklı eleştiriler de olsa da; asıl amaç, uluslararası tecrit siyaseti yoluyla, Türkiye'deki yönetimi krize sokmaktı.

Biden'ın gelişi; bu beklentilerin artık sona erdiğini, ilişkilerin normalleşme yolunda ilerlediğini gösteriyor. Türkiye, şimdi geçmişe oranla daha etkili bir aktör olarak, “süreç”in içinde yer alıyor.

Şimdiye kadar, en kritik konu, Türkiye'nin Ortadoğu'daki savaşın içine çekilmemesiydi. Umarız bundan sonra da bu çizgi sürdürülür. 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim