• BIST 9079.97
  • Altın 2307.771
  • Dolar 32.3049
  • Euro 35.0354
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 19 °C

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamaları (6)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamaları (6)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un şubatın başında bir ziyareti söz konusu" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un şubatın başında bir ziyareti söz konusu" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı televizyon programında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan Türkiye olarak Suriye ve Libya meselelerinde dezenformasyon kampanyaların hedefi olduklarını aktardı. Erdoğan, "Türkiye olarak biz de örneğin Suriye, Libya meselelerinde kampanyaların hedefi haline getirilmek istendik. Suriye'nin kuzeyinde teröre karşı gerçekleştirdiğimiz harekatlar, PKK/YPG terör örgütüyle haklı mücadelemize yönelik dezenformasyon kampanyaları oldu. Bunlardan hareketle uygulamaya sokulan haksız tedbirlerin boyutunu düşündüğümüzde başka örnekleler karşılaştırma yapmak doğru olmaz. Ancak bugün bazı eleştireler maruz kalanların karşılaştığımız bu haksızlığı anlaması da mümkündür. Biz bu anlayışı da özellikle birinci derecede NATO üyesi ülkelerden bekliyoruz. Nedir bu işte bakıyorsunuz Amerika'nın Suriye'nin kuzeyinde terör örgütlerine binlerce tır silah mühimmat getirmesi gibi biz bu uyarıları müttefikimiz Amerika yapmış olmamıza rağmen maalesef netice alamadık" ifadelerini kullandı.

"Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir, şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçımızdır"

Erdoğan Çamlıca Camii'ndeki sözlerinin muhatabı Sezen Aksu olmadığını vurgularken şu ifadeleri kullandı:

"Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir, şarkılarıyla insanımızın duygularına tercüman olmuş bir sanatçımızdır. Diğer taraftan ben ülkenin Cumhurbaşkanı olarak insanımızın hangi inançtan olursa olsun dini değerlerine yani kutsalına laf edilmesine müsaade etmem. Burayı birbirinden ayırmamız lazım. İnsanımızın kutsallarına yönelik hassas bir duruşum var. Bunu da herkes bilir. Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına değil, kutsallarına karşı hakaret dönük bir tavır olarak ifade ettim.

Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek ya da kutsallara kötü sıfatlar yakıştırmak değildir. Demokrat Parti döneminde Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkardık. Şimdi biz kutsallarımızı korumak için bir kanun mu çıkaracağız. Bu bir duruş. Özgürlüğün sınırları hakaret etmek, rencide etmek, kutsallara kötü sıfatlar yapıştırmak değildir. Bizim dinimiz tüm peygamberlere saygı ve hürmeti emrediyor. Ne zaman birbirimize inançlarımıza değerlerimize saygı duyacağız? Ne zaman bu konularla gündem oluşturmaktan vazgeçeceğiz. Kimse toplumumuzu kutuplaştırmaya özelliklede bütün bu konulara yönelik görmezlikten gelmemiz beklenmemeli. Bir millet olarak kardeşçe yaşamanın teminatı birbirimize olan saygıdır. Bu saygıyı ortaya koymaya mecburuz. Cumhurbaşkanı olarak da bu hassasiyetimin de isim vesaire zikretmeden ortaya koyduğum ilkenin kabulüdür. Öyle zannediyorum ki bu ilkenin kabulünü de herkes kabullenecektir."

"Hukuk neyi gerektiriyorsa yapılacaktır"

Gazeteci Sedef Kabaş'ın Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklanmasına ilişkin Erdoğan, "Burada ki hakaret şahsımla alakalı değil temsil ettiğim makama yöneliktir. Devletin, devleti yöneten Cumhurbaşkanı'nın ve Cumhurbaşkanlığı makamının hedef alınması söz konusu. Biz Cumhurbaşkanlığı makamının ve millet iradesinin izzetini korumakla yükümlüyüz. Bulunduğum makam bunu gerektiriyor. Bunu ben mi söylüyorum? Türk Ceza Kanunu söylüyor. Bizim bunlara prim vermemiz söz konusu olamaz. Hukuk neyi gerektiriyorsa sonucu ne olursa olsun burada gereği yapılacaktır. Bunun ifade özgürlüğüyle de alakası yoktur. Siyasette elbette eleştiri olur, söyleyecek bir şeyim yok, ama bu temiz bir dille olmalı" şeklinde konuştu.

"CHP'nin, "Cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması" teklifi de tam bir garabet"

CHP'nin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen maddenin kaldırılmasıyla ilgili teklifi hakkındaki soruya cevap veren Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu:

"CHP'nin, "Cumhurbaşkanına hakaret maddesinin kaldırılması" teklifi de tam bir garabet. Bunlar milletin bu makamlara kendilerinin getirmeyeceğini bildikleri için bizim elde edemeyeceğimiz makamlara gelenlere herkes istediği gibi saysın sövsün diyorlar. Bu makamların şerefini, saygınlığını biz bu aziz milletle birlikte koruyacağız. Hemen hemen bütün ülkelerde Cumhurbaşkanlarına, devlet başkanlarına hakaret etmek suçtur. Bu ülkenin seçilmiş iradesine de istediğiniz gibi hakaret etme lüksünüz olamaz. Bu milletin bir evladı olarak yüzde 52 oy ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanıyım.

Esasında bunların hakaret ettikleri Tayyip Erdoğan değil milletin ta kendisidir. Millete olan nefretlerini ortaya koyuyorlar. Milletin evi dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti yönetim merkezine ahır benzetmesi de tümüyle bu aziz millete hakarettir edepsizliktir. Muhalefetin de bu kadar ağır sözleri ifade özgürlüğü eleştiri gibi göstermesi bunların edebini siyasi ahlakını gösteriyor. Şahsıma ve temsil ettiğim makama hakaret ettiği kendilerine hak görenlerin şunu bellemelerini fayda var. Kabul etseler de etmeseler de Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin yüzde 52 ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bu makama saygısızlığı kanunlarımızda cezası açıktır. Bu suç cezasız kalmayacaktır. Herhalde CHP genel merkezine ahır yakıştırması yapanlara CHP yönetimi iyi gözle bakmaz. Biz onlar gibi hakarete başvurmuyoruz, her vatandaşın hakkı olan adalete başvuruyoruz. AK Parti iktidarları demokrasi ve fikir hürriyetini adeta taçlandırmıştır. Fikir ve ifade hürriyetinin hakaret içermediği sürece herkes için bir hak olduğunu AK Parti iktidarları bu ülkeye hatırlattırmıştır. Bu konunun takipçisi olacağız. Bu yapılan bir anlamda nefret siyasetidir. Toplumun önüne proje koyamayanlar, vatandaşlar arasına nefret tohumları serpme inancındalar. Bunu, sağlık kontrolü için getirildiği hastaneye girerken kelepçesiz ellerini arkadan birleştirerek ters kelepçe vurulduğu algısı oluşturmaya çalışmasında da gördük. Buna asla müsaade etmeyeceğiz. Devletin makamlarına ağız dolusu hakaret ederek toplumun bir kesimini nefretle donatanlar, yaptıklarının cezasını da hukuk çerçevesinde görecektir."

"Edirne'deki İmralı'dakine hesap verecek" sözünün ne anlama geldiğini açıklayan Erdoğan, "Onu aslında Abdullah Öcalan'a sormak lazım. Öcalan'ın Demirtaş'ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek. Terör örgütü PKK elebaşını bırakacak tek bir iktidar olur. O da HDP'nin içinde olduğu zillet ittifakı iktidara gelirse böyle bir şey olabilir. HDP'nin terörist elebaşıyla ilgili "Heykelini dikeceğiz." vaatlerini hatırlayın. O günlere şöyle bir geri dönün. Terör örgütüne sırtlarını yasladıklarını nasıl açık açık söylediklerini hatırlayın. "Biz sırtımızı şuraya dayıyoruz." diyenleri hatırlayın. "FETÖ'cüleri serbest bırakacağız." diyenler yine bunlar değil mi? CHP değil mi? Allah'ın izniyle milletimizin feraseti ve sağduyusuyla böyle bir şey hiçbir şey gerçekleşmeyecek" dedi.

Erdoğan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamalarına ilişkin,

"Bu hanım terörist başının salıverileceğini zannediyor. Teröre, teröriste karşı tavizsiz mücadele ederken bu hanımefendinin böyle bir iftirada bulunması siyaset değil, tek kelimeyle yalandan medet ummasıdır. Gözleri var duymazlar, kulakları var duymazlar. Çünkü onların kalpleri mühürlenmiştir. Hanımefendi sözlerimizi işine geldiği gibi anlıyor. Çünkü işine HDP'ye verdiği sözler geliyor. Sözleri içeriğinden ayrıştırarak, amacından uzaklaştırılarak yalanlarına malzeme yapanlar, milleti aldatmaktan başka hiçbir şey yapmıyorlar" diye konuştu.

Erdoğan, "Öcalan, Demirtaş'ın açıklamalarından rahatsız" ifadesini hatırlatılarak "Devletin elinde böyle bir bilgi mi var?" sorusuna, "Var ki söylüyorum" yanıtını verdi.

Merhum Necip Hablemitoğlu'nun suikastın katil zanlılarından Nuri Gökhan Bozkır'ın Ukrayna'dan Türkiye'ye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından getirildiğini açıklayan Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"FETÖ'nün devlet içerisindeki kadrolaşma çalışmalarını anlatan "Köstebek" isimli kitabını yayınlayamadan 18 Aralık 2002'de öldürülmüştü. MİT uzunca bir süredir bu suikastin katil zanlılarından olan Nuri Gökhan Bozkır'ın izini sürüyordu. Bu şahıs kırmızı bültenle aranıyor. Kaçtığı yurt dışından 2015 yılından itibaren FETÖ medya organlarına verdiği röportajlarda ülkemiz aleyhine asılsız iddialarda bulunuyor. İstihbaratımız bu kişinin Ukrayna'da saklandığını tespit etti. Bu şahsın yakalanarak getirilmesi konusunda Zeleneksy'le konuştuk, önceki başkanla ile de "Bu ülkenizdedir, lütfen bize verin" dedik. Bu kişi şu anda ülkemiz yargısına hesap veriyor. İstihbarat teşkilatımızın yakın markajı, muhataplarıyla olan sıkı diyaloglarla bu iş neticelendi. FETÖ ile irtibatı yanında DEAŞ terör örgütüne silah ve mühimmat temin ettiği bilinen isim. Bu şahsın ülkemize getirilmesi geçmişteki faili meçhul cinayetleri aydınlatma konusundaki kararlılığımızın ispatıdır. Devletimize ve milletimize ihanet eden şebekelerinin oyunlarını her zaman bozduk, bozmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz. Hep söylediğimiz gibi güvenlik meseleleri bizim için bir bütündür. Her çeşidinden terör örgütü ve suç şebekesiyle mücadelemizi aynı hassasiyetle sürdürüyoruz. Geçmişte faili meçhul cinayetlerle istikrarımızı bozmaya çalışanları ortaya çıkararak ülkemize karşı oynanan oyunları deşifre etme konusundaki kararlılığımız da bakidir. Burada kaçtıkları ülkelerde karanlık odaklarla iş birliği yaparak, terör faaliyetlerine devam eden hainlere de bu vesileyle seslenmek istiyorum, dünyanın neresine giderseniz gidin Türk adaleti önüne çıkıp, hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Son nefesinize kadar ensenizde olacağız"

Memur ve emeklilere yapılan artış oranının işçilerde de bir beklentiye yol açtığının belirtilerek, "İşçilere de bir müjdeniz olabilir mi? Sorusuna şu cevabı verdi:

"Ekonomide önemli bir değişimi bildiğiniz gibi hayata geçirirken her kesimden insanımızın yaşadığı sıkıntıları bertaraf etmek için de kapsamlı sosyal politikalar uyguluyoruz. Aralık ayında asgari ücreti yüzde 50'nin üzerinde net artış yaptık. Yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen çalışanların ücretlerini asgari ücret seviyesindeki kısmını gelir ve damga vergisinden muaf tutulması uygulamasını başlattık. Yıllık enflasyon yüzde 36 oranında gerçekleştiği için memur ve emeklilerde buna uygun artışlara gittik. Altını çizerek söylüyorum yıllık değil, 6 aylık dilim için memur ve emeklilerimizin gelirlerinde yüzde 31 artış sağladık. Asgari ücret düzeyindeki gelirlerin vergi dışı kalmasıyla elde edilen yaklaşık 300 liralık ilaveyle birlikte bu destek oranı daha da yukarıya çıkıyor. Böylece memur ve emeklilerimize ciddi bir ilave sosyal destek vermiş olduk. Ayrıca 67 liradan aldığımız ve 1500 liraya kadar çıkardığımız.... Burası çok önemli, hani bazen diyorlar "Ne verdiniz filan" diye. 67 liradan başladı, 1500 liraya kadar çıkardığımız en düşük emekli aylığını 2 bin 500 liraya yükselttik. Bu açıdan baktığımızda kimi emeklilerimizin maaşlarındaki artış oranı enflasyonun çok üzerine çıkarak, yüzde 60'ları buldu."

"Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5'lik bir artış daha ilave ediyoruz"

İşçilerimizin toplu sözleşmede aldıkları zammın üzerine ortaya çıkan enflasyon farkı zaten ekleneceğini belirten Erdoğan, "Buna memur sözleşmesinde yaptığımız gibi yüzde 2,5'lik bir artış daha ilave ediyoruz. Böylece işçilerimizin ücretlerinde yüzde 28'i bulan bir artış sağlamış oluyoruz. İşçilerimizin alın terinin karşılığı olan ücretlerini enflasyonun üstünde bir sosyal destekle yükseltmek boynumuzun borcudur. Yaklaşık 700 bin kamu işçisini doğrudan ilgilendiren bu artış için gereken düzenleme kısa sürede yapılacaktır. Özel sektörün de kendi çalışanları için benzer bir iyileştirmeye gideceğine inanıyorum. İşçi ücretlerine yaptığımız bu ilave artışın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.

"14 Şubat'ta inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri'ne yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönem olacaktır"

Son dönemde Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde güzel bir ivmeyi yakaladıklarını açıklayan Erdoğan, "Bölgede ortaya çıkan yeni dinamiklerin önemli rol oynadığına inanıyorum. Katar ile diğer bazı bölge ülkeleri arasındaki anlamsız ihtilafın çözüme kavuşturulması bölgede yeni bir işbirliği ruhunun hakim olmasına vesile oldu. Neticede yeni bir döneme girildi. Yeni ortamda ülkemizin Körfez bölgesine yönelik ilkeli ve iyin niyetli tutumun artık daha iyi anlaşılmaya başlandığını görüyorum. Bu ülkelerin hepsiyle güçlü kültürel, beşeri ve ekonomik bağlarımız var. Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına verdiğimiz önemi öteden beri uyguluyoruz. Halklarımız kardeş ekonomizmlerimiz birbirine tamamlayıcı nitelikte. Bu ciddi işbirliği potansiyelini en iyi şekilde değerlendireceğiz. Tüm bunlar tabi körfez ülkelerin tümüyle farklı alanlarda karşılıklı çıkara dayalı yani "kazan kazan" esasına dayalı olarak yürüyor ve böyle de yürüyecek. Bu birliğin tesisi için son derece elverişli ortam önümüzde. Netice itibariyle Karşılıklı faydaya, ortak çıkarlara dayalı bu yeni bölgesel işbirliği döneminin eşiğinde olduğumuza inanıyorum. 14 Şubat'ta inşallah özellikle Birleşik Arap Emirlikleri'ne yapacağımız ziyaret adeta yeni bir dönem olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

ABD'nin Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Projesi (EastMed) girişiminden desteğini çekmesine ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Amerika burada kendisi için yapmış olduğu maliyet hesabı diyebilirim, menfaat hesabı diyebilirim, beklediğini görmeyince çekildi. Biz şu anda Libya ile yapmış olduğumuz anlaşmayla birlikte Libya'da şu anda iş adamlarımızın önemli adımları var. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan hiçbir bölgesel projenin başarılı olması mümkün değil. Coğrafyamızda da bu gerçeği zaten görüyoruz. Boru hattı projesi ise teknik ve ticari fizibilitesi olmayan Rum-Yunan ikilisinin siyasi saiklerle ortaya attığı bizi ve KKTC'yi dışlamaya yönelik afaki projeydi. Amerika'nın nihayet bu gerçeği görmesi memnun edicidir. Biz Doğu Akdeniz'de kapsayıcı işbirliğinden ve hakça paylaşımdan yanayız. Bunun için 2020'de kapsamlı Doğu Akdeniz konferansı önerdik. Ama buna cevap maalesef gelmedi" dedi.

"İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un şubatın başında bir ziyareti söz konusu"

İsrail'in bu konuda bazı adımlar attığını belirten Erdoğan, "İsrail'in bu konuda bazı adımlar attığını görüyoruz. İsrail'le de bu alanda her türlü adımı atmaya varız. Sayın Cumhurbaşkanı Herzog Şubat'ın başında bir ziyareti söz konusu. Bu ziyaretle birlikte İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlayabilir. Bunu da olumlu gelişme olarak özellikle bu akşam ifade etmek istiyorum" ifadelerine yer verdi.

"F-35 konusunda Amerika ile görüşmeler olumlu yönde",

Amerika'nın yetkilileriyle Milli Savunma Bakanının görüşmelerinin olumlu istikamette geliştiğini vurgulayan Erdoğan, "Şu anda bir gerçek var ki, hep birlikte kabul etmemiz lazım. Dünya siyasetinde liderler düşman üretmek için yoktur. Liderler dost kazanmak için vardır. Dost kazanmakta ne kadar başarılı olursanız ülkeniz de o kadar güçlü olur. Benim tabii gerek Bush ve ondan sonra tabii Obama dönemi aynı şekilde gayet olumlu bir dönemin hayata geçirdiğimiz ki, Amerika'da başkan olarak Türkiye'ye ilk gelen Obama olmuştur. Onunla yürüttüğümüz diyalog ondan sonraki süreçte Trump'la aynı şekilde devam etti. O da iyi bir süreçti. Doğrusu Biden'la olan münasebetlerim Obama dönemine dayanıyor. O dönem başkan yardımcısı olarak görev yaptı. Diyaloğumuzun olduğu dönem. Beklentilerim daha farklı idi. Son Roma görüşmemizden sonra bir bu konuda yeni gelişmelerin olacağına inanıyorum. F-35 konusunda Amerika'nın yetkilileriyle Milli Savunma Bakanımızın görüşmeleri olumlu istikamette gelişiyor. F-16'ların gerek bakımı, yeni F-16'ların alacağımıza karşılık verilmesi, bu istikamette şu anda Amerikan Savunma Bakanı ile bizim Milli Savunma Bakanımız sayın Hulusi Paşa arasında görüşmeler devam ediyor. Yeni büyükelçiye bugün hayırlı olsun dedik. Temenni ederim ki, yeni süreçte hızla bu adımları atarız. Türkiye-ABD ilişkileri geçmişte olduğu gibi olumlu bir yere oturturuz" açıklamasında bulundu.

"S-400 tedarikimizin arka planı bizde saklı olan anlayıştır"

Bizim S-400 sürecimiz devam ettiğini belirten Erdoğan şu şekilde konuştu:

" Bizim kimden ne alacağımızın kararını bizim dışımızdakiler vermeyecek. Çünkü, S-400 tedarikimizin arka planı bizde saklı olan anlayıştır. Savunmada, taarruzda ne yapacağız herhalde bunları bizim bilmemiz lazım. Kimse bize sorarak kendi ülkesinin savunma sistemlerini oluşturmuyor. Biz de kendi savunma sistemlerimizi oluştururken herhalde birilerine sormayacağız. Göreve geldiğimizde savunma sistemlerinde yerlilik oranı yüzde 20'iken ş u anda savunma sanayimizde yerli ve millilik yüzde 80'e çıktı. Farklı bir şekilde güçleniyoruz, güçlenmeye mecburuz. Çevremizde birçok yerde kendine göre hesabı olanlar var. İşte başta Yunanistan'da, Fransa'da. Biz kendi kendimize yetmenin gayreti içindeyiz. Herhalükarda güçlenerek yolumuza devam ediyoruz."

Kaynak: Haber Kaynağı
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim