• BIST 8890.43
  • Altın 2239.539
  • Dolar 32.3365
  • Euro 35.1002
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 18 °C

Başkasının hukukunu koruyamayan, kendi hukukunu da koruyamaz!

Recep Canpolat

AKP İktidarı döneminde yapılan hukuksuzluklar, üçüncü dünya ülkelerinde görülebilecek düzeydeki boyutlara ulaştı. Delil oluşturarak, sahte suç üretilerek, uydurma mahkemeler kurularak, masum insanların hürriyetleri ellerinden alındı. Son 5 sene içerinde zorlama suçlarla insanlar cezaevine atıldı.

Balyoz, Ergenekon gibi davalarda oluşturulan suç torbalarına, araştırılmadan-soruşturulmadan, masum insanlar, suçlu olanlar ile birlikte o torbanın içine kondu. Sağ görüşlü insanlar, "Sol Terör Örgütü Üyesi", gazeteciler ve yazarlar "Silahlı Terör Örgütü ve Bombadan Tehlikeli Kitap Sahibi" olarak yıllarca cezaevlerinde tutuldu.

Bu köşenin sahibi olarak, dünya ve ahiret görüşü, taban tabana zıt Ahmet Şık'ın ve Nedim Şener'in hakkını da bu köşeden savunurken, terör örgütü üyesi suçlamasıyla hakları elinden alınan Hanefi Avcı ve Tuncay Özkan'ın hukukunu da aynı mihvalden dile getirdim.

O dönemde AKP İktidarının yancılığına soyunan Fethullah Gülen Cemaatini de ağır bir dille eleştirirken, hukukun bir gün herkese ve her kesime lazım olduğunu, buradan ifade ettim.

CEMAATA YAPILAN HUKUKSUZLUK!

Gelelim bugüne...

Dün başkalarına yapılan hukuksuzluğun aynısı, bugün Fethullah Gülen Cemaatine yapılıyor.

17 Aralık Rüşvet Operasyonu ve AKP Hükümetin akamete uğrattığı 25 Aralık Yolsuzluk soruşturmasının üzerinden tam bir yıl geçti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kin ve nefret söylemleriyle Fethullah Gülen Cemaatine karşı başlatılan "CADI AVI" son bir haftada zirve yaptı.  Kel Ali, Necip Ali ve Kılıç Alilerin İstiklal Mahkemelerine rahmet okutacak Sulh Ceza Hakimlikleri marifetiyle, Türkiye'de bir hukuk katliamı ve garabeti yaşandı.

Paralel Yapı olarak nitelenen Gülen Cemaatinin, AKP İktidarına karşı "Darbe Yapma" suçlaması, yerini "Silahlı Terör Örgütü" konseptine bıraktı. Paralel Yapı, Sulh Ceza Hakimliklerinin HUKUKU zorlaması ile Silahlı Terör Örgütü oldu.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın başlattığı 14 Aralık Operasyonu'nda Gülen Cemaatinin yayın organları olan Zaman Gazetesi ve Samanyolu Medya Grubu'nun üst düzey yöneticileri Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca'nın içinde bulunduğu 32 kişi gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Savcılarının, 6 günlük soruşturması ve sorgulaması sonucu, Sulh Ceza Hakimliğine sevk  edilen Samanyolu Medya Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 3 polis şefi "Silahlı Terör Örgütü kurmak ve Yönetmek" suçlaması ile tutuklanarak Silivri cezaevine gönderildi. İçlerinde gazeteci, yönetmen, senarist ve polislerin bulunduğu 28 kişi ise serbest bırakıldı.

28 Şubatçılarının Fethullah Gülen hakkında yapamadığı "Terör Örgütü Lideri" suçlaması, AKP iktidarı döneminde hayata geçti. Cemaat için büyük bir travma olarak nitelenen Fethullah Gülen hakkında İnterpol kanalıyla Kırmızı Bülten çıkarılması olayı İstanbul Cumhuriyet Savcıları İrfan Fidan ve Hasan Yılmaz tarafından gerçekleştirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gülen hakkında yakalama kararı çıkarılması için Sulh Ceza Hakimliği'ne başvuruda bulundu. 1. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Başsavcılığı'nın Gülen'i yakalama talebini kabul etti. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2014'te, Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, "Kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen medya, ekonomi ve bürokrasi alanlarında kanun ve nizamlara aykırı yapılandığı değerlendirilen suç örgütünün lideri olan şüpheli Fethullah Gülen'in, 1998 yılında yurt dışına çıktıktan sonra bir daha ülkeye dönmediği" kaydedildi.

MEDENİYET KUŞU, UÇUP GİDİYOR!

AKP iktidarı, zorlama ve dayatmalar ile yargıya paçavraya çevirerek, tedirgin bir toplum oluşturdu. Aydın ve gazeteci güruhu, "taraf olmayan bertaraf olur" tehdidi ile tercihe zorlandı.

Günümüzün Türkiye'si, maalesef bu noktaya demir atmış durumda. Korkmuş, sinmiş ve inancını kaybetmiş aydını ve gazetecisi olan bir toplumun, medeniyeti yakalaması mümkün değil.

Türkiye'de sağcı-solcu değil, namuslu ve namussuzlar ile ahlaklı ve ahlaksızların mücadelesi olduğunu herkesin ve herkesimin bilmesi gerekir.

ERDOĞAN'IN CEVAPLAMADIĞI SORULAR

17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmasının yapıldığı dönemde, internete düşen tapelerde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtları ile ilgili hiç bir gazeteci, Erdoğan'a bu konuda soru sormadı, soramadı.

Som Petrol ve Turang Transit'in aldığı ihaleler ile ilgili ABS Grup'un sahibi Sıtkı Ayan hakkında, "Kucağımıza oturacak" sözü ile ilgili, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yapmadı, yapamadı.

Hele meşhur SIFIRLAMA tapesi arada kaynadı gitti. Ancak Başbakan Erdoğan internete düşen ses kayıtları ile ilgili "MONTAJ" demekten başka bir şey söylemedi, söyleyemedi.

Bir konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a haksızlık etmemekte fayda var. Bu tapeler arasında MİLGEM ile ilgili yaptığı konuşmayı inkar etmedi, etmek istemedi. Erdoğan'ın Milli Gemi tapesiyle ilgili niçin gerçekleri ifade ettiği ise anlaşılamadı.

"Kabataş'da Başörtülü Bacımız" ile ilgili görüntülerin ortaya çıkmasına rağmen, hiç bir gazeteci bu konuya dokunmadı, dokunamadı. Hatta KABATAŞ'DA BAŞÖRTÜLÜ BACIMIZ trendi, iktidar ve tetikçileri tarafından o dönemde zirveye çıkardı desek YALAN OLMAZ.

CEMAAT KİRLİ DE! AKP ÇOK MU TEMİZ?

Diğer taraftan Paralel diye dillendirilen Fethullah Gülen Cemaati ile ilgili iktidarın "KİRLİ BİR YAPI" iddiasına karşın, AKP iktidarının da çok temiz olduğunu kimse iddia edemez.

Bu ülkeyi 11 sene Gülen Cemaati ile beraber ahbap-çavuş ilişkisi ile yöneten AKP iktidarı, "KANDIRILDIK" masalı ile Türk toplumunun zekası ile alay etmesine rağmen, toplumu da bu söylemler ile ikna ettiği SU GÖTÜRMEZ BİR GERÇEK.

Hedefe ulaşmak için her türlü enstrümanı, acımasızca yönlendirmekten geri kalmayan siyasi iktidar, toplumun yozlaşmasına da büyük katkı sağlıyor. İktidarın güvenlik ve yargı erkini hoyratça kullanırken, önündeki engelleri hukuksuz bir şekilde yok ediyor.

Bu hukuksuz ve adaletsiz düzen için kimse, "Bu bizi ilgilendirmiyor. Kavga onların kavgası" deme hakkına sahip değil. Eğer bu ülkede yaşamaya devam ediyorsak, her kavga bizi ilgilendiriyor. Türkiye Cumhuriyeti "Kontrolsüz bir gücün" insafına terk edilemeyecek kadar değerlidir.

Yargı parçalanırken, emniyet bölünürken, hukuk yok edilirken, Beyt-ül mal soyulurken, kimse emniyette olmayacaktır.

Tarih bugünleri yazacak ve her söz sahibinin ne kadar kemikli olduğu ortaya çıkacaktır.

Sevgi ve muhabbetle kalın...

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim