• BIST 9079.97
  • Altın 2301.089
  • Dolar 32.3484
  • Euro 35.109
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 23 °C

Türkiye, YPG'yi neden vurdu?

Türkiye, YPG'yi neden vurdu?
Geçtiğimiz cumartesi başlayan Suriye topraklarındaki YPG operasyonunda Türkiye neyi amaçlıyor?

Suriye'nin kuzeyi, Türkiye'nin güneyi.. Rejim ve Rusya'nın desteğiyle ilerlemeyi sürdüren terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı YPG, Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen kritik bölgelerde geri adım atmayınca operasyon kaçınılmaz oldu.

Özellikle Azez bölgesindeki PYD'nin vurulmaya başlanması ne anlama geliyor? Türkiye dünyaya hangi mesajı veriyor?

İşte bu soruların cevabını Mehmet Acet bugünkü köşesinde verdi;

Türkiye YPG'yi neden vurdu?

İlk işareti Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika dönüşü vermişti.

“Dönüşte dar kapsamlı bir güvenlik toplantısı yapacağız” diyerek.

‘Dar kapsamlı’ toplantıya, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Mit Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar katıldı ve bu stratejik karar olgunlaştırıldı.
Başbakan Davutoğlu, Hollanda dönüşü “Halep koridoru ile ilgili Türkiye bir şey yapacak mı?” diye soran gazetecilere, “biraz daha bekleyin, neler olup bittiğini göreceksiniz” diye cevap verince, kısa süre içinde bir şeyler olacağı beklentisi Ankara’da yaygınlaştı.

Önceki gün ikinci vakti, yerel kaynaklardan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyindeki Azez Bölgesi civarında PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG mevzilerin bombalamaya başladığı yönünde haberler gelmeye başladı.

Ankara’daki kendi kaynaklarımıza dönüp sorduk.

Haber doğruydu.

Konuştuğumuz güvenlik kaynakları ilave olarak, PKK’nın Türkiye’ye silah soktuğu tespiti yapılan,  daha doğudaki, Mardin’in ilçelerinin karşısında bulunan YPG mevzileri de vurulabilir bilgisini bizimle paylaştı.
Nitekim, bu yazıyı yazdığımız sırada irtibat kurduğumuz yerel kaynaklar, Haseke civarındaki YPG unsurlarının da TSK’nın top atışlarının hedefi olduğu bilgisini teyit etti.

Yine yerel kaynaklardan edindiğimiz güvenilir bilgilere göre, ilk topçu atışlarında YPG 38 kayıp vermiş, çoğu ağır yaralı olmak üzere onlarcası da yaralanmıştı.

ANKARA’DAN DOĞRU ZAMANDA DOĞRU HAMLE

Etkili menzili 40 km olan Fırtına obüsleriyle yapılan topçu atışlarının hedef aldığı bölge, Ankara’nın bir süredir kırmızı çizgimiz diye söz ettiği alanı kapsıyor.

YPG, Fırat’ın batısına geçmeyecek denilince, PKK’nın Suriye uzantısı olan bu örgüt, arkadan dolanarak başka bir yönteme başvurdu.

Rus hava bombardımanını arkasına alarak Fırat’ın Batısı’na geçmiyormuş gibi yapıp, elinde bulundurduğu Afrin’den çıkardığı güçlerle ılımlı muhaliflerin kontrolündeki yerlere saldırdı.

Ankara açısından bu, kırmızı çizgiyi, ‘çocuk kandırır gibi’ aşma çabasından başka bir şey değildi.
Ele geçirdiği yerlerde demografik temizlik yapıp, kendisine tabi olmayan Kürtlere bile zulmeden YPG’nin kontrol altına almaya çalıştığı bu bölgede, Sünni Araplar ve Türkmenlerden oluşan bir milyon civarında nüfus yaşıyor.
Ankara’nın burayı kırmızı çizgi ilan etmesinin temel gerekçelerinden biri de bu zaten.

Bölgede Kürt nüfus olmadığı gibi, o civara hakim olan ılımlı muhalifler, Rus bombardımanı öncesi DAİŞ’e karşı başarılı püskürtme harekatları yapmış, 7,8 köyü kurtarmıştı.
Dolayısıyla ABD’nin Türkiye’ye “topçu atışlarını durdurun” çağrısı yaptığı açıklamada geçen “herkes DAİŞ’e yoğunlaşsın” ifadesi fazlasıyla gülünç kaçıyor.

Daha gülünç kaçan beyanatlar ise, HDP’li yetkili isimlerin bu bombardımana verdikleri tepki biçimi.
Yalanlarla dolu propaganda makinasını gürültülü bir şekilde işletmekte mahir olan HDP yetkilileri, TSK’nın topçu atışı yapmaya başlamasından sonra Türkiye’yi her zamanki ezber cümlelerle “DAİŞ, El Kaide ve Nusra Cephesi’nin müttefiki” olmakla suçladı.

Halbuki, o bölgede bu sözü edilen radikal grupların hiçbiri olmadığı gibi, Türkiye açısından gelinen noktada HDP’li Figen Yüksekdağ’ın “sırtımızı dayıyoruz” dediği YGP türü örgütler Türkiye’ye karşı terör üreten yapılar haline dönüşmüş durumda.

Türkiye’nin bu hamlesinin uluslararası hukuk nezdinde başını ağrıtacak bir yönü de bulunmuyor.
Neden derseniz mesele bir ulusal güvenlik meselesi haline dönüşmüş durumda.
Kandil bugün hangi gerekçelerle vuruluyorsa, Suriye’deki PKK unsurlarına dönük bu tür operasyonlar da aynı haklı gerekçeye dayanıyor.

7 aydır mücadelesi verilen, şehit acılarıyla memleketin canını yakan Güneydoğu’daki çukur kazma eylemlerinin Suriye’deki savaştan beslendiği ortada iken, 5 yıldır “Aman Suriye’ye karışmayalım” fobisi üreten HDP dışı lobilerin nasıl bir ideolojik körlük ve basiretsizlik içerisinde olduğu da ortada.
 
Nitekim, önceki gün başlayan topçu atışlarında hedef alınan noktalardan birinin de PKK’nın Türkiye’ye silah soktuğu tespiti yapılan Haseke’deki YPG mevzilerinin olduğu gözden kaçırılmamalı.
PKK, Suriye’den Türkiye topraklarına silah, bomba, mühimmat sokacak, Suriye’den esinlenerek çukur kazıp şehir savaşları başlatma projesi yürütecek, sonra da çıkıp birileri“aman Suriye’ye karışmayalım” konformizmi üzerinden hükümete baskı uygulayacak.
Oldu güzelim…

Türkiye, nasıl Kandil’i bombaladığı için Irak bataklığına sürüklenmemişse, Suriye’deki PKK uzantılarına operasyon yaparak Suriye bataklığına saplanmış olmaz.
Ya da şöyle söyleyelim.

Kandil’i uçaklarla bombalamak ile, Suriye’deki YPG’yi toplarla dövmek arasında gelinen noktada hiçbir bir fark kalmamıştır.

PKK, Türkiye’yi destabilize etme rüyasından uyanana kadar bunun bedelini ödemeye devam eder. 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim