• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 28 °C
  • İzmir 23 °C

Tıbbi Uygulama Hatalarına Güncel Bakış

Tıbbi Uygulama Hatalarına Güncel Bakış
Hukukçu Hekim Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, hasta ve hasta yakınlarının, özellikle dava açma yoluna gitmeden, öteki hak arama yollarını kullanmalarını...

Hukukçu Hekim Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, hasta ve hasta yakınlarının, özellikle dava açma yoluna gitmeden, öteki hak arama yollarını kullanmalarını tavsiye ettiklerini söyledi.

Tıbbi uygulama hataları, hasta ve yakınları için hak arama yolları konusunda açıklamalarda bulunan Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Tahsin Keçeligil, Türkiye'de tıbbi uygulama hataları konusu üzerinde son yıllarda daha çok durulduğunu ifade etti. Tıbbi uygulama hatalarının, kimi zaman hekim ya da diğer bir sağlık personelinin hatası, kimi zaman sağlık ekibinin hatası olduğunu söyleyen Keçeligil, pek çok defa ise organizasyon kusuru olarak karşılaşılan bir durum olduğunu belirtti.

"ÖZEL OLARAK DÜZENLENMİŞ BİR KANUN YOKTUR"

Tıbbi uygulama hatalarında temel sebeplerin; dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik, emir ve nizamlara uymamak şeklinde ifade edilebileceğine söyleyen Keçeligil, "Türk Ceza Kanunu, çoğu defa kasta dayalı olmayan bu tip sorumluluğu "taksir" sorumluluğu olarak kabul etmekte ve "özen yükümlülüğüne aykırılık" olarak açıklamaktadır. Ülkemizde, tıbbi uygulama hataları bakımından özel olarak düzenlenmiş bir kanun yoktur. Bu vakalar, ceza hukuku ve özel hukuk bakımından, genel hükümler dahilinde değerlendirilir" dedi.

"BAZI DURUMLARDA SAĞLIK PERSONELİNE SORUMLULUK YÜKLENEMEZ"

Sağlık hizmetlerinin yüksek riskli işler arasında yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Keçeligil, "Başka bir ifadeyle, her tıbbi müdahalenin az ya da çok bir riski vardır. Risksiz bir tıbbi uygulama mümkün değildir. Normal şartlarda, sağlık hizmetleri, hastanın aydınlatılmış rızası dahilinde ve "izin verilen risk" dediğimiz kavram kapsamında yürütülür. Bu noktada, "aydınlatılmış onam" kavramına değinmeliyiz. Anayasamızın 17. maddesine ve Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 5., 15. ve 24. maddelerine göre, "Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz. Hastanın bilgilendirilmek suretiyle rızasının alınması esastır'. Tıpta, öngörülebilen ancak önlenemeyen kimi durumlar vardır ki, bunlar "komplikasyon" olarak adlandırılırlar ve bunlar nedeniyle sağlık personeline bir sorumluluk yüklenemez. Buna karşılık, öngörülebilen ve önlenebilen bazı istenmeyen durumlar vardır ki, bu zararlı sonucun gerçekleşmesi halinde tıbbi uygulama hatasından söz edilir ve sağlık personeli bundan sorumlu tutulabilir. Burada, esas önemli olan şey, gerekli tedbirler alınarak önlenmesi mümkün olan bir zararlı durumun, yeterli önlem alınmadığı için gerçekleşmiş olmasıdır. Mesela, bir ameliyatta, gerekli dikkat ve özen gösterilmediği için hastanın vücudunda yabancı cisim unutulmuş ise veya hastanın sağ dizi yerine sol dizi ameliyat edilmiş ise, bu durumda açık bir tıbbi uygulama hatası vardır. Buna karşın, her türlü tedbirin alınmış olduğu bir ameliyattan sonra o bölgede enfeksiyon gelişmiş ise, burada özen yükümlülüğü yerine getirildiği için bir kusur söz konusu olmayacaktır" diye konuştu.

"DAVA AŞAMASINDA UZMANLARDAN GÖRÜŞ ALINMASI YARARLI OLACAKTIR"

Her insanın bünyesinin farklı olduğunu belirten Keçeligil, "Buna bağlı olarak, tıbbi uygulamalarda matematikte olduğu gibi sonuç kesin biçimde garanti edilemez. Her hasta bünyesinin bir ilaca ya da bir uygulamaya yanıtı farklı olabilir. Dolayısıyla, tıbbi uygulama hatalarına bakıldığında, hastanın aydınlatılmış olmasının varlığı, dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun işlem, organizasyonun işleyiş şekli, hasta kayıtlarının tam ve güvenilir oluşu gibi çok sayıda parametre ele alınmalıdır. İşte, bu durumda, tıbbi uygulama hatasının olup-olmadığı sorusunun yanıtını alabilmek için, yargı makamları "bilirkişi" görüşünden faydalanırlar. Ülkemizde, kanuni bilirkişiler olarak, Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası ve üniversite klinikleri bulunmaktadır. Hasta veya hasta yakını, bir tıbbi uygulama hatasına maruz kaldığını düşünüyorsa, kanun ve yönetmelikler ona çok çeşitli haklar sağlamaktadır. Hastanın ve hasta ile ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü müracaat, şikayet ve dava hakları vardır. Hasta ve hasta yakınlarının, özellikle dava açma yoluna gitmeden, öteki hak arama yollarını kullanmasını tavsiye edebiliriz. Dava açma aşamasına gelindiğinde ise, muhakkak surette, Tıp ve Sağlık Hukuku konusunda deneyimli bir uzmandan görüş alınarak hareket edilmesi yararlı olacaktır" şeklinde konuştu.

Kaynak: Haber Kaynağı
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim