• BIST 9452.29
  • Altın 2497.062
  • Dolar 32.585
  • Euro 34.7887
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 21 °C

Liderler'den 23 Nisan mesajları

Liderler'den 23 Nisan mesajları
Siyasi parti liderleri TBMM'de 23 Nisan münasebetiyle konuşmalar yaptı. TBMM'nin 94. yıldönümünde özel oturumda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ve BDP'den Pervin Buldan konuştu.

Pervin Buldan'ın konuşmasından satırbaşları

TBMM'nin 94. yılını yaşıyoruz. Buruk da olsa çocuk bayramını kutluyoruz. Demorkasi adalet eşitlik bağlamındaki en temel eksikleri ele almak tarihi bir sorumluluktur. 23 Nisan'ı da öncekilerde olduğu gibi demokrasinin yetereince yerleşmediği yeni bir anayasanın yapılmadığı çözüm sürecinin henüz barışa evrilmediği bir orttamda karşılıyoruz. 94 yıl önce büyük meclis Türklerin kürtleri farklılkları kucaklayan çoğulcu bir ilkeyle kurulmuştur. Ademi merkeziyetçilik anlayışı da 21 anayasasında açıkça yer almıştır. Ne varki 24 anayasasıyla çoğulculuk esası terk edildi. Tek tipçi retçi ve inkarcı bir sisteme geçildi. Katı ulus devlet yapısı omuz omuza mücadele veren kimlikleri dışladı. Bunun faturası ise çok ağır oldu. Çok büyük felaketler yaşattı. 1938'deki Dersim katliamında en büyüğünü yaşadık. 50 bin insan kaybettik. Binlerce köy yakıldı yıkılıd. Hiçbirinin heasbı sorulmadı. Peşpeşe darbeler yaşandı insanlara işkence yapıldı. Bu ülkenin özgür ve eşit geleceği için çalışan gençler Deniz Gezmişler idam edildi. Kürt halkının aydınları katledildi. Ülkemizin en güzel renklerinden birini oluşturan Ermeni halkının güzel insanı Hrant Dink katledildi. Adalet hiçbir zaman mülkün temeli olmadı. Yargı hiçbir zaman adalet dağıtan bir yer olmadı. Roboski'de çoğu çocuk 35 insanımız bombalanarak paramparça edildi. Hesabı sorulmadı. Yüzde 10'luk antidemokratik seçim barajıyla Kürtlerin paralementoda demokratik hakları hiçe sayıldı. Kadınlar ayrımcılığın en katmerlisini yaşadı. Kadınların eşit temsiliyeti sistemin ürünü olan erkek egemen anlayışla engellendi. Yoksulluk yolsuzluk gelir adaletsizliği her geçen gün artıyor. Kamu kaynaklarını kötüye kullanma rant için çevreyi doğayı katletme ormanları yok etme politika haline geldi. 

Denetime kapalı asla hesap vermeyen vesayetçi sistem bu sonuçları üretti. Çağımız dünyamızın gereklerine göre demokratik yapısal reformlarını gerçekleştirmeyen bir Türkiye krizlerle iç içe yaşamaya devam edecektir. Böyle bir yapıyla bölgede model olamayacaktır. Demokrasi açığının giderek büyüdüğü ortamda demokrasi dışı meşru olmayan yapıların güç kazanacağını görmek gerekir. Tekçi milliyetçi otoriter zihniyetle hesaplaşmalıyız. Katı ulus devlet çizgisi aşılıp demokratik ulus modeline geçilmezse sorunlarımız artarak devam edecektir. 

23 Nisan dolayısıyla üzerinde durmamız gereken nokta çocuklarımızn karşılaştığı sorunlardır. Bir yanda renkli 23 Nisan kutlamaları diğer yanda ise şiddete maruz kalan çocuklar. Roboski'de 19 çocuğun bedeni savaş uçaklarınca paramparça edildi. Onların adı bu 23 Nisan'da yok. Cezaevlerinde tecavüze uğrayan çocuklar yok. Yollar kapalı olduğu için hastaneye yetiştirliemeyen Muharrem bebek, Ceylan'ın bedenine 13 kurşun saplanan Uğur Kaymaz'ın, sevgili Berkin Elvan'ın da adı 23 Nisan'da yok. Kayıtdışı çalıştırılan 1 milyon çocuk kalem yerine çekiç tutuyor. Onların da adı yok. Sokakta mendil satan boyacılık yapan çocuklar... Onlar da yoklar. Eğitimde olması gerekirken çocuk yaşta evlendirilen çocuk gelinler de 23 Nisan'da yoklar. Annesiyle cezevine girecek olan Özgür ve Nuri için de 23 Nisan yok... Çocuklarımıza bunları mı reva göreceğiz. Çocuklar bunun hesabını bu ülkeyi yönetenlerden sormayacak mı? Çocuklara eşit ve özgür bir dünya yaratmanın koşullarını yaratmak için derhal harekete geçilmelidir. 23 Nisan dolayısıyla  demokrasi açığımızın kapatılması açısından somut önerilerimiz var. Çoğulcu yeni bir anayasa şarttır. Halk mücadelesinin parlamentoda temsilini engelleyen yüzde 10 seçim barajı ve TMK kaldırılmalıdır. Cezaevlerindeki hasta tutsaklar ve siyasi düşüncelerinden dolayı hükümlü tutsaklar özgür kalmalıdır. Aşırı merkeziyetçi sistem kalkmalı ademi merkeziyetçi sisteme geçiş için reformlar yapılmalıdır. Kürt sorununda çözüm için Sayın Öcalan'la İmralı'da başlayan çözüm süreci için adım atılmalıdır. Yasal bir statü ve çerçeveye kavuşturulmalıdır. Aleviler ve farklı inanç grupları üzerndeki baskılar son bulmalıdır anayasal güvence altına alınmalıdır. Anadilde eğitim yasağı kaldırılmalıdır. Faili meçhuller aydınlatılmalıdır. Doğayı katleden yağmacı anlayışı terkedilmelidir. Çocuklarımıza eşit fırsatlar sunulmalıdır. 

Geleceğimiz olan çocuklarımıza yönelik her türlü ayrımcılığı çocuk işçiliği ve tutukluluğuna son verilmelidir. Bu vesileyle gerek Türkiye gerekse dünyadaki bütün çocukların daha barışçı bir dünyada yaşamalarını temenni ediyoruz. 

Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:

TBMM'nin 94. kuruluş yıldönümü münasebetiyle bir araya geldik. Sözlerimin başında sizleri ve izleyen aziz vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum. 94 yıllık maziden gelen Gazi meclisimizin kutlu hatıralarını sevinç dua ve hürmetle yad ediyorum. Bu yüksek demokrasi mabedinin anlamı üzerine tekraren ve samimiyetle düşünüyoruz. TBMM herşeyden önce Türk milletine duyulan sevgi ve saygının eşsiz bir tezahürüdür. Milli iradeye sadakatin egemenliğe bağlılığın çok açık ve net kanıtıdır. Meclisin açılması döneminin şartlarını dikkat aldığımızda destansı bir adımdır. 

Milletimiz kendi geleceğini bizzat kendisinin yön vereceğini 23 Nisan'da göstermiş ve temsilcileri eliyle dünyaya duyurmuştur. Gazi Mustafa Kemal'in sözleriyle Meclis bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı müdafaa için toplanmıştır. Çorak bağımsız Ankara'da istikametimizin rotası çizilmitşir. Mondros'taki aldatma ve işgallere en etkili cevap olmuştur. 23 Nisan 1920 boğaza demirleyen şımarık ve cüretkarlığa rest çeken milli direniştir. 23 Nisan asırlarca vatan topraklarının istilasını ve Türksüz anadolunun hayalini kuranlara karşı en kararlı duruştur. Devlet kurmadan meclisi açacak kadar cesaret sahibi Türk milleti meclisin vasıtasıyla köleliğe meydan okumuştur. Geri çekilmeleri durdurmak yeni bir dirilişe hevesle ortam açmak için Ankara'nın kutlu bağrında bağımsızlığa odaklanmış milletin sinesini tek yol olarak kabul etmiştir. 23 Nisan cuma günü Cuma namazının hemen ardından kuran tilaveti hatmi şeriflerle salavatlarla ilk meclisin kapısı aralanmış. Ulus'taki taş binaya milleitn bütün hayalleri yansımış ete kemiğe bürünmüştür. Bağımlı yaşamı parya olmayı aklının ucundan bile geçirmeyen millet evlatları Ankara'da tek vücut olmuştur. 

Şuna buna boyun eğmektense ölmeyi yeğleyen milliyetçi vatanseverler Ankara'ya akın etmiştir. İlk Meclisteki konuşmayı yapan Sinop Mebusu Şerif Bey, "Tam bağımsızlık ile yaşamak kararlığında olan milletimiz bu esaretini kesin bir biçimde reddetmiş ve derhal vekillerini toplayarak yüce meclisi vücuda getirmiştir". 

Savaş şartlarının ağırlığına rağmen ilk meclis demokrasinin erdemine inanmıştır. Kutlu çatı kurtuluş mücadelesinin sevk ve idare merkezi olarak gazilik ünvanına layık görülmüştür. İnsanı yorgun düşmüş bir ülkenin demokrasiye bağlı kalarak meclisi açık tutarak varlık mücadelesi vermesi çok enderdir. Bu açıdan TBMM yalnızca meşruiyetini ve iradesini milletten alan kurumsal bir yapı değil aynı zamanda büyük Türk milletinin yaşama varolma bağımsızlık ve özgürlük düşüncesinin temsil edildiği ruhun ta kendisidir. 

Omzumuzdaki görevlerin ağırlığını çok iyi biliyoruz. Bu vazifeyi yerine getirmek için üstlendiğimiz cesaret ve ilham tarihimizin şanlı sayfalarında vardır. İçlerinde meclisi mebusandan gelen sayıca kalabalık bir grup vardı. Toplumun her kesiminden sosyal ve ekonomik hayatın her vechesinden gelenler bulunuyordu. İlk meclis Türkiye cumhuriyetinin harcını karmış temellerini kazmış duvarlarını örmüştür. Farklara rağmen vatan ve millet konusunda aykırı ses çıkmamıştır. 

Birinci meclis bu sayede savaşlarla dayatmalarla içten içe çürüyen çözülen imparatorluğumuzdan ulus devlet çıkarmayı başarmıştır. Kararlara kardeşliğin mürekkebi damlamıştır. Telgraf masalarında tahta sıralarda dar koridorlarda hep birlikte kurtuluşun düşü kurulmuştur. Ayaz geceleri yaran ateşli toplantılarda şeref davasına ant içilmiştir. İlk meclise bakınca etnik koalisyonu değil Türk milletini görüyoruz. Biz ilk meclise bakınca mecburen bir araya gelmiş yapay bir kalabalık değil Türk milletinin bekası için kefene sarılan gerçek istiklal kahramanları görüyoruz. Türk milliyetçiliğinin yüksek erdem ve başarısını görüyoruz. Herkese de bu nazarla Meclise bakmasını tavsiye ediyoruz. Başka yol ve mecralar arayanları tefekkür etmeye davet ediyorum. Bu vesileyle sevgili çocuklarımızın ve bütün çocukların bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. 

Bu kutlu meclisi emanet eden büyük Atatürk ve dava arkadaşların ilk meclisin muhterem üyelerine ve bugün hayatta olmayan aziz mensuplarına Allah'tan rahmet diliyorum. Sizleri ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum. 

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

Cumhuriyet Halk Partisi adına 23 Nisan çocuk bayramını kutluyor ve büyük günün ülkemiz için aydınlık günlerin müjdecisi olmasını diliyorum. Cumhuriyetimiz bütün dünyaya bir bayram hediye edecek kadar ufku geniş ulusal egemenliği baştacı yapacak kadar halka güvenen devrimci kadroların eseridir. 

Mustafa Kemal'e atıfla söylemek isterim ki Ulusal egemenliğin ışığı karşısında zincirler erimiş taş ve tahtlar batmış yokolmuştur. Cumhuriyeti kuran devrimci kadroların ulusal egemenlik ile neyi ifade ettiğini anlamak gerekiyor. Bu kavram çarpıtılarak dikta rejimi kurmaya kalkanların Atatürk'ün Balıkesir'de yaptığı konuşmayı öğrenmesi gerekir. "Milli emeller yalnız bir şahsın değil bütün millet fertlerinin arzularının bileşkesinden ibarettir." der Atatürk. 

Ulusal egemenlik çoğulcu bir rejim temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir. Çoğunluğun güçlü güçlünün de haklı olduğu yurttaşların baskı korku yasaklar kin ve yoksulluk tehditleriyle yönlendirildikleri bir sistem çoğulcu değildir. Sandıktan çıktım ne istersem yaparım anlayışı ulusal egemenlik ile bağdaşmaz. Ulusal egemenlik sandıktan çıkan oy ile ilgili değildir. Egemenlik her ferdiyle bütün ulusundur. Sayısal çokluğu egemenlik olarak kullanmak ulusal iradenin istismarıdır. Bu yönetim tarzına demokrasi ve cumhuriyet kelimeleri yakışmamaktadır. 

Özgür medya yurttaşlar ve oy sandığına hapsolmayan bir iktidar rejimidir demokrasi. Egemenliğin kaynağı olan halka sandıktan sandığa değil her gün hesap verilen rejimin adıdır. Yüzde 10 seçim barajı ulusal egemenliği hiçe sayan temsil haklarını çalan ve iktidarda kalmak için her şeyi reva gören çarpık zihniyetin ürünüdür. Seçim barajlarını düşürmeyi adeletsiz yeni bir sistemi kabul etme kaydına bağlamak da milli iradeye saygısızlıktır. Milli iradeyi gaspetmek için bir silah gibi kullanılamaz. Üstünlerin hukukunun egemen olduğu yerde millet yoktur. Halkımızın ulusal egemenliği yasama yürütme ve yargı aracılığıyla kullandığını biliyrouz. Yürütmeye tek başına bu yetkiyi kullan denmemiştir. Yasama organın etkisizleştirildği bir rejimi sürdürmek egemenliği hiçe saymak demektir. Toplumu sindirmek için özel mahkeme oluşturanlar, kararını beğenmeyince AYM'yi yok sayanlar, yolsuzluk ve rüşvet opreasyonlarına ve soruşturmalarına engel olanlar yasaları ve anayasayı çiğnemişlerdir. 

Halkın iradesine saygı duyduklarının nasıl iddia edebilirler. Varlığını ve saygınlığını hukuka bağlılığına borçlu olan Meclisin bütçe denetim yetkileri elinden alınmıştışr. Türkiye'nin demokratikleşme tarihi bu meclisin yetkilerini genişletme tarihidir. Meclisin yetkilerine göz dikenler bunu akıllarından çıkarmasınlar. 

23 Nisan aynı zamanda Dünya çocuklarına armağan edilmiş ilk ve tek bayramdır. Özgürlük eşitlik ve bilime bağlı toplumlar fikri hür nesiller yetiştirebilir. Çocuklarımızın ufkunu kin ve nefretle değil sevgi ve dürüstlükle şekillendirirsek ülkemiz büyür. Çocuklarımızı nefretten uzak yüzünü geleceğe dönmüş bir sistemle yetiştirmek istiyoruz. Çocuklarımızı küresel dünyayla uyumlu yaşadıkları dünyayı sorgulayan bireyler olarak yetiştirmek istiyoruz. Özgür ve eşit bir gelecek özgürce gelişen nesillerle mümkündür. 

Bu yıl grubum adına 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramını temel hak ve özgürlükleri için canlarını feda eden gençlerimizin ve evinden çıkarak Türkiye'nin halkının kalbine gömülen Berkin Elvan'ın anısına ithaf ediyorum. 

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

TBMM'nin 94. yıldönümünü en kalbi duygularla kutluyorum. Tüm çocukların bayramının hayırlara vesile olmasını diliyorum. TBMM'nin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal'i Kurtuluş Savaşı'mızı sevk ve idare eden tüm milletvekilleirn rahmet ve minnetle yad ediyorum. 94 yıl boyunca TBMM çatısı altında Millet için hizmet üretmiş parlamenterlerimize de şükranlarımı sunuyorum. 

1. Dünya savaşı sona erip Başkent İstanbul düştüğünde, Ankara'da TBMM bir kurtuluş umudu olarak açıldı. Kurucu meclis mi Osmanlı Devleti içinde olağanüstü yetkilerle donatılmış bir meclis mi olduğu belirsizdi. Gazi Kemal açılışı duyurduğu telgrafta meclisin sivil ve askeri makamların üzerinde olduğunu ifade etmişti. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden Meclisin en üst makam olarak belirlenmesi büyük bir hadise ve yenilikti. Gazi Mustafa Kemal hayatının her safhasında TbMM'nin en üst merci olduğunu defalarca vurgulamış ve her meselenin çözüm yeri olarak Meclisi işaret etmiştir. TBMM'nin 94 yılllık tarihi işte bu büyük inkılabın çetin münakaşasına sahne olmuştur. 

Halk TBMM'yi heyecanla benimsemiş inanmış ve güvenmiştir. Halk TBMM'Yi kendisinin temsil edildiği makam olarak her zaman kucaklamış ve muhabbet beslemiştir. Ancak meclis tek adam olma diktatör olma hevesleri için halka ve halkın tercihlerine tepeden bakan kişi ve zümreler için adeta iktidarlarını paylaşmak zorunda oldukları makam olarak kalmıştır. Mutlu ve imtiyazlı bazı kesimler egemenliğin bir kişiden alınıp TBMM'ye devredilmesini hazmedememişler. 94 yıl işte bunun mücadelesi ile geçmiştir. Askeri bürokratik post modern ve yargı darbeleri halkın iktidarını zayıflatmak amacıyla yapılmıştşır. Meclis bütün darbelere rağmen dimdik ayakta kalmış milletin egemenliğini tecelli ettiren makam olarak muhafaza edilmiştir. 

94 yıl geçmesine rağmen milli egemenliğin halkın iktidarda olmasının TBMM'nin tüm makamlar üzerinde olmasının kabullenemeyen kesimler olduğunu biliyoruz. Kimi darbe kurumlarının kendilierini meclisin üzerinde görmek istediklerine şahit oluyoruz. Çetelerin illegal yapıların karanlık örgütlerin meclisi hiçe sayarak kendi şahsi ve örgütsel çıkarları adına milli iradeye kastettiklerini görüyoruz.

Kendini elindeki kalem veya sermaye ile meclise hükmetme sevdasına girdiklerine şahit oluyoruz. Bugün yargı bürokrasi eliyle ya da sokakta şiddet üretmek suretiyle meclisin sesinin kısılmak ve baskı altına alınmak istendiğini de görüyoruz. TBMM'ye tepeden bakmak 94 yıl öncesinde ait bir alışkanlıktır. Tahkir etmek zayıflatmak Cumhuriyeti yok saymaktır cumhuru dışlamaktır. 23 Nisan 1920'de bu meclis bir kurucu meclis olarak tesis edilmiş. Cumhuriyeti kuran da işte bu meclis olmuştur. BU meclisin içindeki ve dışındaki herkes Meclis'in en yüksek merci olduğunu sindirmesi gerekmektedir. 

Meclis'i yoksaymaya zayıflatmaya yönelik girişimler artık sadece silahlı darbelerle olmuyor. Modern dünyada silahların yerini başka araçlar alıyor. Bu araçlar milli irade hazımsızları tarafından meclise karşı bir saldırı aleti olarak kullanılıyor. Bir kaç hafta öncesine kadar bunu tecrübe ettik. Sosyal medyanın kötü niyetliler elinde milli iradeye saldırı aracı olduğunu gördük. İllegal yoldan elde edilmiş ses kayıtlarının montajların insanların mahremlerini gözetlemek suretiyle oluşturulmuş kasetlerin millet meclisini nasıl tehdit ettiğini gördük. Dış odakların ittifak yaptığı defalarca yaptığı gibi milli iradeye kastettiklerine şahit olduk. 

1920'nin öncesinde ve sonrasında yaşanmayanlar bir kaç ayda yaşandı. Bu ülkenin cumhurbaşkanı başbakanı genel kurmay başkanı bakanları hedef alındı. Siyasi partilerin genel merkezleri il başkanlıkları hukuksuzca dinlendi. Bu dinlemeler tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıldı. Sanatçı gazete yazarlar dinlenmeler yoluyla şantaja maruz kaldı. Hatta bu ülkenin dışişleri bakanlığındaki çok gizli görüşme dinlendi ve yayınlandı. 23 Nisan 1920'de olduğu gibi milletimiz saldırının mahiyetini anladı ve istiklal mücadelesi verircesine sandıkta demokrasiye güç verdi. 

Halkımız demokrasiyi egemenliği seçim ve sandığı vazgeçilmez olarak benimsemiştir. Halkın milli iradeye bağlılığı daha da güçlenmiştir. 1947 yılında sandık namusumuzdur diyen Mersin Aslanköylü kadınlar şu anda artık 77 milyonun sandık namusumuzdur dedikleri bir atmosferin oluşmasını sağlamışlardır. 

100. yıl kutlamalarına böyle bir heyecanla yürüyoruz. 2020 yılında meclisin açılışının 100. yıl dönümünde, 2023'te Cumhuriyetin 100. yılı idrak edeceğiz. 100. yıla dünyanın en büyük en güçlü en huzurlu ve istikrarlı ülkelerinden biri olarak ulaşacağız. 12 yıldır çok çalıştık ve Türkiye'yi çok büyük hayallerle buluşturduk. 

10 yıllardır terörle ağır bedeller ödeyen bir ülkede kardeşçe geleceğe yürüyen bir ülkeye geçtik. Demokrasi ve kardeşliğe daha çok sahip çıkarak cumhuriyeti güçlendireceğiz. Bu aziz millet herşeyin en iyisini ve güzelini hak ediyor. Bu aziz millet kanla canla fedakarlıkla kurduğu meclise canı gibi sahip çıkıyor ve güveniyor. Milletimizi hayal kırıklığına uğratmadan İstiklalimiz gibi İstikbalimizi de inşa etmeye devam edeceğiz. 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim