• BIST 8985.79
  • Altın 2299.076
  • Dolar 32.3237
  • Euro 35.0632
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 23 °C

Kılıçdaroğlu: Her yer rüşvet her yer yolsuzluk

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Her yer rüşvet her yer yolsuzluk" sloganlarına eşlik ederek, "Gerçekten de öyle" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

Türkiye tarihinde ilk kez bir başbakan yolsuzlukları savunmaya başlamıştır. İşçinin parası ile mi o ilanı verdin yoksa kendi paranla mı o ilanı verdin çık söyle...

AK Partili seçmenlere sesleniyorum. Sizi kandırıyorlar.

Vatandaşın önüne çıktılar. Temiz ve saf olduklarını anlatmak için. Yolsuzlukla mücadele ediyorlarmış. Asıl iştigal konuları yolsuzluk, bırakın mücadele etmeyi.

Siyaset bir rant aracı görüntüsünden kurtarılacaktır diyorlar. Türkiye'yi rant alanı haline getirdiler. Seçimle gelen herkesin vermesi gereken mal bildirimi şeffaf olarak bilgi ve denetime sunulacaktır diyorlardı. Siz hiç bir AKP'li vekilin mal bildiriminde bulunduğunu duydunuz mu? Sayın başbakan eğer kendinize güveniyorsanız, alın terinizle kazandığınız malı deklare ediniz. İstifa ettirdiğiniz adamlar neden çıkıp mal varlıklarını kamuoyuna açıklamıyorlar. 2002'deki seçim bildirgenizde açıklayacağız demiştin. Sana oy veren milletin önüne şimdi nasıl çıkıyorsun. Sen bu milleti kandırdın. İşte belgesi, işte açıklamaları... Bana oy verin ben bunları yapacağım diyen sensin. Şimdi tam tersini yapıyorsun.

Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıracağız diyor, kuvvetler ayrılığı hassasiyetle uygulanacak diyor. Kuvvetler ayrılığı kalmadı ki. Cemil Çiçek bile söyledi, 138. madde çökmüştür dedi. Bunu ben demiyorum TBMM başkanı söylüyor. Güçler ayrılığı çöktüyse devlet çöker.

Halkımız ödediği vergilerin hesabını sorma hakkına sahiptir diyor. Bu parlamentoya sen Sayıştay raporlarını getirmiyorsun. TBMM adına denetim yapıyor Sayıştay, sen onu bile buraya getirmiyorsun. AKP'ya oy veren bütün yurttaşlara sesleniyorum, sizi kandıran iktidara teslim olmayın. Sonuna kadar arkasındayız diyorlar. Hırsızlığın sonuna kadar arkasında olan adama adam denmez bizim ülkemizde.

Heryer rüşvet her yer yolsuzluk. Gerçekten de öyle...

AKP'nin yaptıkları bunlar. Çok şey söylüyor, her namuslu yurttaşın dinlerken hoşlanacağı şeyleri söylüyor. Laf tamam ama işe gelince, iş yok.

Laf tamam iş yoksa, memleketi rüşvet ve yolsuzluk götürür. 17 Aralık'ta bizim Cumhuriyet tarihimizin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yapıldı. Hemen çıktılar seçimlere üç ay kala eğer böyle bir operasyon yapılıyorsa bu bize karşı kurulmuş bir kumpastır. Sevgili yurttaşlarım bu operasyon 14 ay önce başlatılmıştır. Bir ihbar mektubu gelmiş. Devletin bütün katlarına gitmiş. İhbara bakmışlar çok ciddi. Araştırmışlar, soruşturmuşlar, mahkemeden karar almışlar, dinleme yapmışlar, fotoğraf çekmişler, olay çok büyük. Sonra düğmeye basıldı ve 17 aralıkta belli kişiler gözaltına alındı. 18 Nisan tarihli bir MİT raporu da ortaya çıktı. Doğrudan Başbakan'a verilmiş. Yolsuzlukların ana aktörü var, yakalanan. Bakanların Zarrab ile ilişkisi ortaya çıkarsa hükümet zor durumda kalır deniyor raporda. Bu başbakanın masasına konulan rapor. O başbakana sormak istiyorum. 18 Nisan'da bu raporu alınca o bakanlarla hiç konuştun mu? Konuşmaz.. .Neden? Talimatı veren kendisi. Çete reisi kendisi zaten.

Gerçek siyasiler şunu yapar. Yolsuzluk mu var kardeşim, o zaman sonuna kadar gidin. Toplumu çürütmeyelim der. Bunlar ise ne yaptılar. Önce paniklediler, sonra devletin içinde çete var dediler. Sonra polisleri bürokratları savcıları görevden aldılar. Yetmedi bu polis madem gidip hırsızları yakalayacak yönetmeliği değiştirelim önce hırsıza haber versin dediler. Samimi söylüyorum, anlatırken de sıkılıyorum, doğrudan yürütme organı, doğrudan yargıya müdahale ederek, savcının elini kolunu bağladı ve talimat verdiler, savcının talimatına uymayacaksınız dediler. Önce bize haber vereceksiniz dediler. Deniz Feneri davasını hatırlıyorsunuz değil mi? Polis İstanbul'da bir arama yapılacağını siyasi otoriteye bildiriyor. Köstebek bir bakan var. Onun koruma müdürü hemen Kırıkkale belediye başkanını arıyor. İstanbul'da arama yapıacak haber ver diyor. Sabit telefondan haber veriyor.

Danıştaya başvuruldu, bu yönetmelik doğru değildir denildi. HSYK aynısını dedi. Kıyamet koptu. Vay efendim siz nasıl konuşuyorsunuz dediler. Senden mi izin alacak, demokrasi yok mu? Bu yolsuzluğun boyutu 247 milyar, eski parayla 247 katrilyon lira. Yolsuzluğun boyutu bu. Dedim ki bu parayla neler yapılır bi hesaplayın dedim. TÜİK'in verilerine göre, 2 milyon 831 bin kişi iş arıyor. Bu parayla bu işçilerin hepsine 8 yıl süreyle asgari ücret üzerinden para ödenirdi. 300 bin atama bekleyen öğretmen var. 300 bin öğretmeni göreve başlatırdınız ve 30 yıl süreyle para öderdiniz. 9 buçuk milyon emekli var. Her emekliye 25 bin lira ikramiye verebilirdiniz. Ey emekli oy verirsen 25 bin değil daha fazlasını götürecekler haberin olsun. Altı adet GAP yapılırdı. 30 tane de Marmaray yapılırdı arkadaşlar. Yolsuzluğun boyutu bu. Recep Tayyip Erdoğan'ın neden bu kadar telaşlandığını anlarsınız şimdi. Üstümüze geliyorlar, benim de üzerime gelmek istiyorlar diyor. Niye telaşlanıyorsun? Eğer bir pisliğe bulaşmadıysan bir şey olmaz. Sen bir başbakansın, neden korkuyorsun, telaşın nedir?

Dedi ki, çeteler var... Yargının içinde çeteler var... Söylenmeye de devam ediyor. Arkadaşlara dedim ki, Erdoğan'ın daha önce söyledikleriyle bunları karşılaştıralım. Dün ne söylemiş bugün ne söylemiş.

Şubat 2012- Militan yargı dönemi sona ermiştir. Zira bu ülkede 12 Eylül 2010'da millet idareye, millet yargıya el koymuştur, diyor.

29 Aralık 2013 - HSYK konusunda yanlış yaptık. Eğer şu anda anayasayı değiştirecek bir güce sahip olursak bu yetkiyi değiştirmek durumundayız.

Yargıya müdahale edeceğim diyor açıkça.

21 Nisan 2009 - Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin, bırakalım ak ile kara ortaya çıksın

27 Aralık 2013 - Egemenlik kayıtsız şartsız yargının değildir. Egemenliği milletin elinden alıp bana aittir diyen yargı bunun da hesabını vermelidir.

Kimse kusura bakmasın ama adam cahil. Adam cahil... Çünkü egemenlik hakkı millete aittir doğru ama anayasada şöyle der, "Egemenlik ilgili organlar eliyle kullanılır" der. Onu da saymış anayasa, yasama, yargı, yürütme. Türk milleti adına karar verir diyor. Güçler ayrılığı ilkesini bilmeyecek kadar cahil bir adamın, başbakanlık yapması bu ülkede ayıp değil midir?

Yargıtay bir ara Ergenekon davası görevlisi olan yargıçlarla ilgili tazminat kararı verdi. Erdoğan bununla ilgili olarak,

22 Haziran 2010'da şunu demiş: Görülmekte olan davaya müdahale anayasal suçtur" diyor.

21 Aralık 2013'te, "Yürütme olarak yargının karşısına dikiliriz" diyor. Şimdi Anayasa madde 8, yürütme organını tanımlarken Cumhurbaşkanı'ndan başlar. Cumhurbaşkanı'na soruyorum, yürütme olarak yargının karşısına dikiliriz lafına katılıyor musunuz? Siz de yargı karşısına dikilecek misiniz? Dikilmeyecekseniz, siz kalkıp konuşmak zorundasınız.

12 Ekim 2010'da ,"Referandumda yapılan anayasa değişikliklerinin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha öğrendik" diyor.

27 Aralık 2013'de, "Yetkim olsa HSYK'yı yargılarım" diyor. Senin o yetkin olamaz Recep Tayyip Erdoğan. Yargılamayı hakimler yapar. Bir gün o hakimlerin karşısına çıkacak mısın? Eğer bir gün bu ülkede temiz siyaset olacaksa elbette çıkacaksın!

Dün ne diyordu, 26 Ekim 2010, "HSYK'nın yeni yapısıyla Türkiye'ye demokrasi geldi" diyor.

Bugün Dolmabahçe'de topladı ya konu mankeni gazetecileri, "Siz oraya milletin iradesiyle gelmediniz atamayla geldiniz" diyor. Bilmiyor, HSYK üyelerinin çoğu seçimle geldi oraya. Nasıl bunu söylersin? Cehaletin bu kadarına pes!

2010'da Balyoz hakkında, "Yaşananlar demokrasi ve hukukun sözde değil özde hayata geçmesidir" diyor.

Peki senin en  yakınındaki adam "orduya kumpas kuruldu" derken acaba hiç suratın kızardı mı? Kendi milli ordusuna kumpas kuran, halkına da kumpas kurar. Senin yaptığın halkına kumpas kurmaktır.

Bugün de diyor ki "yargı güdümlü hareket ediyor"...

Bir söylediği ile diğeri arasında 180 derece fark olan dünyada başka bir başbakan yoktur.

Hayatında bu kadar 180 derece farklı konuşan bir başbakan görmedim. Dünya tarihinde de yoktur. O yüzden zaten Recep Larousse diye bir kitap çıkardık. Herkes alıp okumalı.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak hepimizin görevidir. Yolsuzluk var demiyor da çete var diyor. Kendisine 16 soru sordum. Duymuyor bu soruları. İşine gelmiyor çünkü. Yoksa sinek uçsa duyuyor. Telefonlarımızı da dinliyor. Düzenli rapor gidiyor kendisine. Biz korkmuyoruz ki. Verilmeyecek hesabımız yok ki. Her yerde her zaman istediğimiz gibi konuşuruz. Siz hiç ayakkabı kutusundan korkan bir başbakan gördünüz mü? Bir kadın, yürekli bir kadın, başbakana boş bir kutu göstermiş. Hemen polisler seferber, aramayın boşuna orada para da yok kasa da yok. Karakola götürüyorlar. Başbakan'a neden boş ayakkabı kutusunu gösterdin. Para olsa sorun yok. Boş neden gösterdin diyorlar. Ayakkabı kutusundan bir başbakan korkar hale geldiyse yolsuzluğun boyutunu siz düşünün.

O banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunu dört buçuk milyon doları çeteler mi koydu oraya? Yok. Helal para mıdır acaba? Helal paranın ayakkabı kutusunda ne işi var? Bunu sormayacak mıyız biz? Bunu duymuyor. Dolmabahçe'de konu mankeni olan gazeteciler de bu soruyu sormuyor. O gazetelerden birinin tepe yöneticisi bu banka genel müdrüne telefon ediyor. "Süleyman bana 2 milyon gönder de işçilerin ücretini ödeyeceğim" diyor. Orası senin babanın çiftliği mi? Başbakan bunu duymuyor mu görmüyor mu? Görmezsen başbakanlık yapamazsın, bu millete bunun hesabını veremezsin. Sonra bakanların çocukları... Yatak odalarında bir değil iki değil 7 tane para kasası var. Bunları da çeteler mi koydu? Uyurken çeteler gelip koyuyor. Uyandıklarında bu kasalar nedir diye sormuyorlar. Milyonlarca lira var avro var dolar var. Bunu da görmüyor. Çete var çete var.. Dünyası çete olmuş. Para sayma makineleri var. O kadar çok para var ki elde sayamıyorlar. Yatak odasında... Kasalar da orada. Sanki mübarek banka şubesi açmış orada. Emin olun hiçbir bankada yedi tane kasa yoktur. 1 tane kasa olur. Bir bakan, kolunda bir saat var. 700 bin lira. Eski parayla söylüyorum, AKP'ye oy veren vatandaşlarım, 700 milyar lira o saat, 700 milyar lira. Niye simitçiye bu parayı vermiyorlar. Niye çiftçiye vermiyorlar. Neden senin bakanına veriyorlar o saati. Bunu da duymuyor, ne diyor, çete var diyor...

Çeteyi görmek istiyorsa bakanlar kurulunu toplasın. Çete reisini görmek istiyorsa da aynaya baksın. Merak ediyorum bu sayıştay raporlarının TBMM'ye gelişini de çeteler mi engelledi?

Meclis Başkanı Çiçek saygı duyduğum bir politikacıdır. Ocak ayında gazetecilerle buluştu. Anayasanın 138. maddesi çökmüştür dedi. Yasama'nın başı yargının çöktüğünü itiraf ediyor. Madde yargının bağımsızlığıdır. Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Hiçbir organ makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Kararlar geciktirilemez derhal yerine getirilir diyor anayasa... Sayın Çiçek, çöktüğünü söylüyorsun. O çökmede senin payın var mı yok mu? Lafı ortaya atamazsın. Lafı muhatabına söyleyeceksin. O yargının karşısına dikilirim diyen kim? Recep Tayyip Erdoğan değil mi? Yürütme organının başı... Yürütmeyi de yanlış anladı o. Yürütme iş yapmaktır malı götürmek değil.

www.istanbulhaber.com

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim