• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 27 °C
  • İzmir 22 °C

Kılıçdaroğlu: Dünyanın en cahil adamı

Kılıçdaroğlu: Dünyanın en cahil adamı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.


Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

Bütün annelerin anneler gününü kutluyorum. Annelerimiz bize sevgiyi öğrettiler saygıyı öğrettiler dürüst olmayı dillerini öğrettiler. Adam gibi adam olmayı öğrettiler herkesi kucaklamayı öğrettiler. 

Annelerimiz bize onurlu bir insan olmayı yine annelerimiz bize hiçbir annenin miting meydanlarında yuhalanmaması gerektiğini de öğrettiler. O nedenle insanlığın sonsuzluğuna imza atan bütün annelere yürekten şükranlarımızı sunuyoruz onları seviyoruz sayıyoruz ellerinden öpüyoruz. 

Grubumuzda çok sayıda engelli kardeşimiz var. Bu hafta engelliler haftası. Ama onlar hala sorunlarını aşmış değiller. Hepimiz her an engelli konumuna gelebiliriz. Ama bir tek ortak amacımız olmalı. İnsanı bulunduğu kentte insanca yaşatmak. Bulunduğu kentin bütün olanaklarından engelliyi de yararlandırmak. Bunun için de mücadele etmeliyiz. Onlar yardım istemiyorlar çalışmak istiyorlar üretmek istiyorlar. Topluma katkıda bulunmak istiyorlar. Emek harcamak istiyorlar. Biz her zaman onları savunduk. Yanlarında olacağız. 

Engelli kardeşlerimiz bilsinler sizin için CHP milletvekilleri 38 kez kanun teklifi verdiler. Sizlerin sorunlarını aşmak için verdiler. 20 kez Meclis araştırma önergesi verdiler. Sizin sorunlarınızı parlamento çatısı altında saptayıp çözelim diye. Size şikayet ediyorum bizim verdiğimiz önergeleri AKP milletvekilleri reddettiler. Bunu da bilmenizi isterim. 

210 kez sözlü ve yazılı sorular sorduk. Sorunlar aşılabilir. Bakınız 2005'te bir yasa getirdiler. Kentler engelsiz olacaktı 7 yıl içinde. Geldik 2012'ye yedi yıl sonra yasanın süresinin dolmasına üç gün kala yeni bir yasa getirdiler. Toplu ulaşım araçlarından engellilerin yararlanmasını 2018'e ertelediler. 

Haftasonu Eskişehir'deydik. Belediye Başkanımız Eskişehir'i gerçekten engelsiz bir kent haline getirmiş. Orada da söyledim yine söylüyorum. Bir belediye başkanı bir kent nasıl engelsiz hale getirilir diye öğrenmek istiyorlarsa gitsinler Yılmaz Büyükerşen'e başvursunlar öğrensinler. 

EKONOMİ İYİ DURUMDA DEĞİL

Ekonomi iyi durumda değil bunu iyi görelim. Tüketici kredisi ve kredi kartı borcu olan yurttaşların sayısı 2002 yılında yani krizden sonra 847 bin... Ekonomi çok iyi herşey parlak diyen 2014 Şubat sonunda borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 3 milyon 81 bin kişi... Demek ki ekonomi vatandaş için iyi değil. Birileri için çok iyi ama vatandaş için değil. Ailelerin banka ve TOKİ borçlarını da çıkardık. 2003'te 13 milyar lira idi... Parlak ekonominin olduğu söylenen 2013'te 13 milyar'dan 372 milyar liraya çıkmış durumda. Vatandaş borç batağında. Yine zamanında ödeyemedikleri ve batık duruma gelen borçlar var. 2002'de 278 milyon lira iken, 18 Nisan 2014 itibariyle 10 milyar 858 milyon liraya çıkmış durumda. 

VATANDAŞIN HALİ PERİŞAN! ZAM YÜZDE 4 ENFLASYON YÜZDE 5

Vatandaş nasıl düşünsün. Hali perişan. İlk dört ayda enflasyon yüzde 5... Tarihi bir rakam. Fatura kime çıkıyor. Önce buna bakalım. 

Fatura önce sayın Güngör Uras'ın deyimiyle Ayşe hanım teyzeye çıkıyor. Onun için enflasyon yüzde 13... İkincisi Emeklilere çıkıyor. Emekliye ilk altı ayda yüzde 3,3 zam yaptılar. İlk dört ayda enflasyon yüzde 5. Maaş eriyip gitti. Emekli kardeşlerime sesleniyorum. Senin durumunu çok iyi biliyorum. Senin derdini her ortamda dile getiren kişiyim. Senin bütün sorunlarına sahip çıkan kişiyim. Sana yüzde 3 zam veren enflasyon ilk dört ayda yüzde 5. Bu iktidar senden yana mı malı götürenlerden yana mı? Eğer senden yanaysa  oyunu git AKP'ye ver. Malını götürenlerden yanaysa adresin belli yerin belli. CHP halkın partisi, gel buraya artık. 

Üçüncü fatura asgari ücretlilere çıkıyor. Yıllık yüzde 5,3 zam yaptılar. Bunun yüzde 5'i dört ayda eriyip gitti. Asgari ücretli de bilsin ki fatura onlara çıkıyor. 

Dördüncü fatura memurlara. Toplu 125 lira zam yaptılar. Memur-Sen kapalı kapılar ardından hükümetle oturdu enflasyon farkı istemeyceğiz diye sözleşmeye imza attı. Şimdi bütün memur kardeşlerime sesleniyorum. Sizin temsilciniz olarak gittiler oraya. Kapalı kapılar ardında imzaladılar. Enflasyon farkı ödenmeyecek. Memur kardeşim sen bunun hesabını soracak mısın? Sormyacak mısın? Memur-Sen neden böyle bir sözleşmenin altına imza attı? Demek ki iktidarın arka bahçesi olmuş. Bunlardan memura hayır gelmez. 

HÜKÜMET İLE MEMUR - SEN KAPALI KAPILAR ARDINDA KUMPAS KURDU

Hükümet bize kumpas kurdular diyor. Memur-Sen ile hükümet oturdular kapalı kapılar ardından memurlara kumpas kurdular. Bunun farkına varın. 

Devlet adamı kimdir? Devleti yöneten kişidir. Nasıl bir adam olmalıdır? Saygın olmalı herkesi kucaklamalı dürüst olmalıdır. Paraları sıfırlayın dememelidir. Devlet adamı hırsına teslim olmamalıdır. Aklı öncelemelidir. Öfkeyle kinle hareket etmemelidir. Devlet adamı kendisine oy versin vermesin bütün yurttaşları kucaklamalıdır. Ülkeyi yöneten zat bu niteliklere sahip mi? Devlet adamı kimliği var mı? Eğer bunu oturup tartışırsak Türkiye'nin hangi sürecin içine sokulduğunu çok net görebiliriz. Devlet adamı konusunda değişik zamanlarda bilginler öğütler vermişlerdir. 

ŞEYH EDEBALİ'NİN "DEVLET ADAMI NASIL OLMALI" TANIMINI OKUDU

Onlar çok önemlidir. Bunlardan birisi de Şeyh Edebali'dir... Devleti kuran yedi yüz yıl önce Osmanlı'yı kuran Osman beydir. 700 yıl önce Osman Bey vefat ettiğinde neleri miras bırakmış? 

Bir kaç metre bez... At için zırh takımı. Bir tuzluk, bir kaşıklık, bir çift çizme, birkaç sancak, bir sade kılıç, bir ok çantası, bir mızrak, bir kaç at, bir de misafirlere ikram etmek için beslediği bir kaç koyun. Osmanlı'yı kuruyor. Devlet adamı.. Bilginlerden görüş alıyor. 

Şeyh Edebali'nin ona öğütleri var... Neyi öğütlemiş.. Şöyle diyor.

EY OĞUL.. BUNDAN SONRA ÖFKE BİZE UYSALLIK SANA...

"Ey Oğul. Beysin. Bundan sonra öfke bize uysallık sana... Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize katlanmak sana. Acizlik bize yanılgı bize hoşgörmek sana. Geçimsizlikler çatışmalar uyumsuzluklar anlaşmazlıklar bize adalet sana. Kötü göz şom ağız bize bağışlama sana. Bölmek bize bütünlemek sana. Üşengeçlik bize uyarmak gayretlendirmek sana. Ey Oğul öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı sebatkar ve iradene sahip ol. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmeli. Şu üç kişiye yani cahiller arasındaki alime zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı. Unutma ki yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir... En büyük zafer nefsini tutmaktır. Düşman insanın kendisidir. Dost ise nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke idare edenin oğullarıyla kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Kişinin gücü tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar. Ey oğul sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir. Bağırarak sevilmez geçmişini bilmeyen geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki geleceğini sağlam basasın. Nereden geldiğini bil ki nereye gideceğini unutmayasın..."

KİN VE ÖFKE İLE DEVLET YÖNETİLMEZ

Şeyh Edebali bunu ne zaman söylüyor... 700 yıl önce. Şimdi 2014 yılındayız. Kaldı ki bu tür öğütleri sadece Şeyh Edebali yapmadı. Dünyanın bir çok bilgini benzer nasihatlarda bulundular. Çünkü devlet yönetmek farklı bir şeydir. Kin ve öfkeyle devlet yönetilemeyeceği dünya bize göstermiştir. Geldik 2014 yılına. Neden bahsediyoruz? Demokrasiden, özgürlükten kadın erkek eşitliğinden yargının tarafsızlık ve bağımsızlığından bahsediyoruz. 

Şimdi biz Şeyh Edebalinin öğütlerini okuyoruz. Çünkü 2014 yılının Türkiye'sinde bu öğütleri bir daha okuma ihtiyacımız ortaya çıktı. Keşke böyle bir ihtiyaç olmasaydı. Keşke Türkiye bugün içinde bulunduğu çalkantılı süreci yaşamasaydı. Keşke devleti yönetenler akılla mantıkla yönetseydi. O zaman bunlara gerek kalmazdı. 

MUTLAK GÜCE YENİDEN DÖNEN BİR SÜRECE GİRİYORUZ

Demokrasi insanlık tarihinde ağır bedellerin ödendiği bir süreçtir. Hala insanlar ağır bedeller ödüyor. Türkiye de ağır bedeller ödedi. Daha ağır bedeller ödeyenler var. Ama o bedeller insanlara yeni ufuklar açtı. Bizler demokasi özgürlük güçler ayrılığını keşfettik. Mutlak hakimiyet mutlak güç yoktur. Güçler ayrılığı ilkesi vardır. Devleti yönetenin bütün gücü üstünde topladığı bir sistem yoktur artık. Yasama yürütme yargı erkleri bunun üzerine inşa edilir. Çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medya vardır. Şimdi biz mutlak güce yeniden dönen bir sürecin içine girmiş oluyoruz. 

Akılla yönetilmeyen öfkeyle yönetilen toplumlar ağır bedeller öder. Biz ağır bedeller ödemek istemiyoruz. Birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Bu ülkenin insanı üçüncü sınıf demokrasiye layık değildir. Birinci sınıf demokrasi istiyor ve ona layıktır. 

Siyasetçi her eleştiriyi dikkatle dinlemek zorundadır. O eleştiri doğru olmayabilir. Bizi rahatsız edebilir. Ama biz aklımızı kullanacağız. Sabırlı davranacağız. Her eleştiriden ders çıkaracağız. Bunu yaparsanız devlet adamı kimliğini yakalarsınız. Bir ülkeyi yönetmeyi hak etmiş olursunuz. Eğer siz öfkeyle kalkıp öyle hareket ederseniz sadece kendinizi değil bir toplumu ateşe atmış olursunuz. 

KAMER GENÇ'E KÜRSÜDE OMUZ ATTILAR!

Herkes konuşacak. Biz milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını hep savunduk. Adı yolsuzluğa bulaşmış birinin dokunulmazlığı olmasın dedik. Ama bir olmazsa olmazımız var. Nedir o? Kürsü dokunulmazlığı. Çünkü milletin vekili kürsüye çıkacak düşüncelerini özgürce dile getirecek. Bunu yaptığı zaman o ülkede demokrasi güçlenmiş olacak. Kürsü dokunulmazlığına iktidar gerekli özeni gösteriyor mu?

Bir arkadaşımız sayın Kamer Genç. Meclis kürsüsünde konuşurken onlardan birisi geldi omuz darbesiyle kaba güçle sesini kesmeye çalıştı. Bunun adı demokrasi değil arkadaşlar. Sözden korktuğunuz andan itibaren siz dünyanın en korkak insanısınız. Bir düşünceyi açıklıyor. Düşünceden korkuyorlar. Kitap bile bazen bombadan daha tehlikelidir diyorlar. Çünkü özgür düşünceyi içlerine sindirmiyorlar. Kürsüden yapılan her konuşma saygıdeğerdir. Biz neden konuşan Türkiye diyoruz. Neden medya özgürlüğü diyoruz. Temel amacımız bu. Herkes konuşmalıdır. 

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI BUDUR

Ne diyor Voltaire, söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım diyor... Aydınlanma budur işte arkadaşlar. Düşünce özgürlüğüne saygı budur. Biz şimdi düşüncesini açıklayana tahammül edemiyoruz. Neden düşünceni açıklıyorsun diyoruz. Bunu devleti yöneten kişi söylüyor. Bir diktatör bozuntusu söylüyor. Bunu asla kabul etmiyoruz. 

Bizi destekler desteklemez her düşünceye saygımız var. Eleştirel aklın olmadığı bir toplum doğruları yakalayamaz. Eleştirel akıl hepimizn kabul etmesi gereken bir kuraldır. Siz düşünceye eleştiriye yasak getireceksiniz bu doğru değildir arkadaşlar. 

FEYZİOĞLU ÇIKTI BİR KONUŞMA YAPTI

Danıştay töreni yapıldı. Tören sırasında gittiğimde ön sırada oturan eskilerin deyimiyle devlet ricali vardı. Onlara merhaba dedim. Saygı içinde tokalaştık. Bir kişiye de elimi uzattım. Hafif öne doğru eğildi ama ayağa kalkmadı. Olabilir. O onun saygısının ne olduğunu gösterir: Ona bir şey demiyorum. Fakat biraz sonra Genelkurmay Başkanı da içeri girdi. Şöyle bir baktım esas duruşa geçmiş. Elini uzatıyor. Derhal başını eğiyor. Değerli arkadaşlarım. Eğer insan kendi egosuna teslim olursa bu tür manzaralar ortaya çıkar. Saygıda kusur etmemek insanlığın temel kuralıdır. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama herkes saygılı davranmak zorunda. Annelerimiz bize bunu öğretti. Ben merak ediyorum egosu bu kadar şişkin birisi topluma nasıl saygı duyacak. Birinin önünde esas duruşa geçebiliyorsun. Elini uzatabiliyorsun. Ama eleştiriye tahammül edemiyorsun. Kürsüye Danıştay başkanı çıktı konuştu. Arkasından Sayın Feyzioğlu çıktı o da konuştu. 

KONUŞMANIN SONUNA DOĞRU BAKTIM BİRİSİ YERİNDE DURAMIYOR

Konuşmanın sonlarına doğru baktım birisi koltuğunda duramıyor bir türlü. Yan baktım devamlı oynuyor. Ya niye oynuyor bu dedim. Birden yanındakilerle konuşmaya başladı. Ama ses tonunu her seferinde biraz daha arttırdı. Sonra ayağa kalktı kürsüde konuşan hatibe edepsizlik yapma diye bir söz söyledi. 

NE DEMİŞTİ ŞEYH EDEBALİ HOŞGÖRÜLÜ OLACAKSIN

Devlet adamı demiştik değil mi? Şeyh Edebali'nin öğüdünü okuduk değil mi? Ne diyordu? Hoşgörülü olacaksın saygılı olacaksın diyordu. Bunların tam tersini yapıyor. Bir de arada bir tarihten bahseder. Tarihi de bilmiyor. Hayatımda gördüğüm dünyanın en cahil adamı. Hayatımda gördüğüm en cahil adam. 

Konuşmada edebi aşan tek bir kelime yoktu. Son derece saygılı ifadeler. Kaldı ki bizi de eleştirdi. Biz saygıyla dinledik. Şeyh Edebali kültürünü biz biliyoruz. 

KULAKLARIMA İNANAMADIM

Arkadan daha büyük bir şey söyledi. Söyledikleri için baştan aşağı yalan dedi. Bunu gerçekten kulaklarıma inanamadım. Baştan aşağı yalan. Hukukun üstünlüğü yargının bağımsızlığı baştan aşağı yalan ona göre tabi. 

Anayasa mahkemesi Başkanı kalkar hukukun üstünlüğüne vurgu yaparsa, aynı benzer konuşmalar Danıştayın kuruluş yıldönümünde yapılıyorsa demek ki Türkiye'de bir sorun var. Hukukun üstünlüğü yok diyorlar. Sen bunu yapma diyorlar. Ama o ona tahammül edemiyor. 

FEYZİOĞLU'NUN SEÇİLMESİ MİLLETVEKİLLERİNİN SEÇİLMESİNDEN DAHA DEMOKRATİK

Vesayetten sözediyor... Bunlar diyor atamayla gelenler diyor onların vesayetini kabul etmiyoruz. Feyzioğlu'nun Barolar birliği başkanlığına seçilmesi milletvekillerinin seçilmesinden daha demokratiktir arkadaşlar. Neden daha demokratik? Milletvekillerini halk mı seçiyor? Tam kandırıyoruz birbirimizi. Oturuyor beyefendi bir liste yazıyor. Vatandaşa diyor bunlara oy ver. Vermezsen ceza veriyor. Bu diktatör bozuntusu seçiyor. Gel diyorum yasayı değiştirelim milletvekilini millet seçisin diyoruz. ama yanaşmıyor. Neden? Kenan Evren'in arkadaşı da ondan. Aynı felsefe. Darbe hukukunu benimsiyor. Çünkü o da bir darbeci. Memur-Sen ile memurlara yaptığını anlattık. Sözleşme ile memura enflasyon farkı ödenmeyecek. Bu darbe değil de nedir memurun cebine..

KENDİ MİLLETVEKİLİNE TUZLUK DİYOR

Kendi milletvekillerine tuzluk diyor. Seçimle gelenlere bunu diyor. Hiç kendi vekillerinden biri çıkıp sayın Başbakan bize tuzluk diyemezsin diyen oldu mu? Sorun da bu zaten. Sorunumuz da bu. Ben diktatör derken rahatsız oluyor. Diktatör diyorum ama kusura bakma. Sen diktatör değil diktatör bozuntususun. 

Eğer biri yasama ve yargı benim için ayakbağıdır derse senden demokrat olmaz, diktatör bozuntusu olur. Neden bana muhalefet ediyorlar diyor. İçine sindiremiyor. Yasama organını ayak bağı olarak görüyor. Arada bir yargıçlığa da soyunur bu diktatörler. Ben Silivri'nin savcısıyım demiyor muydu? Şimdi kalkmış timsah gözyaşı döküyor. Yıllarca sahte delillerle bunlar içerde kaldılar. Sen bu davanın savcısı değil miydin? 

Bizim anayasamızda bir hüküm var. Kenan Evren'in anayasasında... Kİmseden izin alınmadan saldırısız ve silahsız herkes gösteri yapabilir. Anayasa... Kimseden izin alınmadan. Bir mayıs bayramını kutlayacaklar yasak getiriyor. 

DİKTATÖRLER AYNI ZAMANDA KATİLDİR

Başka? Çiftçi bulmuş Başbakanı derdini anlatacak. Al ananı da git diyor. Eğer bir çiftçi kardeşimize al ananı da git diyorsa sizin ona vereceğiniz bir cevap olmalı. O cevabı vereceksiniz ki diktatör diktatörlüğün ne olduğunu bilsin. Yine bu diktatör talimat verdi 34 yurttaş öldürüldü. Ankaranın karanlık dehlizlerinde bu olaylar kaybolmayacak diyordu. Çıkardı mı ortaya? Çıkarmadı... Talimatı veren kendisi çünkü. 34 kişinin katili o. Diktatörler aynı zamanda katildir.

İstanbul barosu dünyanın en büyük üçüncü avrupanın birinci barosu. Yöneticilerini yargılamaya kalktılar. Hangi mantıkla yapıyorsun bunu? Ben yaptım olacak diyor. Ben söyledim olacak diyor. Benim iki dudağım arasından çıkan gerçekleşecek diyor. kusura bakma CHP olduğu müddetçe senin söylediklerin gerçek olmayacak.

Gazetecileri hapse attırdılar. Sahte belgelerle... Gazetecilere dedi ki sizin boynunuzdaki tasmaları ben çıkardım. Bunu demokrasilerde bir başbakan diyemez. Yine yetinmedi onunla. Boyunlarında tasma olanlarla beraber havuz medyasını kurdu. 630 milyon dolarlık havuz medyası oluşturdu. Asıl eleştirmemiz gereken nokta bu.
Fezlekeler görüşülürken TBMM'de görüşmeleri gizlediler. Neden çekiniyorsunuz? Diktatörlerin bir özelliği var. Kime kardeşim demişse bir süre sonra arkadan hançerler... Esad'a kardeşim dedi bir baktık arkadan hançerliyor. Kaddafi'ye kardeşim dedi 250 bin dolarlık insan hakları ödülü aldı. Bir baktık Kaddafi'yi hançerliyor. Sordular 250 bin dolarlık ödülü ne yapacaksınız diye? İnsan hakları konusunda çalışan bir hayır kurumuna bağışlayacakmış. Bin defa söyledim bu parayı hangi kuruma bağışladın. Hayatımda bu kadar paraya aşık bir ikinci adam görmedim. Para diyince bütün sigortaları atıyor. Hele yeşil olursa dolar olursa tamam...

GAZETECİLERE TASMANIZI BİZ ÇIKARDIK DEDİ

AYM'ye gayri milli diyeceksin işadamlarına vatan haini diyeceksin çiftçiye al ananı git diyeceksin gazeteciye boynundaki tasmayı biz çıkardık diyeceksin ondan sonra bu ülkede darbe yapılıyor diyeceksin. Değerli arkadaşlarım 17 Aralık'ı neden darbe olarak nitelendirdi bu? Yine gitmiş Menderes'ten söz ediyor. Menderes kim sen kim? Menderes'in tırnağı bile olamazsın sen. Menderes'in adını ağzına alacak en son kişşisin sen. Menderes hiçbir zaman çocuklarına telefon edip evladım paraları sıfırla demedi. Siz bir vakıf kurun devletten ihale alanlar rüşveti senin vakfına ödesinler demedi. Menderes o kadar temizdi ki çocuklarını ben başbakanken ticarete atılmayın diye öğüdü var. Sen kendini Menderesle kıyaslayamazsın. En son adını sen anabilirsin.

17 Aralık'a darbe diyor. Neyin darbesi? Ben bu diktatör bozuntusuna soruyorum. 700 milyarlık kol saatini senin bakanın koluna darbeciler mi taktı?

99 MİLYON 999 BİN 990 DOLARI SENİN OĞLUNA DARBECİLER Mİ VERDİ?

99 milyon 999 bin 990 dolar parayı senin oğluna Suudi Arabistan'dan darbeciler mi gönderdi. Senin bakanların çocuklarının yatak odalarına boy boy kasaları o kasaların içine milyonlarca avroyu doları darbeciler mi koydu?
Bir kamu bankasının genel müdürünün evine ayakkabı kutusunu ve milyon dolarları darbeciler mi yerleştirdi?
Senin bakanlarını rüşvetle umreye darbeciler mi götürdü?
Senin önüne bakanların devletin sırlarını Zarrab'a satıyor diye raporu darbeciler mi verdi?

EN UFAK ŞEYE CEVAP VERİYOR BUNLARA GELİNCE TIK YOK

En ufak şeye cevap veriyor. Bunlara gelince tık yok. Çünkü kendisi bu işin başındaki kişi. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunları sonuna kadar takip edeceğiz. Kimse endişe etmesin. Sonuna kadar takip edeceğiz.
Senin bakanın Zafer Çağlayan'ın 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldığını darbeciler mi iddia ediyor_?
Muammer Güler'in 10 seferde 10 milyon dolar rüşvet aldığını darbeciler mi iddia ediyor?
Yine senin bakanın Egemen Bağış'ın üç seferde çikolata kutusunda bir buçuk milyon dolar rüşvet aldığını darbeciler mi iddia ediyor?

BU SORULARA CEVAP VERMEK İÇİN NAMUSLU OLMAK LAZIM

Bu sorulara cevap vermek için namuslu olmak lazım. Ahlaklı olmak lazım. Kul hakkı yememek lazım. Millete saygılı olmak lazım. Adam gibi adam olmak lazım. Her kuruşun hesabını vermek lazım...
Her kuruşun hesabını soracağız. Nereye kaçarsa kaçsın... Darbe paranoyası arkasına saklanmasın. Sen köşeyi döndün... Senin çocukların bakanların köşeyi döndü. Çiftçinin mi yatak odasında kasalar var..: Esnafın mı var? Memurun mu yatak odalarında para kasaları var?

Bizim umudumuz halktır. Halkın vicdanına sesleniyoruz. Dürüst insanların vicdanına sesleniyoruz. 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim