• BIST 9524.59
  • Altın 2508.671
  • Dolar 32.5688
  • Euro 34.7249
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 15 °C

Kılıçdaroğlu: Bir yumrukla geri adım atmayız

Kılıçdaroğlu: Bir yumrukla geri adım atmayız
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısı öncesi bir kişinin yumruklu saldırısına uğramıştı.

Grup konuşması öncesinde bir kişinin yumruklu saldırısına uğrayan Kılıçdaroğlu biraz gecikmeli olarak kürsüye çıkarak partililere seslendi. Kılıçdaroğlu konuşmasının başında yumruklu saldırıya rağmen geri adım atmayacakları mesajı verdi.

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları

Herkesi sükunete davet ediyorum. Bu ilk saldırı değil. Rahmetli İsmet İnönü'ye de saldırılar düzenlendi. Ama bir tek hedefimiz var. Bu ülkeye sağlıklı demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz. Baskılar şiddet bizi engelleyemez. Biz kimsenin önünde diz çökmemiş bir gelenekten geliyoruz. Öyle birisi yumruk atacak biz geri adım atacağız... Asla atmayacağız ve inançlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. 

Seçimi geride bıraktık. Seçim sürecinde çok çalıştık. Üç kesime teşekkür etmek istiyorum. Birincisi sandığa gidip demokrasi şöleni içinde oy kullanan yurttaşlarıma yürekten teşekkür ediyorum. 

İkinci teşekkürüm gençlere... Ankara seçimlerinden sonra bir şaibe algısı net şekilde toplumun gündemindeydi. Bine yakın genç CHP genel merkezine geldi. Aynı zamanda bu seçimlerde ilk kez iki buçuk milyon gencin oy kullanma hakkı doğdu. Miting meydanlarında çok sayıda genç vardı. Onlar bizim umudumuzdu. Onları daima kucakladık. Bine yakın genci bir akşam CHP genel merkezinde görünce gururlandım. Hiçbiri CHP üyesi değildi ama umutları vardı. O beklentileri asla boşa çıkarmamak gibi bir görevimiz var. İkinci teşekkürüm gönüllü çalışan bu gençlere. 

Üçüncü teşekkürüm kadınlara... Kadınlar gerçekten de olağanüstü bir çaba harcadı. Adaylıkları... Arzu ettikleri ölçüde olmasa bile her birisi birer demokrasi savunucusu olarak meydandaydı. Onlara yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü onlar olası bir baskı yönetiminin kendilerine daha ağır bir fatura çıkaracağının bilincindeydiler. Kadınlara da teşekkür ediyorum. 

Bugün gazetelerde yer alan bir kadın haberi var. Bingöl'den İktidar partisinden seçilen belediye meclis üyesi kadın başkan yardımcısı olmak ister. Onu reddederler ve koltuğu ona vermezler. Bu kadının söylediği şu cümleler çok önemli. Diyor ki... Gece gündüz 24 saat kapı kapı dolaşıp çalışma yapacağız sonra bize dinen ve örfen kadınların görev alamayacağı söylenecek. Bunu kabul etmem sözkonusu değil. Bu kadına en samimi teşekkürlerimi gönderiyorum. Bizim ne geleneklerimizde ne dinimizde kadının çalışmayacağına dair hiçbir hüküm yoktur. Kadın çalışıyor mu çalışmıyor mu gitsinler karadenize kırsal kesime baksınlar. Oralarda kadın çalışacak da makam mevki olunca mı kadına kapatılacak? Bütün kadınlar o kadın kardeşimizin bu söyleminden bir ders çıkarsınlar. Kadın siyasette de olacak hayatın her alanında da olacak. Bunu yaptığımız zaman Türkiye'yi çağdaş uygarlığa taşımış olacağız. 

Bu seçim çağdaş demokrasilerden farklıydı. Biz devletle mücadele eden bir seçim gerçekleştirdik. Başbakan bakanlar müsteşarlar valiler kaymakamlar emniyet müdürleri jandarması polisi tamamı bir blok oluşturmuşlar. Karşısına da muhalefet geldi. Bu mücadeleyi sağlıklı işleyen bir demokrasideki mücadeleden farklı yerde konumlandırmamız gerekiyor. AA'nın genel müdürü bile iktidar partisine seervis yapıyor. Oysa onun bütün dünyaya bilgi vermesi lazım. Ama o özel olarak bilgiyi belli bir siyasal partiye yönlendirdi. Bu seçim Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimlerinden biri oldu. Yıllar içinde daha tutarlı bir demokrasi yerine daha şaibeli bir süreç içine demokrasimiz sokuldu. 

44 ilde elektrikler kesildi. Diğer zamanlar kesilmiyor da neden seçim akşamı kesiliyor? Kediden söz ediyorlar. Kedi trafoya girmiş. Doğrusunu isterseniz Şero yerinde mi diye sordum. Genel merkezin kedisi biliyorsunuz... Kediyi aramak istiyorsanız Bakanlar Kurulu sıralarına bakmanız lazım. Kediyi orada bulursunuz. 

Seçimler yargı gözetiminde yapılır hükümet gözetiminde değli. Yargıdan çok hükümet gözetiminde bir seçim yaşadık. Bakanlar gidip baskı kurdular. Bu seçimler bizim beklentilerimizi karşıladı mı? Biz hep halka doğruları söyleyeceğimizi söyledik. Seçimler beklentilerimizi karşılamadı. Çünkü bizim beklentilerimiz daha yüksekti. Bizim oylarımızda düşüş olmadı 2 milyon oyumuz arttı. Ama bu bizi tatmin etmedi. Halkın beklentileri de bizimkiler de yüksekti. Gençlerin aydınların beklentileri yüksek. Dünyanın CHP'den beklentileri yüksekti. Biz o nedenle oy artışımıza sevinemedik. Daha büyük bir beklentimiz vardı. Hedefimiz en azından beklentilerimizi gerçekleştirmekti. Bunu sağlayamadık. Şikayet etme gibi bir lüksümüz yok. Faturayı halka çıkarmak gibi bir lüksümüz de yok. Dönüp kendimize bakacağız. Neden beklentiyi karşılayamadık? Bunun üstünde çalışacağız. Eksiklerimiz varmış demek ki. Ya bizden kaynaklanıyor ya da bizim söylemimizden. Bunu gidermemiz lazım. Meşhur bir söz var. Roma bir günde inşa edilmedi. Biz kararlı adımlarla gidiyoruz. Her türlü baskı ve şiddete göğüs geriyoruz. Daha sağlıklı demokasi için... Bu mücadeleden asla dönmeyeceğiz. 

Beklentilerimiz neden yüksekti? Bir siyasal iktidar düşünün dört bakan yolsuzluk dolayısıyla istifa etmiş. Başbakan'ın oğlunun evinde sıfırlanmak için bekleyen milyojnlarca avro var. Bir hükümet düşünün genel müdürlerinin evlerinde ayakkabı kutularından dolarlar fışkırıyor. Türkiye'nin bu yükü çekemeyeceğini düşünüyorduk. Türkiye'nin daha ciddi bir tepki göstereceğini düşünüyorduk. Bu ülkenin yarısından fazlası böyle düşünüyordu. Ben bütün mitinglerde kamuoyu vicdanına seslendim. Vicdan çok önemli bir kavramdır. İnsanın kendi iç dünyasında hesaplaşmasıdır vicdan. Doğru ile eğriyi test etmesidir vicdan. Komşusu açken tok yatan benden değildir Hadisi Şerifi'nin sorgulanmasıdır vicdan. Vicdan hak yiyenlere kapıyı aralamamaktır. Temelinde de ahlak yatar. 

Devletler kanunla değil ahlakla daha iyi yönetilir diyor Sokrates... Yüz yıllar önce söylemiş... Sizin en hayırlınız ahlakı en güzel olanıdır. Sevgili Peygamberimiz söylemiş. İnsanlara verilen şeylerin en hayırlısı güzel ahlaktır. Sevgili peygamberimizin hadisi şerifi... Her binanın bir temeli vardır İslam binasının temeli güzel ahlaktır diyor Abdullah Bin Abbas. Memleketler ahlaksızlıktan çöker diyor Çiçero... Güzel ahlaktan daha güzel bir şey bulamadım diyor Mevlana... Biz ahlakı ve sevgiyi egemen kılan bir toplum inşa etmek zorundayız. Ahlakın ayrılmadığı ikiz kardeşi adalettir. Adalet ahlak üzerinde yükselir. Toplumun da vicdanıdır. Bu kadar yolsuzluğa batmış bir siyasal yapının daha ağır bir şekilde demokratik yollardan cezalandırılacağını düşündük. 2 milyon oy kaybı var. Bu da çok önemli. Aşağıya doğru giden bir süreç. Toplumun bunu hazmetmesi gerekiyor. 

Seçimlerden sonra uyuyan vicdanları uyandırmak zorundayız dedik. 76 milyonun bütün bu haksızlıkları sindirmesi mümkün değildir. Her birimize görev düşüyor ve çalışacağız. Bu arada sizin de çok iyi bildiğiniz bir havuz medyası var. Onlar da bize tavsiyelerde bulunuyorlar. Yolsuzluklarla niye uğraşıyorsunuz diyorlar. Bakın vatandaş yine onlara oy verdi diyorlar. Eğer biz yolsuzluklarla uğraşamazsak tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim savunacak. Bu ülkeye ahlakı kim getirecek? Hırsızlığın soygunun prim yaptığı bir ahlak düzeni olabilir mi? Havuz medyası ne yazarsa yazsın. Oradaki kalemlere de acıyorum samimi söylüyorum. Kalemini iktidara kiralayan adamdan yazar olmaz. Aydın olmaz... Yolsuzluğun üzerine önce sizin gitmeniz lazım ama neredeyse alkış tutacaksınız. 

Biz bu yolsuzlukları sormazsak sokaktaki vatandaş bize demez mi sen ne iş yapıyorsun parlamentoda... Biz soyulan bütün insanların haklarını korumak zorundayız. O kadar ileri gittiler ki... Uyuyan vicdanlara bir kez daha seslenmek istiyorum. Dini imanı ağzından düşürmeyen her seferinde dini acımasızca istismar eden Başbakanlık koltuğunda oturan bir zat var. Onun özel koruması altında bir bakan vardı. Kur'anı Kerim ile dalga geçip bakara makara diye dalga geçen biri... O şimdi yine onun koruması altında. Uyuyan vicdanlara sesleniyorum. Elinizi vicdanınıza koyup bir kez daha düşünün. Sizin inancınızla dalga geçen adamı koruyana oy verirken bir vicdan muhasebesi yaptınız mı? Çok önemli bir çağrıdır bu. Bir vicdan muhasebesi yaptınız mı? Böyle bir lafı CHP'nin ilçe başkanı söyleseydi. Diyelim ki söyledi... Yer yerinden oynardı kıyamet kopardı. Niye böyle bir suskunluk var. Havuz medyasına söylüyorum... Niye susuyorsunuz. Acaba hiç utanma duygusu denen duygunun farkında olmadığınızın hesabını yaptınız mı? 

Diyorlar ki abdestimizden şüphemiz yok. Vallahi sizin her tarafınız şüpheli... Bu seçimlerin bizim için beklentilerimizi karşılamadığını söyledik. Daha yüksek bir oy bekliyorduk olmadı. Dönüp kendimizi sorgulayacağız. Çalışacağız. Çalışmaya başladık. Bütün örgütün çalışması lazım. Bu ayın sonunda veya önümüzdeki ayın başında kadın kollarını topluyoruz. MYK üyelerini topluyoruz. İl başkanlarımızı ve belediye başkanlarımızı toplayacağız. Eksiğimiz nedir konuşacağız. Bütün bunları sorgulayacağız. Emekli hayatından memnun oluncaya kadar çalışacağız. Çiftçi elde ettiği ürünün karşılığını alıncaya kadar çalışacağız. Üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü sağlayana kadar çalışacağız. Bir tek çocuğun bile yatağa aç girmediği bir Türkiye için çalışacağız. Kararlılık ve inançla çalışacağız. Bu seçimden neyi çıkardık? Tek sözcük... Çalışacağız... Daha fazla çalışacağız... Çok çalıştık... Demek ki yetmiyor daha fazla çalışacağız. Kapısını henüz çalmadığımız milyonlarca ev var. Tokalaşmadığımız milyonlarca insan var... Eğer Türkiye'yi içinde bulunduğu cendereden çıkarmak istiyorsak çalışacağız. Bu işin kuralı budur. 

Bizim demokrasi tarihimizde toplum vicdanını kanatan birden fazla olaylar var. 27 Mayıs'tan 12 Eylül'den 12 Mart'ta insanlar idam edildi. Bu idamlar toplumda derin yaralar açtı. Hala telafi etmiş değiliz. O zaman düşünmemiz gereken bir şey vardı. Türkiye'de idamlara son verildi. Mısır'dan öğreniyoruz 529 kişi idama mahkum edilmiş. Mısırlı kardeşlerimize sesleniyoruz. İster dünya tarihine bakın ister Türkiye tarihine bakın. Siyasi idamlar bir toplumda asla huzur getirmemiştir. İdamlar toplumun vicdanında derin yaralar açmıştır. Bizim tarihimizde bunları görebilirsiniz. Bizim tarihimizde bunun faturalarını yakın geçmişte ödemiş olan bir ülke olarak söylüyoruz. Eğer 529 kişi idam edilirse bu doğru değlidir. Mısır'da barışı sağlayamazsınız. Barışın huzurun yolu idamdan geçmez. Özgürlüklerden geçer. Herkesin özgür olacağı bir Mısır inşa etmek zorundasınız. Ana muhalefet olarak Mısır yönetimine siyasal idamları yapmayın çağırsında bulunuyoruz. 

Mahkemlerin idam kararı verdiği kişiler bizimle aynı dünya görüşünü paylaşmayabilir. Ama biz idamların topluma getirdiği faturayı çok iyi biliriz. Bunun için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. 
Ortadoğu'nun 3 büyük ülkesinde büyükelçimiz yok. Dışpolitikamızın açmazıdır bu. Nasıl olur bu? Bunlardan birisi de Mısır... İktidarın söyleyecek sözü yok ama bizim var. Biz oraya heyet gönderdik. Eleştirdiler. Biz demokrasi için gönderdik. Siyasi idamlar olmasın istiyoruz. Ama onlar ağzını bile açmıyor. 
 
Suriye konusunda politikayı eleştirdik. Siz Baasçısınız dediler. Siz Suriye'yi destekliyorsunuz dediler. Oysa biz kan akmasını istemedik. Gelinen noktada önemli bir gelişme oldu. 27 Mart 2014'te AGİT'in bir toplantısı oldu. Toplantıya bizim büyükelçi de katıldı. Eleştiriler üzerine söz alıp diyor ki, "Reyhanlıda 52 kişinin ölmesine neden olan bombalı saldırılar El Kaide unsurları tarafından yapıldı. Bu El Kaide'nin Suriye dışındaki operasyonlarıdır"...
 
Başbakan ne diyordu? CHP'ye suçu yüklemişti... Allah aşkına peki bu nedir? Türkiye Cumhuriyeti'nin büyükelçisi bu saldırının El Kaide militanları tarafından yapıldığını açıkça söylüyor uluslararası tutanaklara geçiyor bu. Acaba Başbakan olan zat utanacak mı? Dış politikada yalan söylemek mümkün mü? Hadi içerde söylüyor alıştık ona. Dış politikada mümkün mü? Neredeyse bombayı bizim koyduğumuzu söylüyordu. Bir büyükelçi çıkıyor El Kaide yaptı diyor. 
 
Bir başka olay... 13 Mart 2014... DIşişlerinde bakan ve dört kişi konuşuyor. Suriye'ye saldırının yollarını arıyorlar. Nasıl saldıracağız diyorlar. Biri diyor ki ben oraya 4 adam gönderirim Süleyman Şah türbesine saldırırım veya Türkiye'ye füze atarım savaş gerekçesi çıkarırım diyor. İlk dinlediğimde böyle bir şey olamaz dedik. Bunu kullanmadık. Fakat bir süre sonra Dışişleri bunları doğruladı. İki açıdan sakınca var. Bir devletin mahremi diye bir şeyin kalmadığını öğrendik. Şimdi ben AKP'ye oy veren değerli yurttaşlarımın vicdanına sesleniyorum. Devletin mahremi kalmadı dediğiniz ortamda hükümette kim vardı? Bu konuşmalar nasıl yapılıyor? Kendi askerini öldürteceksin sonra Suriyeliler öldürdü diye asker göndereceksin. Sen vicdanını sorgula değerli arkadaşım. Uyuyan vicdanını sorgula. Ne oluyor bu ülkede?
 
Sonra bir haber sayın Cumhurbaşkanı içerden bu dinlemeler yapıldı dedi. Bu daha da vahim. O zaman yapmamız gereken yine bize iş düşüyor. Yine biz anlatacağız. Sağır kulaklar duyuncaya kadar. Uyuyan vicdanlar uyanıncaya kadar. Asla moralimizi bozmayacağız. Onurlu duruşumuzu asla değiştirmeyeceğiz. Kararlılıkla yola devam edeceğiz. Çocuklarımız bizden güzel bir Türkiye bekliyor. Özgürce yaşayabilecekleri bir Türkiye bekliyor. Yasaklardan arınmış bir Türkiye bekliyor. Hep beraber çalışacağız.

http://www.istanbulhaber.com

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim