• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C
  • İzmir 21 °C

Kadınlık hormonu dost mu, düşman mı?

Kadın vücudunda önemli işlevleri olan östrojen, meme kanseri söz konusu olduğunda hem olumlu hem de olumsuz rol üstleniyor. Çünkü östrojen fazlalığı kanseri tetikliyor ama bu hormona duyarlı tümörlerde tedavi şansı daha yüksek.
İki majör kadınlık hormonu var; östrojen ve progesteron. Bunlar; başlıca görevleri olan cinsel işlev ve üreme dışında kemik, kalp ve damar sağlığı açısından da önemli. Eksikliklerinde; kadın hayatını zorlaştıran çok sayıda sorunla birlikte kemik ve kalp-damar hastalıkları sıklığı da artıyor.
 
Kadınlık hormonlarıyla meme kanseri arasında da ciddi bir bağlantı var. Meme kanseriyle uğraşan uzmanlar daha çok östrojeni işaret ediyor. 30 yaşından önce doğum yapmak, bu kanserde riski azaltan faktörlerden biri. Bu çerçevede; hamilelikte yüksek östrojenin progesteron ile dengelendiğine vurgu yapan İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Demir aradaki ilişkiyi, “Kadınların uzun süre ve yüksek oranda progesteron ile dengelenmemiş östrojene maruz kalmaları, menopoz öncesi ve sonrası dönemde meme kanseri riskini arttırır” sözleriyle açıkladı.
 
Erkeklerde de meme kanseri gelişebiliyor ama hastalık kadınlarda, erkeklerden 100 kat fazla. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras’a göre bu durum, muhtemelen erkeklerde kadınlık hormonlarının az miktarda bulunmasına bağlı.
 
Doğum yapmamak, küçük yaşta adet görmek ve menopoza geç girmek gibi etkenlerin meme kanseri riskini artırdığını vurgulayan Prof. Uras, “Burada temel sebep olarak, memelerin bu hormonlara daha uzun süre maruz kalması gösterilmiştir” bilgisini aktardı. 
 
KEMOTERAPİYE ALTERNATİF TEDAVİ ŞANSI VERİYOR
 
Hormon düzeyi arttıkça meme kanseri riskinde de artış saptandığını belirten Prof. Uras’a göre, östrojenin kanser oluşumunda rolünü gösteren bir diğer kanıt da, östrojen düzeyi ilaçlarla düşürüldüğünde kanser riskinin azalması.
 
Tümörün östrojen veya progesteron reseptörü (ER ve/veya PR) açısından pozitif olması, kanserin bu hormonlara duyarlı olduğunu, yani bu hormonların tümörün büyümesinde ve yayılmasında etkili olduğunu gösteriyor. Peki, bu durum, tedavi başarısı açısından iyi mi, kötü mü? Prof. Gökhan Demir’e göre bu duyarlılık, hem pozitif hem de negatif etkiye sahip: “Östrojen fazlası meme kanseri riskini arttırır ama östrojen reseptörü taşıyan tümörler tedavi şansı açısından bizim sevdiğimiz tümörlerdir. Çünkü bunlarda kemoterapi dışında hormonal tedavilerden de cevap alınabilir.”
 
Prof. Uras’ın soruya cevabı ise, “Bu hormonların reseptörlerine bağlanacak ilaçlarla tümörün büyüme ve yayılmasına karşı koymak mümkün. ER ve/veya PR negatif tümörlerde hormonal tedavi şansı yoktur, kemoterapi gerekir. Özellikle metastatik meme kanserinde endokrin tedavi, kemoterapiye göre çok sayıda üstünlüğe sahiptir” şeklinde.
 
Kanser-hormon ilişkisinde birçok kadının kafasını kurcalayan noktalardan biri de tüp bebek tedavileri. İnfertilite tedavilerinde kullanılan hormonların meme kanserini tetiklediği yönünde yaygın bir kanı var. Ancak bu konudaki araştırma sonuçları kafaları biraz daha karıştıracak nitelikte. Uzmanların görüşleri ise şöyle:
 
PROF DEMİR: İKİ UCU KESKİN KILIÇLA OYNAMAYA BENZER 
 
Prof. Dr. Gökhan Demir: Östrojenin fazlası özellikle progesteron hormonu ile dengelenmemiş hali meme kanseri riski açısından zararlıdır. Bu bakımdan uzatılmış hormon replasman tedavileri ve fazla sayıda fertilizasyon denemeleri riski arttırabilir. Özellikle ailesinde meme kanseri öyküsü bulunanların daha dikkatli olması gerekir. Tüp bebek tedavisinde de yüksek doz hormon kullanılmaktadır ve hormonlarla oynamak iki ucu keskin kılıçla oynamaya benzer. Dolayısıyla bu tedaviler mutlaka çok ehil ellerde, tüm riskler araştırılarak ve sonuçları tartışılarak yapılmalıdır.
 
PROF. URAS: ÇALIŞMALAR HEM OLUMLU HEM OLUMSUZ ETKİ GÖSTERİYOR 
 
Prof. Dr. Cihan Uras: Çalışmaların çoğunda, tüp bebek tedavisinin meme kanserini arttırmadığı sonucuna varılmıştır. Daha az sayıda olmakla birlikte, bunun aksini ileri süren çalışmalar da vardır. Mesela son yıllara ait bir çalışmada, tüp bebek tedavisinin genel olarak meme kanseri riskini arttırmadığı, ancak bu tedaviye erken yaşta başlayanlarda risk artışı olduğu ileri sürüldü. Bir diğer yeni çalışma ise tüp bebek tedavisiyle çok sayıda çocuk sahibi olan kadınların daha sık meme kanserine yakalandığını vurgulamaktadır. Buradaki temel tartışma, yumurtalığı uyarmak üzere kullanılan klomifen adlı hormonal ilaçtan kaynaklanmaktadır. Oysa bazı çalışmalarda, klomifenin meme kanserini arttırmak bir yana, tam tersine azalttığı belirtilmektedir. 
 
untitled-5.20131024113943.jpg
 
Özellikle risk grubundakilerin tüp bebek tedavisinden önce meme muayenesi, ultrasonografi ve mamagrafi takibinin iyi yapılması önem taşıyor.
 
PROF. BALOĞLU: KANSERİ TETİKLEDİĞİ KLİNİK OLARAK KANITLANMADI
 
TJOD 2. Başkanı, Üreme Tıbbı ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Ali Baloğlu da tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçların fazla östrojene yol açarak meme kanserini tetiklediğini söyledi ve ekledi: “Ancak klinik olarak bu durum henüz gösterilebilmiş ve kanıtlanabilmiş değil. Çünkü yumurtlama uyarıcı tedaviler çok kısa süren tedavilerdir. Dolayısıyla kanser oluşturabilecek kadar meme üzerinde uzun süreli yüksek seviyede kalıcı östrojen etkinliği oluşturmazlar. Güncel tüp bebek tedavi protokollerinde artık pek kullanmadığımız yumurtlama ilacı klomifen sitrat molekülü ile meme kanseri sıklığında artış gösterilmiştir. Sonuç olarak; tüp bebek tedavilerinde en düşük doz ve en kısa sürede etkinliği olan protokoller kullanılmalıdır. Tekrarlayan başarısız sikluslardan sonra daha seçici olunmalı ve hastalar bilgilendirilmelidir. Yüksek östrojen düzeyi meme kanserinin klinik olarak belirgin hale gelmesini hızlandırabilir. Bu nedenle özellikle risk grubuna giren hastalarda düzenli meme takiplerinin yapılması gerekir."
 
ÖSTROJENİNİN NEGATİF ETKİSİNDEN KORUNMAK MÜMKÜN
 
Östrojenin kadın vücuduna zarar değil, yarar vermesi ve normal seviyede olması için alınabilecek önlemlere de değinen uzmanların parmak bastığı noktalar ise ortak: Dengeli ve sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, yağ dokusu östrojen miktarını arttırdığı için kilo kontrolü sağlamak, aynı nedenle aşırı alkolden uzak durmak. Doğum kontrol hapları ile hormon replasmanını doktor denetiminde kullanmak, tüp bebek tedavisini ehil kişilere yaptırmak, özellikle ailede meme kanseri öyküsü varsa tüp bebek tedavilerinde daha dikkatli olmak ve tabii ki meme muayene ve kontrollerini aksatmamak.
 
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim