• BIST 9043.44
  • Altın 2297.773
  • Dolar 32.3261
  • Euro 35.0684
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 26 °C

İşler: HSYK’nın açıklaması darbe girişimi

Başbakan Yardımcısı İşler, HSYK'nın Adli Kolluk açıklamasına dair, “HSYK'nın, yetkisiz ve kanunsuz bir şekilde böyle bir açıklama yapması Anayasa'nın 138. maddesine de net bir şekilde aykırıdır” dedi.

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) Adli Kolluk Yönetmeliği'ndeki değişiklikle ilgili açıklamasına dair, "HSYK'nın durumdan vazife çıkararak, yetkisiz ve kanunsuz bir şekilde böyle bir açıklama yapması Anayasa'nın 138. maddesine de net bir şekilde aykırıdır. Böyle bir açıklama yapması kabul edilebilir bir şey değil. Adeta yeni bir vesayet girişimi, bir darbe girişimi olarak ben bunu algıladım" dedi.

İşler, TRT Haber'de katıldığı programda, bakanlığın kendisi için sürpriz olduğunu ifade ederek, bakanlık görevini televizyondan öğrendiğini söyledi.

Türkiye'nin 2002'den bugüne kadar ekonomi, ulaşım ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda çok büyük mesafeler katettiğini belirten İşler, Türkiye'nin kapsamlı bir büyüme, gelişme ve kalkınma yaşadığını dile getirdi.

İşler, 2011 seçimleri öncesinde 2023 hedeflerinin açıklandığını, bu hedefler arasında ülkenin ekonomisinin iki buçuk kat daha büyütülmesinin de olduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:

"Yakın zamanda İstanbul'da üçüncü büyük havaalanı ihalesi yapıldı. Devletin kasasında, kesesinde 1 kuruş çıkmadan bu havaalanı yapılacak. Yaklaşık 22 milyar avro ihale bedeli oldu, bunun KDV'siyle birlikte 30 milyar avro devletin kasasına para girecek. Bunlar çok büyük projeler. Marmaray yapıldı, üçüncü köprü ve tüp geçit projeleri devam ediyor. Bu projeler bazı çevreleri ciddi şekilde rahatsız etmiş."

"Çözüm sürecini Türkiye üzerinde emelleri olanları rahatsız etti"

Türkiye'nin 30 yıldır terör nedeniyle sıkıntı çektiğini ifade eden İşler, ülkenin 2023 hedeflerine ulaşması için bu beladan kurtarılmasının gerekliliğine değindi.

Terörle mücadelede 2012'nin yaz aylarında çok önemli mesafeler katedildiğini ve adeta terörün belinin o yıl kırıldığını dile getiren İşler, şöyle devam etti:

"Ondan sonra çözüm sürecini başlattık. Çok doğru bir adımdı hükümet olarak. Bu da ciddi şekilde birilerini rahatsız etti. Çözüm sürecinin başlatılması ve ülkede kardeşlik projesinin harekete geçmesi Türkiye üzerinde emelleri olanları rahatsız etti. Buna karşılık olarak mayıs ayı sonunda Gezi Olayları patlak verdi. Yani 17 Aralık olaylarını, sadece 17 Aralık olarak değerlendirmenin ben yanlış olacağını düşünüyorum. Bunun 2013'ün ortalarındaki Türkiye üzerinden oynan oyundan itibaren ele almakta fayda var. Gezi Olayları'nda Türkiye adeta yanıyor, yıkılıyor... Bütün dünyaya Türkiye'nin imajını zedelemek için çok ciddi bir görüntü takdim edildi. Buradan maksat Sayın Başbakanımızın imajını çizmek, karizmatik liderliğini tartışılır hale getirmek ve Türkiye'nin de dünyadaki itibarını sarsmayı hedeflediler. Belki kısmen başarılı oldular ama neticede kesin başarılı olamadılar ve hükümet tekrar sağlam bir şekilde durdu."

"Yolsuzla mücadele için geldik ve büyük başarılar elde ettik"

İşler, gündemde bir takım iddiaların bulunduğunu, bu iddialarla ilgili "beraatı zimmet"in asıl olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

"Ancak bu iddialardaki bir şeyin altını çizmekte ben fayda görüyorum. Bu ortaya atılan iddialar varsayalım ki doğru olsa bile, bu iddialar kamu malına yönelik yolsuzluklar değildir. Yani bir takım şahıslar iş yapıyor, diğerleri de ondan menfaat elde edildiği şeklinde takdim edildiği için söylüyorum. Hani tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirme olayı var ya işte biz ona kesinlikle müsaade etmeyiz. İddialar eğer doğruluğu ispatlanırsa, o zaman bu bireylerin yapmış olduğu bir yanlıştır. Bunun AK Parti ile hükümetle alakası yoktur. Zaten bizde böyle bir yanlış yapan varsa AK Parti olarak biz gerekli tedbiri alırız ve gerekli cezayı da keseriz. Geçmişte de bunu yaptık. Çünkü AK Parti camiası da büyük bir camiadır. Elbette ki bu camiada da yanlış yapanlar olabilir ama genel profile baktığımız zaman, hükümetin icraatlarına baktığımız zaman, yolsuzlukla mücadele için geldik ve büyük başarılar elde ettik."

"Kabul edilebilir tavır değildir"

Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş'ın adliye önünde bildiri dağıtmasına da değinen İşler, bu eylemin bir devlet görevlisine yakışmadığını ifade etti.

HSYK'nın devam eden bir davayla ilgili yetkisi olmadığı halde açıklama yapmasının da hoş olmadığını dile getiren İşler, "HSYK'nın durumdan vazife çıkararak, yetkisiz ve kanunsuz bir şekilde böyle bir açıklama yapması Anayasa'nın 138. maddesine de net bir şekilde aykırıdır. Böyle bir açıklama yapması kabul edilebilir bir şey değil. Adeta yeni bir vesayet girişimi, bir darbe girişimi olarak ben bunu algıladım. Bu kabul edilebilir tavır değildir" dedi.

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Almanya'nın Hamburg şehrinde meydana gelen olaylarla ilgili, "Polisin sert müdahalesini görüyoruz, gaz kullandığını, su sıktığını, vurduğunu, dövdüğünü görüyoruz. Polislerin aralarına aldıkları göstericileri nasıl dövdüklerini görüyoruz, dünyadan 'çıt' yok. Bu bir çifte standart" dedi.

Mevcut şartların devam etmesi halinde erken seçimin söz konusu olmayacağını belirten İşler, "Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz için bir takım hamleler olabilir, bu hamleler neticesinde bir takım yeni şartlar oluşabilir. Aslında ben şunu net bir şekilde söyleyebilirim; eğer bir seçim yılında olmasak, önümüzde yerel seçimler olmasaydı 30 Mart'ta bu yaşanan olaylardan sonra hiç tereddütsüz erken seçim kararı alabilirdik. Ama zaten bir seçim sathı mahalline girmiş durumdayız. Bu yerel seçimde bir yerde erken genel seçim havasında olacak. Dolayısıyla onun neticelerini bekleyip göreceğiz" diye konuştu.

İşler, Suriye'ye yardım götüren TIR'la ilgili bir soru üzerine, konuyla ilgili İçişleri ve Dışişleri Bakanlarının gerekli açıklamaları yaptıklarını bildirdi. İşler, "Orada bunun büyük bir problem haline getirilmesi de aynı zamanda başka bir operasyondu. Yani kabul edilebilir bir şey değildi. Bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, Milli İstihbarat Teşkilatının bir takım faaliyetlerde bulunması, yardımlar götürmesi gayet doğaldır" dedi.

Suriye'de insanlık dramı yaşandığını ve bölgede Türkmenler'in ve diğer kardeş toplulukların bulunduğunu hatırlatan İşler, "Biz onların hepsine yardım elini uzatıyoruz, hepsiyle ilgileniyoruz" ifadesini kullandı.

"Türkiye'nin aşırı örgütlerle ilişkisi olamaz"

Suriye'de yaşananların bu aşamaya gelmemesi için Türkiye'nin büyük çaba sarfettiğini söyleyen İşler, şunları söyledi:

"Uluslararası toplum Suriye'de yaşanan insanlık trajedisinde sınıfta kalmıştır. Biz onlara destek olmaya, hami olmaya gayret ediyoruz. Ama birileri bizim yaptığımız insani yardımları dahi kötü göstererek, aşırı örgütlere adeta destek veriyormuş görüntüsü vererek Türkiye'yi karalamak istiyorlar. Halbuki bu karalama kampanyalarını yürütenler bizzat kendileri o aşırı örgütlerin orada kümeleşmesinde, yer almasında, oralarda onların bulunmasında, savaşmasında el altından destek veriyorlar. Bugün bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak bu aşırı örgütlerle hiçbir ilişkimiz olamaz, zaten Türkiye Cumhuriyeti aşırı örgütlerin hedefinde olan bir ülkedir. Dolayısıyla bizi onlarla birlikte gösterme çabaları beyhudedir. Ama maalesef Türkiye'nin imajını bozma çalışmaları yapılıyor ve bunu Suriye üzerinden de başka yerlerden de yürütmeye çalışıyorlar."

"TİKA Türkiye'nin yüz akıdır"

İşler, kendisine bağlı olan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Başkanlığının (TİKA) çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine, AK Parti iktidarına gelene kadar 2 bin 241 proje gerçekleştirildiğini, 2002-2012 yılları arasında ise 12 bin 964 projeye imza attığını anlattı. TİKA'nın Türkiye'nin yüz akı olan bir kurum olduğunu söyleyen İşler, "92 ile 2002 arasını kıyaslayalım: 2 bin 241 proje 10 yılda, bir yılda bin 879 proje. İşte birilerini rahatsız eden bu görüntü" dedi.

Türkiye'nin resmi kalkınma yardımlarının 2012 yılında yüzde yüze yakın arttığını ve OECD'nin de Türkiye'yi Kalkınma Yardımları Komitesi'ne davet ettiğini ifade eden İşler, "Son yıllarda en büyük resmi kalkınma yardımı yapan ülke Türkiye oldu. Bütün dünyanın her tarafına elimizi uzatıyoruz. Bizim dış politikamızın bir hedefi var; o da kardeşlik, barış, huzur herkese elimizi uzatıyoruz. Bu bölgede de huzur istiyoruz, kardeşlik istiyoruz, çevre bölgelerde de istiyoruz ve dünyanın her yanında da istiyoruz. Bizim dış politikamızın en önemli özelliği de en önemli ilkesi de insani ve ahlaki olmasıdır, sadece çıkar odaklı olmamasıdır" diye konuştu.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının da kendisine bağlı olduğunun hatırlatılması üzerine İşler, kendisinin de 1979-1985 yılları arasında Suudi Arabistan'da eğitim gördüğünü ancak o yıllarda yurt dışındaki vatandaşların sahipsiz olduğunu söyledi.

AK Parti iktidarı döneminde bu konuya da et attıklarını belirten İşler, Yurtdışı Türkler Başkanlığını kurarak, yurtdışında yaşayan vatandaşların hamisi olarak sorunlarıyla ilgilendiklerini kaydetti. İşler, "İlk defa 2010 yılından itibaren resmi bir şekilde, bir kurum vasıtasıyla yurt dışındaki insanlarımız sahiplenildi. Şimdi o insanlarımız çok mutlular. Onlara orada lobi faaliyeti yapmasına destek veriyoruz. Onların orada, bulundukları yerde siyasete katılım konusunda desteklerimiz var" diye konuştu.

"Dünyadan 'çıt' yok. Bu bir çifte standart"

Almanya'nın Hamburg şehrinde polisin olaylara sert müdahalesine karşılık nasıl bir tavır sergileneceğine ilişkin soru üzerine ise İşler, Gezi Olayları olduğu zaman Alman medyası ve diğer uluslararası medyanın Türkiye'yi kötü göstermek için saatlerce canlı yayın yaptıklarını hatırlattı.  İşler, şunları kaydetti:

"Şimdi Hamburg'da benzeri olaylar var. Polisin sert müdahalesini görüyoruz, gaz kullandığını, su sıktığını, vurduğunu, dövdüğünü görüyoruz. Polislerin aralarına aldıkları göstericileri nasıl dövdüklerini görüyoruz, dünyadan 'çıt' yok. Bu bir çifte standart. Alman medyasına da buradan sesleniyorum; kendi içlerindeki bu olayları, olağanüstü hal ilan edildi Hamburg'da, neden bu konu gündeme getirilmiyor, neden dünyaya yansıtılmıyor? İşte dünyadaki, uluslararası arenadaki çifte standardı göstermesi bakımından Hamburg'da yaşananlar bence son derece önemli."

Türkiye'deki medya yönetici ve mensuplarına da çağrıda bulunan İşler, "Türkiye'deki olumsuz bir görüntüyü lütfen büyüterek bütün dünyaya sunmasınlar. Olduğu kadar. Bakın Alman medyası çok büyük olumsuz bir görüntüyü bile kamufle ediyorlar, sansürlüyorlar, dünyaya sunmama gayreti içerisinde oluyorlar ve uluslararası yayın organları da maalesef bu konuda sağır ve dilsiz konumunda kaldı" dedi.

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, "Aslında insanların bir yerlere gönül bağı olması gayet doğaldır. Bunlar gayet normaldir. Ama biz bu gönül bağını akıl kiralama yoluna götürürsek bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu insani de değildir, İslami de değildir. Kur' da terstir. Bir Müslümanın aklını kiraya vermesi kabul edilebilir bir şey değildir" dedi.

"Paralel devlet" iddialarına ilişkin değerlendirmesi sorulan İşler, devlet içerisinde "paralel" bir yapıya hiçbir devletin müsaade etmeyeceğini belirterek, "Eğer bir takım insanlar devlet içerisinde kümeleşmiş ve belli yerlerden, belli odaklardan talimatla hareket ediyorlar ise böyle bir tavır hiçbir devlett kabul edilmeyeceği gibi Türk devlet geleneğinde de bunun kabul edilmesi mümkün değildir" ifadesini kullandı.

İşler, "Biz devlet olarak, Hükümet olarak böyle bir yapıyı, devletin içerisinde barındırmayız. Bunu çok yüksek bir şekilde, Sayın Başbakanımız da net bir şekilde ifade ettiler. Bu yapı çökertilecektir" diye konuştu.

Ancak bu yapının, hizmet hareketi veya Fethullah Gülen cemaati ile ilgili bir operasyon olarak algılanmasını doğru bulmadığını dile getiren İşler, şöyle devam etti:

"Bir cemaat var. Hizmet hareketi var. Burada gönüllü, vefakar, cefakar bir şekilde Türkiye içerisinde ve dünyanın her tarafında hizmet eden, samimiyetle çalışan büyük bir kitle var. Bizim hedefimiz bu kitle değildir. Biz 11 yıl içerisinde zaten bunlara her türlü desteği vermişizdir. Bizim bayrağımızı dalgalandıran kim varsa onun arkasında durmuşuzdur, yanında durmuşuzdur, destek olmuşuzdur. Ama birileri, cemaat ismini kullanarak, cemaat kalkanı ile devlet içerisinde kümeleşir ve bir yerlerden düğmeye basılarak harekete geçirilir ve Hükümete karşı operasyon yapmaya kalkarsa buna Hükümet olarak biz müsaade etmeyiz.

Aslında insanların bir yerlere gönül bağı olması gayet doğaldır. Müslümanlar olarak bizlerin de bir takım insanlara gönül bağımız olması, bir takım gruplara, cemaatlere, tarikatlara vesair insanlarımızın gönül bağı olduğunu görüyoruz. Bunlar gayet normaldir. Ama biz bu gönül bağını akıl kiralama yoluna götürürsek bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu insani de değildir, İslami de değildir. Kur'an'a da terstir. Bir Müslümanın aklını kiraya vermesi kabul edilebilir bir şey değildir. Kur'an bize sürekli, akletmeyi, tefekkür etmeyi, tedebbür etmeyi, düşünmeyi emrediyor. Dolayısıyla biz bu aklımızdan dolayı, yapıp ettiklerimizden hepimiz birey olarak sorumluyuz. Dolayısıyla belki bazı yerlere gönülden bağlı olabiliriz. Ama ben buradan bütün kardeşlerime sesleniyorum. Aklımızı kullanalım, yanlış yapmayalım. Neticede onun hesabını bu dünyada da öbür dünyada da bireysel olarak bizler vereceğiz."

Fişleme iddiaları

"Bazı kamu görevlileriyle ilgili listeler oluşturulduğu ve fişlemeler yapıldığı" şeklindeki iddialarla ilgili soru üzerine İşler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, öyle bir şey olmadığını söylediğini ve listenin varlığını reddettiğini anımsattı.

Emniyet'teki atamalar ve değişikliklerin, bu listeden dolayı olmadığını belirten İşler, "Ama Emniyet kendi içerisinde elbette bir takım tedbirler almakta ve bundan sonra da alacaktır tabii ki. Yani o paralel yapıyı gidermek için elbetteki..." ifadesini kullandı.

Başka kamu kurum ve kuruluşlarında değişiklikler olup olmayacağı sorusuna ise İşler, "Yani o bilgi benim elimde olan bir bilgi değil tabii. Ama devlet olarak, biz, yani bu dediğimiz doğrultudaki bir yapılanmaya müsaade etmeyeceğimizi söyledik. Onun için gerekli tedbirleri alıyoruz, gerekli adımları atıyoruz. Bunlar bir yer değiştirme. Yani belki aktif görevden pasif göreve alınma şeklinde değerlendirilmesi lazım" dedi.

Tutuklu milletvekilleri konusunun da gündemi çok meşgul ettiğini dile getiren İşler, Anayasa referandumunda getirilen yeniliklerden birinin de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı olduğunu, tutuklu milletvekillerinin bu haktan yararlanarak, Anayasa Mahkemesine başvurduklarını ve lehte karar alınması üzerine mahkemelerce serbest bırakıldıklarını hatırlattı.

Bu konuyla ilgili olarak 3 partinin anlaştığını ve bir Anayasa değişikliği yapılması gerektiğini aktaran İşler, bu değişikliğin yapılmasıyla birlikte tutuklu milletvekilleri olayının çözülmüş olacağını dile getirdi.

Anayasa değişikliği olduğu takdirde, MHP Milletvekili Engin Alan ve HDP Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile ilgili geçici bir madde konulabileceğini kaydeden İşler, bu kişilerle ilgili kararların Meclis'te okunmaması durumunda da milletvekilliklerinin dönem sonuna kadar devam edeceğini söyledi.

"Türkiye'nin lider ülke haline gelmesi birilerini rahatsız ediyor"

17 Aralık operasyonu ve sonrasındaki gelişmelere değinen İşler, "Şimdi hedefte bir defa Sayın Başbakanımız var. Sayın Başbakanımızın karizmatik liderliğinden rahatsız olan dış güçler olması gayet doğal. Bunların içeride uzantıları da var. Sadece Sayın Başbakanımız değil. 2023 hedefleri Türkiye'nin büyümesi, gelişmesi, kalkınması, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada lider ülke haline gelmesi hedefleri. Bu ciddi şekilde birilerini rahatsız ediyor" diye konuştu.

AK Parti'nin 11 yıllık iktidar döneminde de 3 genel seçimden başarı ile çıktığını hatırlatan İşler, muhalefetin, AK Parti'nin yenilmezlik unvanını, yerel seçimlerde alma gibi bir hedefinin olduğunu ve önümüzdeki yerel seçimlerde AK Parti'yi tökezletme gayretinin bulunduğunu anlattı.

Bunun ardından da AK Parti'nin adayının Cumhurbaşkanı olmaması için büyük bir çabanın söz konusu olduğunu söyleyen İşler, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olmasının da ayrı bir önem taşıdığını belirtti.

"Bütün bunlar öncesinde Türkiye üzerinde bir takım operasyonlar yapıldı. Çok net bir şekilde bu görülüyor. Bunu kimse inkar edemez" değerlendirmesinde bulunan İşler, şunları kaydetti:

"Ama ben şuna inanıyorum: Halkımız milli iradesine sahip çıkmaktadır, halkımız gerçekleri görmektedir. Bugüne kadar bizi destekledi. Bundan sonra da yine ben destekleyeceğini biliyorum. Sahaya indiğimizde onu görüyoruz. Bu biraz milli irade kavgası, milli iradeye sahip çıkıp çıkmama, vatandaşımızın, milletimizin vermiş olduğu oya sahip çıkıp çıkmama mücadelesi olacak. Ama milletimizin ben uyandığını düşünüyorum. Eskiden bir manşet atılırdı, hükümetler değiştirilirdi. Şimdi bütün bu operasyona rağmen güçlü, ayakta durabilen bir Türkiye var. İşte bu bizim 2002'den bugüne kadar makro ekonomik dengeleri ne kadar sağlam kurduğumuzu, ekonominin temellerini sağlam attığımızı göstermesi bakımından çok önemli.

Gerek mayıstaki, hazirandaki o gösteriler Gezi Parkı'yla başlayan, gerekse bu 17 Aralık'la birlikte başlayan olaylar, benim şahsi kanaatim ekonomik istikrarsızlık peşinde koşuyorlar, ekonomiyi çökertmeye çalışıyorlar. Ama bu, şunu ortaya koydu. Belki en önemli yanı budur. Türkiye'de sağlam bir ekonomi var, güçlü bir ekonomi var. Bir kitap fırlatıldı diye çöken bir ekonomi artık yok."

Şu an erken seçimi gerektiren bir şartın bulunmadığını vurgulayan İşler, zaten 30 Mart'ta yerel seçimlerin yapılacağını, iki seçimin bir arada olmasının söz konusu olmadığını ifade etti.

Yerel seçimlerden sonra da Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını anımsatan İşler, "Ben dolayısıyla bu 2014'ün bir erken genel seçim için çok uygun olduğunu düşünmüyorum. Ama şartlar ne getirir onu bilemiyorum. Belki şartlarda değişiklik olursa... Ama bugünkü şartlardan baktığımız zaman erken seçimin çok mantıklı olduğunu düşünmüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

www.istanbulhaber.com

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim