• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 17 °C

İbrahim Okur’dan ‘Cemaat ölçer’ sorusu

İbrahim Okur’dan ‘Cemaat ölçer’ sorusu
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, Cemaat mensubiyetinin ölçülebilir bir durum olmadığını belirterek, “Somut delillerle ortaya çıkarmadan bilemezsiniz. Bunun bir cihazı yok” dedi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, dün birilerine suçsuzluğunu ispatla denildiği gibi, bugün de cemaatçi olunduğu ileri sürülenlere karşı böyle bir tavır takınılamayacağını söyledi. Bazı medya organlarının suçluları belirleyip cezalarını da vermeye kalktığını hatırlatan Okur, suçu ve cezayı gazetecinin sabit kılamayacağını ifade etti.

 

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ile yaptığı röportajının bugün ikinci bölümünü yayınladı. İbrahim Okur ile önce Balyoz ve Ergenekon kararları ile ilgili gelişmeleri konuşan Çakırözer, bugün de 17 Aralık sonrasında yaşananları ve Cemaat konusuna ilişkin bölümlere yer verdi.
 
Çakırözer’in bugünkü yazısında 17 Aralık ve Cemaat konusunda aktardıkları şöyle:
 
“İnsanların farklı düşünceleri, aidiyetleri olabilir. Önemli olan bunun işine yansıtıp yansıtmadığıdır. Bu dönem “paralel” diye tanımlanan cemaat mensubiyeti ölçülebilir bir durum değil. Kimin hangi cemaate veya gruba mensup olduğunu, kendisi ikrar etmedikçe veya somut delillerle ortaya çıkarmadan bilemezsiniz. Bunun bir cihazı yok.
 
Cemaatçi olmadığını kanıtla diyemeyiz
 

O nedenle dün belli davalarda insanlara “suçsuzluğunuzu ispatlayın” denildiği gibi, bugün de başka insanlara “cemaatçi olmadığını ispatla” dememeliyiz. Dün yapılan ne kadar yanlışsa bugün yapılan da o kadar yanlıştır. Biz hukukçular konuya hukukçu duyarlılığı içerisinde yaklaşmak zorundayız. Konjonktüre göre “bugün güç buradan yana, aman buraya yönelelim” diyemeyiz.
 
Bugün de aynı toptancı yöntemlerle “hadi sen bunu yaptın, ben de sana bunu yapıyorum” denilmesini doğru bulmuyorum. Hukukçunun yapması gereken şu. Somutlaştıracağız ve delillendireceğiz. Ve diyeceğiz ki: “Sen şunu şunu yaptın. Aklınla, vicdanınla, kanunla değil. Aldığın talimatla hareket ettin. Bunun belgesi delili de budur. Gereği de budur.” Bunu demediğimiz sürece çok ezbere hareket etmiş oluruz.
 
Onlar için de masumiyet karinesi
 
Medya kendilerince suçluları belirlemiş ve cezalarını da vermiş. “Şu kararları veren, şu soruşturmaları yapan hâkim ve savcılar niye hâlâ görevdeler, HSYK neden hâlâ atmadı?” deniyor. Anayasal teminatı var hâkim ve savcının. İhracın şartları belli. Suç işlediklerini, örgütsel bağlar içerisinde dışarıdan talimat alarak hareket ettiklerini ispatlıyorsak atalım. Ama bunu gazeteci sabit kılamaz. Buna yargının karar vermesi lazım. Son dönemdeki iddialarla ilgili müfettişler görevlendirildi, soruşturmalar yürüyor. Yapılan soruşturmalarda bu yönde deliller elde edilirse, ilgili daire bu konuyu değerlendirip gereğini yapacaktır. Ama sanıklar için savunageldiğimiz masumiyet karinesini, lekelenmeme hakkını meslektaşlarımız için de savunmak zorundayız. Hiç kimse kesin bir hükümle suçluluğu ispat edilene kadar peşinen suçlu ilan edilmemeli.
 
Hâkim ve savcı suçlu üretmemeli
 
Hâkim, savcı, hukukçu hangi dünya görüşünde olursa olsun, suç varsa gereğini korkmadan yapar. Ama suçlu üretmek için çaba sarf etmez. Bizler önümüzdeki evraka bakarız. Suç varsa ceza veririz, yoksa beraat veririz. Bunu bir kenara itersek, dün eleştirdiğimiz işi, itiraz ettiğimiz noktaların hepsini şimdi bir başka cenahta yapmaya çalışırsak bu doğru olmaz. O zaman yarın da bir başkası gelir, bugün hukukdışına çıkanlara aynı şeyi yapar. Hukuk ve adalet herkes için ekmek kadar, su kadar gerekli ve vazgeçilmezdir. Tüm bunların olmaması için yargının her türlü dış etki ve baskıdan uzak, gerçekten bağımsız davranması gerekir."
 

 

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim