• BIST 9710.62
  • Altın 2430.366
  • Dolar 32.529
  • Euro 34.865
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 26 °C

Çakal Carlos: Talabani'yle operasyon yaptık

Batılı istihbarat servislerini ve Mossad'ı 25 yıl peşinde koşturan ve yakalandı denirken her seferinde kaçan, hakkında sayısız kitap yazılıp birçok film çekilen Çakal Carlos Türkiye'ye özel çok özel açıklamalar yaptı.
Nevzat Çiçek'in haberi

Yarın piyasadaki yerini alacak olan Özgün Duruş Gazetesi, Çakal Carlos olarak bilinen Salim Muhammed’in Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile birlikte Fransa’da yaptıkları operasyonları anlattı. Carlos, "Talabanî geçmişte Avrupa’da bizimle birlikte çalışıyordu, 1970’lerin başında Fransa’da operasyonlar düzenlerken, Talabanî de bizimle birlikteydi ve bizim Fransa temsilcimizdi." dedi.

25 YIL PEŞİNDEN KOŞTURDU

Batılı istihbarat servislerini ve Mossad’ı tam 25 yıl peşinde koşturan ve tam yakalandı denirken her seferinde dahice atlatan, hakkında sayısız kitap yazılıp birçok film çekilen, 1994’te Sudan’da yakalandıktan sonra 16 yıldır Fransız hapishanelerinde yatmakta olan 20. Yüz yılın efsane gerilla lideri “Çakal Carlos”  (Venezüellalı kimliğiyle Ilich Ramirez Sanchez veya müslüman kimliğiyle Salim Muhammed),  hâlen bir Fransız cezaevinde, aldığı müebbet hapis cezasını çekiyor olsa da, “hasımları” tarafından henüz “işi bitirilmiş bir düşman” olarak görülmüyor. Carlos’un tâbiriyle, kendisiyle “hiç kesintisiz uğraşılıyor”.

"20. YÜZYILIN FİLİSTİN YANLISI AZILI TERÖRİSTİ"

Kimilerine göre “Filistin’in kurtuluşu için savaşan ilk milletlerarası devrimci ve efsanevî gerilla lideri”, kimilerine göreyse “gözünü kırpmadan adam öldüren, 20. yüzyılın en çok aranan teröristi” olan Carlos’un, geçtiğimiz günlerde Tahkim yayınları arasından çıkan ve Final dağıtım tarafından piyasaya verilen  “Söz Çakal Carlos’ta” adlı eserinde Carlos, merkezine Türkiye’yi alarak günümüz dünya siyasetine ve Türk dış politikasına bakışını sergiliyor, bu arada kıta kıta ülke ülke bugünkü dünyanın analizini yapıyor.

Gazeteci Fazıl Duygun, Hayreddin Soykan, avukatlar Güven Yılmaz ve Ahmet Arslan’ın görüşmelerinden ve sorularından oluşturularak yayımlanan kitapta, Carlos, sadece “görüş” beyan etmiyor. Tam da böylesi “sıradışı” geçmişi olan bir insandan bekleneceği üzere, birtakım “gizli” dosyaların kapaklarını da aralıyor. Bu çerçevede, dünya gündemindeki gelişmelerin basına yansımayan tarihî ve stratejik arka planını, Doğuda ve Batıda öne çıkan siyasî şahsiyetlerin gizli özgeçmiş ve siyasî ajandalarını, İsrail’e karşı Filistin’de başlayıp Avrupa şehirlerine taşıdığı silahlı mücadelesindeki bilinmeyenleri, birçoğu bugün de yaşayan devlet başkanlarıyla olan bağlantılarını, Üsame Bin Ladin ve Ebu Nidal’den Nurettin Güven’e yasadışı dünyanın meşhurlarıyla olan beraberliklerini, Mehmet Ali Ağca’yı nereden tanıdığını, hangi Türk militanın bir Mossad ajanını Paris’te bıçaklayıp öldürdüğünü, Türk Solcuları ve Ülkücüler kadar İslâmcı Türklerle bugüne dek şahıs veya teşkilât seviyesinde kurduğu ilişkileri ve daha birçok şeyi, Türkiyeli avukatlarına ve gazeteci dostlarına olanca samimiyetiyle açıklıyor, tüm çıplaklığıyla ifşâ ediyor. 

“İsrail askerleri kasten avukatımı vurdu”

Benim esas avukatlarımdan yani 1997’deki yargılanmam sırasında Isabelle ve Venezüellalı avukatım Milagros Irureta Ortiz’le beraber beni savunan Lübnanlı avukatım Dr. Hani Süleyman, -İsrail ablukasını yarmak ve insanî yardım götürmek üzere- Gazze’ye giden Türk gemilerinden birindeydi. İşte bu avukatım, İsrailli komandolar tarafından, her iki ayağından da kurşunla vuruldu. Üstelik bu tesadüfen gerçekleşen bir hâdise de değildi ve sırf “Carlos’un avukatı” olduğu için kasden vuruldu.

İsrailliler Av. Hani Süleyman’ı çok iyi tanıyorlardı. Çünkü bir buçuk sene kadar önce yine Gazze’ye doğru yola çıkan bir yardım filosundaydı ve Başpiskopos (Kapuçi)’yle beraber teknedeydi. İsrailliler o zaman da filonun yolunu kesmişler ve kendisini çok fena dövmüşlerdi.

Bu defa ise, onu fark eder fark etmez, direkt hedef gözeterek yani makineli tüfekle falan değil, doğrudan bir kurşun bir ayağına, bir kurşun da diğer ayağına sıktılar. Kurşunlar, Süleyman’ın ana sinirlerini, motor sinirlerini kesmiş. Yaşanan hâdise vesilesiyle, bu suçlulara ne derece ulaştığımızı, onların nezdinde ne anlama geldiğimizi görebilirsiniz. Lübnanlı meşhur bir insana karşı yapılan böyle bir hareketin mânâsı çok büyük. Tabiî onlar için Lübnan da ayrıca büyük bir problem.

İsrail Türkiye ile başa çıkamaz

Türkiye hükümeti, devrimci değil, reformcu bir hükümettir. İktidardaki partinin –inanç seviyesinde de olsa- ideolojik temeli İslâm olduğu için, kendilerine oy veren Müslüman çoğunluğun hissiyatına hürmet duymak zorundalar. Ancak benim gördüğüm, büyükelçiye karşı alınan tavrın sathî olduğudur. Neticede, hangi hükümet başta olursa olsun, Türk hükümetine karşı yapılacak böyle bir aşağılayıcı ve çocukça hareketin karşılığı daima benzer olurdu. İsrail kim ki? Hiçbir tarihî derinliği olmayan küçücük bir devlet. Karşısındaki Türkiye ise, hem tarih hem coğrafya itibariyle köklü bir devlet. Elbette, belki görünüşte de olsa, bir şekilde haddi her zaman bildirilirdi.

Benim görmek istediğim ve olması gereken tavır ise, Türkiye Cumhuriyeti’ni kendine destekçi kılmış İsrail’e, siyonizmin bugüne kadar işlediği suçlara  Türkiye’yi de ortak etmiş bu işgalci devlete toptan bir red tavrı almak, siyonizmin ve emperyalizmin merkez karargâhı olan NATO’dan çıkmak ve üslerine kapıyı göstermektir. Bu gerçekleşene kadar, alınacak –güya- her tedbir, “kozmetik” denilen nevîden olmaya mahkûmdur. Bugüne kadar da hep öyle oldu. Tek bir tedbir “hakiki”ydi ki, onu ayrı tutuyorum: İsrail’in geçtiğimiz yıl Anadolu topraklarındaki bir tatbikata Türkiye tarafından dahil edilmeyişi. Tedbir dediğin böyle olur, böyle de olmalıdır. Ancak, yeterli değildir.Türkiye, İslâm düşmanlarının, sömürgecilerin, ırkçıların, kendileriyle savaşmak ve mağlub etmek zorunda olduklarımızın kampı NATO’ya mensub olduğu müddetçe, siyonizmin suç ortağı olmaya maalesef devam edecektir.

Talabani bizimle birlikte operasyonlara katıldı

Kürt meselesi cidden çok girift bir mevzudur. Söylemek istediğim şey şu: Kürt toplumunun, müstakil bir toplum olarak, bir kavim olarak tanınma hakkı vardır. Ne var ki, Kürdistan toprakları dört ayrı ülkeye bölünmüştür. Az birazı Ermenistan ve Azerbaycan’da olmak üzere, asıl olarak Türkiye’nin doğusunda, İran’da, Irak’ta ve Suriye’de Kürt bölgeleri mevcuttur. Irak’ın kuzeyinde 1958 Devrimi’nden sonra, Kürtlere birçok haklar tanınmıştır, bir bakıma Kürt özerk bölgesi oluşturulmuştur. Şimdiyse, Amerikan işgalinden ve işgalcinin bölge düzenlemesinden sonra Irak’ta tam anlamıyla merkezî bir hükümet bulunmadığından, Kürtlerin bu durumdan kendi lehlerine faydalanmak istemelerini ve Mesud Barzanî’nin tavrını anlayabiliyorum.

Başkan Talabanî geçmişte Avrupa’da bizimle birlikte çalışıyordu, 1970’lerin başında Fransa’da operasyonlar düzenlerken, Talabanî de bizimle birlikteydi ve bizim Fransa temsilcimizdi. Kendisinin Mısır diplomatik pasaportu vardı. Onu Paris’te kullanıyorduk. Birlikte eylem düzenliyorduk. Fransız polisi de bunu bilir. Ancak şimdi bakıyoruz, zât-ı şahaneleri devlet başkanı, falan filan olarak ağırlanıyor, kabul görüyor. Neyin karşılığında? Ben burada cezaevindeyken, bizimle birlikte operasyonlara katılan Talabanî bir sarayda yaşıyor şimdi. Ona saray verdiler. Niçin? Emperyalistlerle, sömürgecilerle işbirliği yaptı çünkü.

Ağca'yı Carlos mu eğitti?
Sudan’dan Fransa’ya nasıl kaçırıldı?
Latin Amerika’daki İslami yükseliş,
Kürt meselesi ve “Demokratik açılım” hakkında ne diyor?
Anayasa referandumu hakkındaki düşüncesi ne? Yarın piyasaya çıkacak olan ÖZGÜN DURUŞ GAZETESİ'nde...

Güncel haberler için AksiyonHaber'i takip edin.

www.AksiyonHaber.com

İSTANBULHABER AJANSI

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim