Bitki dokularının analizinde doğada bulunan tüm elementleri hemen hemen bulmanın mümkün olduğunu ifade eden Uslu, "Bitkiler yetiştikleri ortamda bulunan elementleri, kendileri için gerekli olsun veya olmasın az da olsa bünyelerine almaktadırlar. Son dönemlerde madenlerin, metal ve kimya fabrikalarının, termik santrallerin çevremize saçtıkları toksik ağır metaller bu tip topraklar üzerinde yetişen tütün gibi ürünler tarafından bünyelerine alınmakta ve yapraklarına kadar geçmektedir" dedi.
Uslu, bilim adamlarının yaptıkları araştırmaya göre, tütünde çevre kirlenmesinden gelen bu ağır metallerin yanı sıra ayrıca Po-210 gibi radyotoksik minarelerin de tütün yapraklarına geçtiğinin tespit edildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Filtreli sigaralar aynen bir körük gibi tütüne daha fazla oksijen göndererek sigaranın 600-650 santigrat alev sıcaklığını, diğer bir deyişle yanma verimini artırmakta, tütün yaprağındaki ağır metaller ve radyotoksik maddelerin, alev sıcaklığının artması sonucu neredeyse tümünü buharlaştırarak, akciğere geçmesine neden olmaktadır. Bu yüzden sigaranın zararlı etkilerini azaltmak için kullanılan filtreler sanıldığı gibi faydalı değil, tam tersi filtresiz sigara içmeye göre daha kanserojen etkilere sahiptir."
Filtrelerin selüloz asetat gibi gözle görülmeyecek derecede küçük lifli yapılardan oluştuğuna da dikkati çeken Uslu, şunları kaydetti:
"Sigara içilmesi sırasında filtredeki on binlerce çoğu mikro hatta nano boyuttaki lif zerrelerinin ciğerlerimizin en iç bölümüne kadar yerleşmesi söz konusudur. Yapılan bir araştırmaya göre, filtresiz sigara kullananlarda epidermoid (bölgesel) kanser türü ön planda iken filtreli sigara içenlerde çok daha tehlikeli olan adeno (daha uzak organlara sıçrayan) kanseri görülmektedir. Bunun da sigaradaki toksik elementlere ilaveten mikro ve nano boyuttaki liflerden kaynaklandığı düşünülmektedir."
