• BIST 9008.98
  • Altın 2281.224
  • Dolar 32.3261
  • Euro 35.049
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 13 °C
  • İzmir 20 °C

Eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller'den Ortadoğu'yle ilgili 5 kehanet

Eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller'den Ortadoğu'yle ilgili 5 kehanet
Eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller, kendi internet sitesinde “Sadece aptal birisi Ortadoğu üzerine uzun dönemli kehanetlerde bulunur. İşte ben de 2015 için Ortadoğu üzerine beş kehanette bulunuyorum” dedi.

1-IŞİD güç ve etki kaybına uğrayacak. Daha önce de IŞİD’in bir devlet olarak kabul edilemeyeceğinden söz etmiştim; tutarlı ve işlevsel ideolojiye, ciddi politik ve sosyal kuruma, önderlik sürecine, yönetişime dair karmaşık ve ayrıntılı lojistiğe ve bölgede devlet olarak ilişki kurma imkânına sahip değil. İlaveten, Irak ve Suriye’de Sünniler arasındaki derin hoşnutsuzluklar bir yana, dünyadaki Sünni Müslümanların çoğunluğuna da yabancılaşmış durumda. En iyisi, IŞİD’in kendi hataları yüzünden devrilmesi, yani bazen sadece IŞİD’in ideolojik iddialarını güçlendirmeye yarayan ve özellikle Batı kaynaklı büyük bir dışsal müdahale olmaksızın yok edilmesi. Esaslı bir şekilde yenilmiş sayılabilmesi için ise dile getirildiği ve uygulandığı haliyle IŞİD fikrinin bölgedeki Müslümanlar gözünde bütünüyle kendisi yüzünden yere serilmesi gerekiyor.

2-İran’ın bölgesel aktör olarak rolü büyüyecek. Bütün engellere rağmen ABD’nin İran’la yaptığı müzakereler hakkında iyimserim. Her iki taraf da bu konuda başarılı olmaya çok fazla ihtiyaç duyuyor. Saçma şekilde geciktirilmiş bir normalleşme bölgesel düzen bakımından ihtiyaçtır. Dahası İran ve Türkiye – bütün hatalarıyla birlikte – bir çeşit halk desteğine sahip sahici yönetişimleriyle bölgedeki “reel” iki hükümeti oluşturuyor. Türkiye demokratiktir, İran yarı-demokratiktir (cumhurbaşkanlığı seçimleri bütünüyle temsil kabiliyeti taşımasa da, bu pek önemli değil). Bu iki devlet hiçbir Arap liderinin beceremediği ölçekte bölge halklarının özlemlerinin çoğunu savunuyor. Körfez ülkeleri normalleşmiş bir İran gerçeğine uyum sağlamaya zorlanacaklar; her ne kadar geçen yüzyıl boyunca dönemsel olarak ve ara sıra saldırgan sesler çıkarmış olsalar da her iki taraf arasında aslında hiç savaş yaşanmadı. Arap devletlerinin gerçekte asla görülmediği haliyle İran, Batı dayatmasından bağımsız gerçek bir Ortadoğu egemenliği vizyonuna sahip devrim-sonrası bir devlettir. İran’ın bölgedeki etkisi ayrıca Filistinlileri sürekli baskı altında tutan İsrail girişimleri karşısında gelişen bölgesel meydan okuyuşların desteklenmesi üzerinde de artacaktır.

3-Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan 2015 yılında etkisinin aşındığını görecek. AKP hükümetinin ilk on yılındaki başarılı bir başbakanlık döneminin ardından Erdoğan, yolsuzluk iddialarına maruz kaldı ve giderek artan akıldışı, otokrat ve öngörülemez yönetim tarzını eleştiren ve itiraz eden herkese paranoya içinde saldırmaya başladı. Artık kurumlara zarar verme ve kendisinin ve partisinin mirasını tahrip etme sürecine girmiş bulunuyor. Erdoğan tarafından zayıflatılmış olsa bile Türkiye’deki daha kapsamlı kurumların, yine de, Erdoğan’ın halkın gözünde güven kaybettiği – ve er ya da geç ortaya çıkacak- bir döneme dek ülkeyi esas olarak demokratik ve şiddet dışı bir yolda tutmaya yeterli olacağına dair inancımı koruyorum.

4-Rusya genelinde pozitif bir faktör olarak Ortadoğu’daki diplomatik düzenlemelerde başrolde yer alacak. İran’daki nükleer sorunun çözümünde diplomatik (ve teknik) bakımdan anahtar bir rol alma kabiliyeti ve Suriye’deki sözünün ve kontrolünün önemi, bölgenin tamamını belirleyen bu iki yüksek öncelikli, yüksek riskli çatışmaların çözümünde kayda değer bir katkıya denk düşüyor. Rusya’nın rolünün kabul edilmesi ve sadece küresel mücadeledeki bir nevi yeni Soğuk Savaş izdüşümü – Batı’nın da en az Moskova kadar sorumluluk taşıdığı bir karşılaşma– olarak değil de tamamlayıcı rol olarak görülmesi önem taşıyor. Batı ise, Ukrayna sorununda NATO’yu bir ayakkabı çekeceği gibi kullanma çabasıyla Moskova’yı amaca hizmet etmeyecek bir karşılaşmaya zorlayan kışkırtmasında ısrarlı olmuştu. Peki ama şöyle bir düşünün, mesela Çin ile Meksika arasında, Çin silahlarının ve askerlerinin Meksika topraklarında konuşlanmasını da içeren bir güvenlik anlaşması karşısında bir Amerikan tepkisine ne derdiniz?

5-Taliban Afgan yönetiminde giderek daha fazla güç kazanma hedefinde ilerleme kaydedecek. Afganistan’daki 13 yıllık savaş sonrasında ABD bir bütün olarak ülkede istikrar sağlamada ya da Taliban’ı ülkedeki güç denkleminden çıkarmada başarılı olamadı. Taliban İslamcı bir hareket olmanın çok ötesinde bir şey; Afganistan’daki milliyetçi Paştun gücüne birçok bakımdan vekâlet etti (gerçi Paştun’un tamamı gözünde böyle görülmüyordu). Taliban yönetimi 2001 yılında ABD tarafından devrildiğinde aslında Paştun da büyük ölçüde kaybetmişti; Yeni hükümete anaakım Taliban’ın dahil edilmesi gelecekteki Afganistan istikrarı bakımından önem taşıyor. Taliban, güç paylaşımı konusunda gelecekteki muhtemel görüşmelerde ileri süreceği politik taleplerinin gücünü artırmak amacıyla bu yıl elinde tuttuğu yerlerde kendi gücünü pekiştirmeyi amaçlayacak. İşlevsel olarak dışlanmaları mümkün değil. Ayrıca Pakistan’da çaresizce beklenen bir istikrar da kısmen böyle bir çözüme tabi görülüyor. (Kaynak:Birgün gazetesi)

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim