• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 19 °C
  • İzmir 19 °C

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar
İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirve Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında...

İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirve Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı işbirliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulmasının isabetli olacağını söyledi. Erdoğan, Suudi Arabistan'ın öncülüğünde kurulan Teröre Karşı İslam İttifakı girişiminin de desteklenerek etkin bir yapı haline dönüştürmesi gerektiğini vurguladı, "Niçin biz Müslümanlar olarak, aramızdaki bu tür ihtilaflarda, bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz? Biz etmiyoruz başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirve Toplantısı'nda bir konuşma yaptı. Zirveye katılan liderlere seslenen Erdoğan, İslam ülkeleri arasında birlik ve dayanışma olması gerektiğini vurguladı. Mezhep ve ırkçılık üzerinden yapılan fitneye karşı dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, İslam ülkelerinin kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi gerektiğini belirtti. Başkalarından yardım beklemek yerine çözümü İslam ülkelerinin kendi aralarında çözmesi gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, başkalarının aslında çözüm için değil, petrol için bu sorunlara el attığını vurguladı.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

MISIR VE ENDONEZYA'YA TEŞEKKÜR

12. dönem başkanı Mısır'a dönem başkanlığı süresince ortaya koyduğu çabalar ve faaliyetler için teşekkür ediyorum. 6/7 Mart 2016 tarihlerinde gerçekleşen Filistin ve Kudüs konulu İslam İşbirliği Teşkilatı 5. Olağanüstü Zirvesi'ne ev sahipliği yapan Endonezya'ya da şükranlarımı sunuyorum.

ÇÖZMEMİZ GEREKEN SORUNLARIN BAŞINDA MEZHEPÇİLİK VE IRKÇILIK FİTNESİ GELİYOR

Zirve toplantımızın temasını oluşturan adalet ve barış kavramlarının içini doldurmakta, bunları müşahhas hale getirmekte acele etmeliyiz. Çünkü dünyanın dört bir yanından mağdurların, mazlumların çığlıkları yükseliyor. Maktullerin yürek parçalayan görüntüleri geliyor. Maalesef bu çığlıkların ve görüntülerin kahir ekseriyeti Müslümanlara ait. İslam dünyası şu an yüzünü İstanbul'a, bu zirveye dönerek kulaç verdiğine inanıyorum.

Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Her zaman ifade ettiğim gibi, her zaman ifade ettiğim gibi; benim dinim Sünnilik de değildir, Şiilik de değildir. Benim dinim İslam'dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir. Şayet biz Müslümanlar olarak Peygamber Efendimizin (sav) Veda Hutbesi'nde ifade ettiği "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir, bir Müslüman'a kardeşinin kanı da malı da helal olmaz" emrine kulak vermezsek yaşanan acılar asla dinmez.

Sözüm ona, İslam adına, Müslümanlık adına her gün mazlumlara saldıran, onların canlarına kasteden, mallarını yağmalayan terör örgütleri asla bu mukaddes dinin temsilcisi olamaz. Çünkü bizim dinimiz barış dinidir, sulh dinidir. Bizim Peygamberimiz (sav) barış elçisidir.

Allah adaleti, iyiliği, doğruluğu, yardımlaşmayı emrediyor. Buna karşın çirkin işleri, kötülüğü ve haksızlığı yasaklıyor. Bu emirleri açıkça ihlal eden hiç kimse İslam adına hareket edemez Müslümanlara da faydalı olamaz. Bizler İslam ülkeleri olarak ne kadar birbirimize düşersek umudunu bizlere bağlamış olan mazlumlar sıkıntıya maruz kalacaklardır. Böyle bir vebali üstlenemeyiz. Onun için bölücü değil birleştirici olmalıyız. İhtilafları değil ittifakları, husumeti değil muhabbeti güçlendirmeliyiz. Yaşanan çatışmalardan, çekişmelerden, düşmanlıklardan zarar gören sadece Müslümanlardır, İslam ülkeleridir. Dostları çoğaltmak, düşmanları da azaltmak durumundayız. Müslümanlığımızın, kardeşliğimize verdiğimiz önem kadar olduğunu unutmayacağız.

TERÖR VE ŞİDDET İSLAM DÜNYASININ EN BÜYÜK MESELELERİNDEN

Terör ve şiddet sorunu bugün İslam dünyasının en büyük meselelerinden biridir. Geçmişte el-Kaide yüzünden Afganistan'ın nasıl tahrip edildiğini, nasıl yüz binlerce Müslümanın katledildiğini, milyonlarcasının da mağdur edildiğini çok iyi hatırlıyoruz. Şimdi Irak ve Suriye'de belirli bölgeleri kontrolü altına alan, Libya'da etkinlik kurma çabası içinde olan DAİŞ, aynı kirli gayeye hizmet ediyor. Afrika'nın çeşitli bölgelerinde terör eylemleri düzenleyen Boko Haram ve Şebab gibi örgütleri de aynı kapsamda görüyoruz. Birkaç şov amaçlı eylem dışında bu terör örgütlerinin tüm zulümleri, tüm zararları Müslümanlaradır. Biz dünyanın hiçbir yerinde masum insanlara yönelen hiçbir eylemi asla tasvip etmedik, etmiyoruz. Bu tür eylemlere tevessül edenleri inançlarına, kökenlerine, söylemlerine bakmaksızın terörist olarak nitelendiriyoruz. Bizim ülkemizde PKK gibi, DHKP-C gibi çeşitli terör örgütleri var. Aynı şekilde PKK Irak'ta, onun bir kolu olan PYD Suriye'de, farklı isimler altında çok sayıda terör örgütü Avrupa başta olmak üzere çeşitli ülkelerde faaliyet gösteriyor. Bunların tamamı da Müslümanların ve insanlığın ortak düşmanıdır.

BATILI DEVLETLERİN İKİRCİKLİ BİR TUTUM İÇİNE GİRDİĞİNİ GÖRÜYORUZ

Maalesef kimi ülkelerin özellikle de batılı devletlerin terör örgütleri karşısında ikircikli bir tutum içine girdiklerini görüyoruz. Nükleer güvenlik toplantısında Paris'teki terör eyleminden bahsediyorlar, Brüksel'deki terör eyleminden bahsediyorlar ama Ankara'daki, İstanbul'daki Lahor'daki terör eylemlerinden bahsetmiyorlar. Kaldı ki buralardaki terör eylemlerinde yüzlerce insan öldü. Paris'te de Brüksel'de de, işte 9-10 tane birisinde 30 tane bir tanesinde öldü. Fark etmez, bir kişi de ölse tüm insanlığın ölümü gibidir. Onları söylerken Ankara'yı, İstanbul'u, Lahor'u, bunları niye söylemiyorsunuz? Burada da bu ikircikli davranış bizleri üzmektedir. Terör örgütlerinin tamamına karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmek zorundadır. Bizim terör konusunda yaptığımız dostça ikazlara kulak vermeyen bu ülkeler, bu tecrübeyi bizzat yaşamak mecburiyetinde kalacaktır, nitekim kalıyorlar. Buradan bir kez daha uluslararası topluma, terör örgütlerine yaklaşımlarını gözden geçirmeleri çağrısında bulunuyorum. Terör tehdidi ile arazide operasyon yürütmenin özellikle bunun yanında finans ve insan kaynaklarını kurutarak da mücadele etmek gerekiyor. Bunun için uluslararası işbirliği büyük önem taşıyor.

MÜSLÜMANLAR BATILI ÜLKELERE GİTMENİN YOLLARINI ARIYOR

İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında teröre ve diğer suçlara karşı işbirliğini güçlendirecek ve kurumsallaştıracak bir yapı oluşturulması isabetli olacaktır. Bu anlayışla Türkiye olarak getirdiğimiz, İstanbul merkezli bir İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi kurulması önerisi kabul gördü. Bu hususta verdiğiniz destek için teşekkür ediyorum. Aynı şekilde Suudi Arabistan'ın öncülüğünde kurulan Teröre Karşı İslam İttifakı girişimini de destekleyerek etkin bir yapı haline dönüştürmeliyiz. İslam ülkeleri içinde yaşanan terör olaylarına ve benzeri krizlere karşı başka güçlerin müdahil olmasını beklemek yerine Teröre Karşı İslam İttifakı Girişimi aracılığı ile çözümü kendimiz üretmeliyiz. Niçin biz Müslümanlar olarak, aramızdaki bu tür ihtilaflarda, bu tür terör eylemlerinde başkalarından yardım bekliyoruz? Biz bunu kendimiz çözmeliyiz, bunlara kendimiz müdahale etmeliyiz. Biz etmiyoruz, başkaları müdahale ediyor. Onlar müdahale ederken oralardaki petrol için müdahale ediyorlar, aramızdaki huzuru sağlamak için değil. Onun için de burada hassas olmamız lazım. Bu girişimin herhangi bir ülkeye değil, tüm ülkelerin ortak sorunu olan teröre karşı olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bu girişim arzu ettiğimiz etkinliğe ve kapasiteye ulaşırsa İslam dünyasının önünde yeni bir dönem açılacağına inanıyorum.

Bugün Müslümanlar dünyanın birçok yerinde adaletsizliğe ve çifte standarda maruz kaldıkları duygusu içerisinde. Kendi ülkelerinde zulüm gören, baskı altında yaşayan, haksızlığa uğrayan Müslümanlar batı ülkelerine gitmenin yollarını arıyorlar. Batı ülkelerinde ise İslam'ı ve Müslümanları hedef alan islamofobi ve yabancı düşmanlığı gibi nefret suçlarında artış görülüyor.

BM'NİN REFORME EDİLMESİ ŞARTTIR

Artık dünya, 1. Dünya Savaşı şartlarında değildir. Dünyada şartlar değişti. Öyleyse Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi şarttır. Adil bir dünya bekliyorsak, bunu beklemek hakkımızdır. Kendisi adaletsizlik üzerine kurulu bir sistemin küresel adalete katkı sağlayabilmesi mümkün değildir. Bunun sıkıntılarını karşı karşıya olduğumu birçok sorunda gördük, görüyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yapısının dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlıyorum. Eğer biz, bu olacak iş mi dersek kusura bakmayın bu tür yaklaşımlar neticesinde hiçbir zaman netice almak da mümkün olmayacaktır. Süt ağlayan bebeğe verilir, ağlamayana verilmez.

İnsanlığın ve Müslümanların yarısını oluşturan kadınların, ailenin taşıyıcısı olma vasıflarını güçlendirme yanında eğitimden iş hayatına kadar her alanda çok daha etkin roller üstlenmesi için hep birlikte gayret etmeliyiz. Bu çerçevede İslam işbirliği Teşkilatı bünyesinde bir teklifim var. Bundan önceki Kahire toplantısında aslında bu gündeme gelmiş, fakat o günden bu güne İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bir kadın konseyi örgütlenmesi yapılmamıştır. İstanbul'da düzenli aralıklarla toplanacak bir kadın konferansı oluşturulmasını teklif ediyoruz. Zira Müslümanların kadın olarak kendi kadınlarının dertlerini ortaya koyabilecekleri bir teşkilatının, bir konseyinin olması şarttır diye düşünüyorum. Kadınlarla ilgili sorunları biz mi konuşacağız? Bırakalım da onları da hanımlar konuşsun.

NE KUDÜS KURTARILDI NE FİLİSTİN

İslam İşbirliği Teşkilatı kurulalı yaklaşık yarım asır geçti. Maalesef ne Kudüs kurtarılabilmiştir ne da Filistinliler üzerindeki baskılar hafifletilmiştir. Filistinli kardeşlerimizin İsrail işgali altında her gün yaşamakta oldukları zulüm İslam aleminin bağrında kanayan bir yara olmaya devam ediyor. Harem-i şerif bir İslam mabedidir. Kendisi hukuk dışı olan işgalin bir de Harem-i Şerif'e yönelik ihlaller için dayanak yapılmasına izin veremeyiz. Müslümanlar olarak Harem-i Şerif'in ve Kudüs'ün muhafazası için daha fazla gayret göstermeliyiz. Filistin'le birlikte tüm bölgede kalıcı barış sağlanmasının yegane yolu bir an önce işgalin sona ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin'in kurulmasıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak diğer coğrafyalarda hakları ve gelecekleri için mücadele eden Müslüman toplumlara daha fazla sahip çıkmalıyız.

Cihan

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Petrol için müdahale ediyorlar

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim