• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C
  • İzmir 22 °C

Bu genç anne ikinci kez lince maruz kalıyor

Bu genç anne ikinci kez lince maruz kalıyor
Gazeteciler Abdülkadir Selvi, Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır, Kabataş'ta yaşanan olayın itibarsızlaştırma ve linç kampanyasına dönüştürülmesine tepki gösterdi.

Gazeteci-Yazar Abdülkadir Selvi, Gezi Parkı olayları sırasında Kabataş'ta bebeğiyle saldırıya uğradığı iddia edilen kadının açıklamaları ve medyada yer alan görüntülere ilişkin, "Zehra Develioğlu, ikinci kez bir lince bir tacize maruz kalıyor" dedi.

Selvi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zehra Develioğlu'nun Gezi olayları sırasında bir grup tarafından, çok ağır hakaretlere, tacize maruz kaldığını ve bunu Adli Tıp Raporu ile belgelediğini ifade ederek, şunları söyledi: "Hukuk devletinde olması gerektiği gibi doğrudan yargıya intikal ettirmişti. Bu kez de doğruluğu tartışmalı bir görüntü üzerinden medya tacizine, medya lincine maruz kalıyor. Bir kadının uğradığı hakareti, tacizi yediği ispatlaması isteniyor

. Zehra Develioğlu, ikinci kez bir lince bir tacize maruz kalıyor. Beden o kadının bedeni, ruh o kadının ruhu, psikoloji o kadının psikolojisi. Maruz kaldığı muamele onun maruz kaldığı muameleyken, birileri bunu yalancılıkla itham etme saygısızlığını gösteriyor." Anadolu Ajansı'nın Develioğlu ile yaptığı röportaja değinen Selvi, "Bu röportaj da bu süreç içerisinde iyi bir habercilik oldu. Aydınlatıcı bilgiler var. O tür durumlarda, elbette ki mağdurun beyanları önemli, beyanlarının arkasında durması önemli. Bu görüntüler üzerinden ne tür linçler yapıldığını, ne tür karartmalar yapıldığını çok görmüştük. 28 Şubat sürecinden etkili bir şekilde bu yöntem kullanılmıştı. Şimdi de bir kara propaganda aracı olarak da kullanılmak isteniyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmeye çalışılıyor" Abdülkadir Selvi, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Doğruları savunan, mağduriyetin arkasında duran, bir annenin, genç bir kadının, uğradığı hakareti, tacizi kabul edilemez bulan insanlara yönelik olarak bir propaganda yürütülüyor. Bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmeye çalışılıyor. Ama ben bunu yapanların utanacağını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinde de benzer şeyleri yapmışlardı. Daha sonra yüzleri kızarmıştı. Bir mağdura, bir kadına, bir anneye, ona yapılan tacize, küfre, hakarete karşı çıkmak suç ise ben bu suçu işlemeye devam edeceğim."

Gazeteci-Yazar Taşgetiren

Gazeteci-Yazar Ahmet Taşgetiren de bu olayın ilk savcısının açıklama yaptığını belirterek, "Diyor ki, 'Kanal D’nin yayınladığı ilk görüntülerden sonra, asıl gelişme oldu' diyor. Yani bunu önemli buluyorum. Yani henüz bütün olayın görüntülerinin ortaya çıktığını söylemek zor" ifadelerini kullandı. Türkiye'de "başörtüsüne yönelik tepki ve aşağılamanın" sadece bu olay ile sınırlı olmadığını anlatan Taşgetiren, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin tüm yakın geçmişteki tarihi, 1980'den sonraki tarihi, başörtüsüne yönelik aşağılamalarla dolu bir tarih. Yani, hem uzun süre devletin tavrıyla, yönetimlerin tavrıyla, hem de laikçi kesimlerin tavrıyla Türkiye, 1980'den yakın zamana kadar bu aşağılamaya tanıklık etti. Ben bu süreçte en ayıp işi hizmet camiasının medyasının yaptığını düşünüyorum. Bugünkü hizmet medyasında, konunun Başbakan tarafından kamplaşmayı derinleştirmek için malzeme olarak kullandığı ifadesi, yorumu yer alıyor

. Haberlerin içerisinde bu yorum yer alıyor. Ben hizmet camiasının bizzat kendisinin, geçen on yıllar içerisinde başörtüsü konusunda büyük baskılarla karşılaştığını, belki bu yüzden Fettullah Hoca'nın 'başörtüsü füruattır' diyerek, baskıları bir anlamda atlatmaya çalıştığını biliyoruz. Başörtülü eşleri bulunan devlet bünyesindeki kamu görevlilerinin, subayların, vesairenin eşlerinin başını açtırarak bulundukları yerde kalabildiklerini, ve başlarını açan kadınların büyük acı yaşadıklarını biliyorum. Bunu sanki hiç olmamış gibi, bu Kanal D'nin görüntülerine sahip çıkmaları ve oradan Başbakan'ın kamplaşma malzemesi yaptığı gibi bir sonuca ulaşmaları, gerçekten çok garip bir yaklaşım. Ve bu davranış onları, Gezi olayları ile de bağlantılıyor. Yani Gezi olayları ile 17 Aralık arasında da alaka kurma sonucunu doğuruyor.

Gerçekten hizmet medyasının bu tavrını çok ayıpladığımı, yadırgadığımı ifade etmek isterim. Yani bu Gezi hadiseleri sürecinde de çok farklı ortamlarda başörtülülere karşı, dindar kesimlere karşı çok yıkıcı birtakım tavırları da ortaya konulduğu da medyaya yansıyan olaylarla gözlemlediğimiz bir husus. Buradan CHP’nin, birtakım kesimlerin malzeme çıkarmasını mümkün olmadığını düşünüyorum." "Linç edilmeye çalışılıyoruz" Elif Çakır, aradan 9 ay geçtikten sonra bu görüntülerin bir televizyon kanalında ortaya çıktığını anlatarak, "O görüntüyle verilmek istenen mesaj çok enterasandır. Bu görüntü ile bütün kamuoyuna adeta 'böyle bir olay yoktur' denmeye çalışılıyor. Bu görüntülerle genç bir anne bir kez daha linç edilmeye çalışılıyor. Ve o anne üzerinden başka hesaplar görülmeye çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu

. Develioğlu ile yaptığı röportajdan dolayı hedefe oturtulduğunu söyleyen Çakır, "Bu olayı duyuran, yazan tüm gazeteci arkadaşlarımla birlikte servis edilen bu görüntüler üzerinden ağır ithamlarla adeta itibarsızlaştırmaya ve linç edilmeye çalışılıyoruz" dedi.

Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim