Yaşar Taşkın Koç’un Türkiye’nin iade talebi sorusuna karşın Müezzinoğlu, böyle bir talebin olmasının doğru bir talep olduğunu vurguladı. Müezinoğlu, Gülen’in uzun yıllar boyunca Amerika’da farklı plan için bulunduğuna son beş altı aydır ortaya çıktığına dikkat çekti.
Mehmet Müezzinoğlu şu açıklamayı yaptı:
GÜLEN’İN İADE TALEBİ DOĞRU BİR TALEP OLUR
“Türkiye’nin istikrarıyla son dönemde oynamak isteyen yapılar var. Ne yazık ki bunun bir ayağının da Gülen hareketi ve Gülen merkezli olduğunu gördük. Şimdi Gülen’in on beş yıla aşkın bir süredir ABD’de yaşıyor olmasının herhalde bir izahını, bu ülkede herhangi bir vatandaşın yapabilmesi (ister makul, isterse makul dışı) oturtabileceği bir izahı yok. Yani, bir dini temsil anlamında, bir hizmet hareketi anlamında da düşünsek bunu Türkiye’den, kendi vatanından, kendi evlatlarımızla gayet rahat yapabilir. Farklı düşündüğümüzde, ki 17 Aralık öncesi baktığımızda onun da bir mantığı yok. Niye on beş yıldır, hangi gerekçeyle ABD diye baktığımızda haklı görebileceğimiz gerekçesi yok ama son beş altı aydır gördük ki burada farklı planlar var. Türkiye’nin istikrarıyla ilgili bir yapı var. Türkiye’nin istikrarıyla ilgili bir yapının orada odaklanmasına da tabi ki Türkiye’nin bir tavır koyması, bir yol haritası belirlemesi ve ABD’den de bu anlamda talebini yapması son derece normal. Bence Sayın Başbakan’ımızn ve hükümetimizin bu talebi yapması, Türkiye’nin ve Türkiye’nin siyasi geleceği adına, demokrasisi adına doğru bir taleptir. Bu talebin de reel olarak değerlendirilmesi gerekir.”
ATININ ÇİFTE STANDARTLARINA TAVIR KOYMAK LAZIM
Türkiye’nin iç meselelerine yönelik ahkam kesen dozda eleştiri yapan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un sözlerine yönelik Müezzinoğlu, ülkemizde hiç kimsenin iç işlerimize karışmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Batının ikiyüzlülüğüne dikkat çeken Müezzinoğlu, yapılan çifte standartları hakkında önemli açıklamalar yaptı.
Müezzinoğlu şu açıklamayı yaptı:
“Batı’nın ikiyüzlülüğünü birçok alanda görüyoruz. Batı bu demokrasi ve özgürlük kriterlerini bir taraftan gelişmekte olan ülkelere alabildiğince dayatırken, kendi ihtiyaç duyduğunda da her türlü sınırlamaları oluyor. Onların o anlamda dokunulmazlıkları var ama gelip bizim ülkemizde de bize dokunulabilme kadar bir pervasızlığı yaşadık. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Almanya’da bizim yedi tane vatandaşımız orada Neo-Naziler tarafından öldürüldü. Bununla ilgili, kundaklamalarla ilgili birçok sorunları yaşıyor bizim oradaki soydaşlarımız. Orada insan hakları, özgürlük anlamında bir konuşmayı hiç normal karşılamıyorlar. Türkiye’de Türk-Alman Üniversitesi açılacak kadar bir ikili ilişki standardını yükseltip de sonra da bize ders verir gibi burada konuşmaya Alman Cumhurbaşkanı değil, kimsenin hakkı da değil. Böyle bir yanlışlığa bizim rıza göstermemiz de doğru değil. Şimdi burada bunlara duyarlı olduğunu ifade edenler, yan tarafta Mısır’da bunu göstermiyor. Suriye’de bunu göstermiyor. Suriye’de üç yıldır olanlara Almanya’nın hangi duruşunu gördü dünya? O nedenle ben onların ikiyüzlülüğünü birçok konuda da gördük. Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınmasında da gördük. Güney Kıbrıs hangi özellikleri ve vasıfları, hangi kriterleri uydu da AB üyesi oldu? Dolayısıyla bu çifte standarda Türkiye’nin milletçe görüp, hükümetçe de Sayın Başbakanımızın tavrıyla da tavır koymak lazım.”
BİZİ BİZLE KORKUTTULAR
“Sayın Başbakanımızın konuşmasının özünde “korkma”ma üzerine bir mesajı vardı. Milleti kendi kendimize korkutarak biz dünyaya dik durmamızı başaramayız. Bölünmekle korkutulduk, dindarlarla korkutulduk, başörtülülerle korkutulduk. Bu millet artık kendi değerleriyle, kendi özellikleriyle korkmadan dik durmayı ve Almanya’ya da dik duruşumuzu, İngiltere’ye de, Amerika’ya da, dünyaya da dik durarak önce korkularımızı aşmamız lazım. “Yarın şu olursa bu olur” diye milletçe korkak bir toplum olursa, o zaman birileri de buraya gelip sanki istediğim gibi yönetebilirim, veya istediğimi söyleyebilirim gibi bir zemin görüyor. Hayır, Türkiye öyle bir ülke değil. Türk milleti de böyle bir millet değil."
